Muharrirl X4 Her Hakkı Mahfuzdur —l118— Adı (Mustafa) olan bu za- vallı köylü, ağlıya ağlıya masumi- yetini iddia etti ise de derdini anlatamadı. Hattâ (Cinayet mah- kemesi)nde bu saf adamın ve- kâletini deruhte eden avukat Abdurrahman Âdil Beyin müda- faası da hiçbir işe yaramadı. (Güvatelli — Paşanın — kerimesi Matmazel Civananın göğsünde bulunan elmas iğneye tamaan mumaileyhi caniyane ve vahşi- yane bir surette cerh ve katlet- mekle maznun olan (yumurtacı Mustafa) nın idamına karar veri- di. Ve bu suretle de - bilhassa ecnebilere karşı - adalet göste- rildi... Bereket versin, Mustafa idam edilmedi. İdam cezalarım daima hapse tahvil ettiren Ab- dülhamit, Mustafanın cezasını da ayni şekle tebdil ettirmişti. Etheme gelince... Bu cinaye- tin ikamdan sonra onun ruhunda bir tahavvül hasıl oldu. Esasen süküâtl ve kalabalıktan hoşlanmı- yan bir adamdı. Fakat şimdi büs- bütün insandan kaçan bir adam olmuştu. Mütemadiyen tenhalarda oturuyor. ve düşünüyordu. Bir hafta, kendisini ne arayan ve ne de soran oldu. Esasen Et- hem de, bunu beklemiyordu. O, bu cinayeti, Cevher Ağa- nın parlak vaitlerinden daha zi- ga bir ütfa intizar etmiyordu. nin karşısındaki kahvede otur- müş, nargile içiyordu. Kendisini karakoldan - çağırdılar. birdenbire yüreği oynadı. Kalktı. Karakola gitti. Hasan Paşanın kapısının önünde, elinde küçük çanta bulunan bir adam, kendi- zini bekliyordu. Ethemi o ada- ma gösterdiler, O adam, Ethemi tenha bir köşeye çekti ve kendi- sini prezante ettit — Ben, Cevher Ağa hazret- lerinin ağasıyım. Ağa hbazretleri mahsus selâm söylediler. Size biraz harçlık gönderdiler. (Va- itlerimi unutmadım. Her şeyin bir zamamnı var. Birkaç gün bek- lesin.. ) buyurdalar. Dedi. Ve — çantayı açarak içinden çıkardığı dolgunca bir keseyi Etheme vermek istedi. Ethemin birdenbire — vücudü ürperdi. Gözlerinin önünden sanki bir kan dalgası geçti. Keseyi elinin ucu ile itti. — A ğaya, sen de benden selâm söyle. Kendisile hiçbir alış veri- şimiz kalmadı. Artık beni unut- sun, Eğer böyle yaparsa, hem onun hakkında hem de benim hkkılıdı daha hayırlı olur. # yade - saf ve cahil bir adam | olduğu için - (mukaddes) tanıdı- | gaye uğruna yapmıştı. | Onun için biç kimseden hiçbir | , Aradan bir hafta geçtikten | sonra bir gün Sinanpaşa camisi- | Ethemin | 1 İDödi /e deıhıl arkasını dö- nerek yavaş yavaş kapının mer- divenlerini indi ve karakolu ter» ketti. Ethem, artık bu faciayı unut- mak istiyor; yaptığı kahpece cinayetin — vicdan azabını tahfif edecek sebepleri — düşünmekle vakit geçiriyordu. Fakat.. mel'un ve meş'um bir tesadüf, Etheme öyle ağır bir darbe vurdu ki, o, bu darbenin şiddetile deli olma- dığına - ömrünün son gününe kadar - hayret ediyordu. Bu cinayetin üstünden on beş gün geçtikten sonra karakoldan Etheme resmi bir zarf vermişler, Serencebey yokuşunda - sertüfek- çi Tahir Paşanın konağına göndermişlerdi. Ethem zarfı gö- türdü, Teslim etti. Vazifesi bitam bulduğu — için avdet ediyordu. Tam Yıldız. caddesine - çıktığı zaman, omuzbaşında ince bir ses vızıldadı: — Ooo, kapı haba... Ethem, dalgınlıktan — uyandı. Başını çevirdi, baktı. Gülerek yüzüne bakan haremağasını tanıdı. Bu ağa, Zekiye sultanın ağaların- dandı, Dört beş ay evvel hastala- nah kıymetli (koç) una Ethem bir ilâç yaparak - iyi ettiği için onunla ahpap olmuşlardı. Mes'ut ismin- deki bu ağa, sözüne devam etti: —Ne bu dalgınlık yahu.. Ne- reden geliyorsun? yoldaşı mer- 8 Eylül Perşembe Akşamı ASRİ SİNEMA En gon sistem sesli ve sörzlü makinelerle mücehhez olarak açılıyor. İlk programı HAREM ESRARI tamamen İspanyaolca sözlü ve şarkılı film, Mümessili: Halkın — mahbubu DON JUSE MUJIKA * 5 Eylül Pazartesi İstanbul — ( 1900 metre ) 18 Ora- molon, 19,5 birinci kısım alaturka kon- ser Makbule Hanımın, Yesari Beyin iştiraklle, 90,5 Kuvarte İkinti — kısım alaturka konser Sa- fiye Hahimin iştiraklle, 22 orkestra. at — (429 matza) SI gramofou, 20,50 gen müsiki, S1 Belgrat opermsin- dan nakil. Roma — (£ motre ) Si spor ha> berleri va ırıııulıı Plâkları, 21,15 hafif musi Prağ — (488 mıırı) 20 halk şarkıla- rı, 80,20 Ostrovadan nakil, Viyana — ( S17 metma) 90 Don Kar- Jas operası, 23,15 gece kanseri. Peşte — (560 metro) 20 konser, 20,30 gramofon, 21445 — operanın — örköstra heyeti. Varşova — (1411 metre) 20,15 radyo dazetesi, 21 halk konseri, 21,80 Beati- tüde gezinosundan naklen muhtelif eğlenceler. Barlin — (1635 metre ) S0 konser, 20,5 musahabe, Si halk kouseri. İP3- Cemaevrrol- 181 | | | | i MM_M& aü |30 Güa - SON POSTA EthemYa tıgı Kanlı Cınayetın Tesırıle nim İnim İnliyordu Vicdan Azabı Onu Bir Kurt Gibi Kemirip Duruyordu Ethem, ezgin ve isteksiz bir sesle cevap verdi: — Tahir Paşadan geliyorum, Ağafendi. Bir zarf götürdüm de.. Siz nereye böyle?.. — Ben de Osman Paşalara gidiyorum. Ethem, mahza lâf olsun diye mukabele etti: — Bu sıcakta bu yokuşu tır- manmak kolay değil.. Allah kuv- vet versin Ağafendi... Ethemin bu sözleri, Mes'ut Ağayı coşturdu. Derdini dökmiye başladı : — Sade bugün olsa, bir şey değil.. On beş gündür, gidip ge- liyorum. Hem bazı gün iki defa.. Mesut Ağanın bu şikâyeli Ethemi hiç alâkadar etmemekle beraber, onu büsbütün mukabe- lesiz bırakmamış olmak için alâ- kadar gölünmek istedi: — Hayrola Ağaefendi.. Yok- sa buradaki konağa mı nakletti- niz ? Mes'ut, evvelâ sağına sohuna bakındı. Sokakta, kimseler yoktu. Ethemin kulağına iğildi. Şu taf- silâtı verdi : Ç Arkası var ) -— TAKVİM —— PAZARTESİ EYLÜL - 932 hızır 123 Raal Ağaslor-se 5 Arabt Glare Öğe Wwar | lısı!;m 5. 35İlL 13 9. 13|15. 51 Bitlis'te Yılmaz kitap evi ve azarı Sürat, intizam, ehveniyet İmsak | 9. 07|3 46 Tamer * £. Ai z çe l Te aei Tni ee eee d RADYO ee lssaseş eee dererAAA VELALARAEERALARALARAAAAAAAAAA AAA AA * , .. 6 Eylüt Salı İstanbul — (1900 motre ) 18 grar mofon, —10,5 birlacl kısım alaturka konser Müşerref Hanımın İştirakile, 20,5 gramolon, £l ikinci kısım alaturka konser Kemal Niyazi Bayle arkadaşları tarafından, 22 orkestra. Belgrat — ( 429 metze ) 20,900 Millt şarkılar, S1 komedi 21,80 orkestra. Roma —( 4i metce )Bi gramofon, 22,80 komedi, 28 orkestra! Prağ — (488 metre) 20,40 eskl Ho- Jhada şarkıları, 99 piyano konseri. Viyana — (ST metrs ) halk konse- ri, 22,50 akşam haberleri ve dans ha- vaları . Peşte — (metre Ö50) 90,15 Japonya hakkında bir konforans, 20,45 — salon grköstra, — 21,45 Çigan, 28 plyano konsari. Varşova —( 1411 metre ) £1 halk könseri, 21,415 edebiyat bahlsleri, 22 Iktaci kısım konser, 23 dans$ havaları. Berlin — (1635 motre) 20,80 dAttaya kaç milyon halkı barzındırabilir? Mev- zuu etrafinda bir musahaba, £i şen musiki. | | | İ | bütün sebzelere ve ete narl l Çok Eski Devirlerde İstanbul ' İstanbulda Evvelâ Mey vaya Narh ( Baş tarab | inel sayfada) nekler taşıyan memurlar, yeni- çeri efradı. muhzır ağa, sipahi kethüdası, cebeci, topçu ve Çazap — çavuşları, — bostancı odabaşısı gibi şahsiyetleri aldı ve bütün İstanbulu devre çıktı. Mahmut Paşa. bütün İstanbul es- nafını ayrı ayrı. kontrol - etti, sonra Unkapanına gelerek orada yeni yapılan sanayiciler divanına uğradı ve bundan sonra da Ye- miş iskelesindeki büyük esnaf çardağını dolaştı. Sadrazam burada esnaf teşek- küllerinin ağalarile büyük bir divan kurarak ilk defa olmak üzere meyvaya narh koydu. Bun- dan sonra sirasile sebzehane divanına ve salhaneye :eçınk koydu, Görülüyorki — İstanbulda — ilk olarak meyvaya narh konmuştur. Bundan sonra sebze ve daha sonra da et gelir. O devirlerde ekmeğin de muayyen bir tartısı ve çeşnisi vardı. Noksan veya hileli ekmek ya- pan fırıncdarın en hafif cerzası kulaklarından fiırın — duvarlarına çivilerle çakılmaktı. Bu ağır ceza | karşısında o vakit İstanbulun ek- meği dünyanın en nefis ekmeği idi. İstanbulun Kazaskeri ayni zamanda Belediye Reisliğini de yaptığı için emrinde İstanbulun beledi ve idari inzıbatını temin maksadile tamam (22) çeşit teşkilât vardı. Bu teşkilât dere- celerine göre, — suçlulara idam cezasını bile verebilirdi. Bilhassa ayak naibi, ıhtisap mar başı yalnız esaaf işile meş- guül olurlardı. Ayak naibi narh işlerine bakar, terazileri kontrol eder, narhtan fazlaya satanları, noksan — dirhem kullananları falakaya — yatırır. ve — döverdi. ıhtisap ağası da bütün sanayici- lerin hâkimi idi Alış verişte halkı aldatanları dükkânları önün- | do falakaya yıkar ve cerzalarını verirdi. Mimarbaşı, İstanbuldaki inşaalı kontrol eder ve yeni ya- pılacak binalar için müsaade be- yanmameleri verirdi. Mevleviyet isimli dört belediye dairesine ayrılan İstanbulda 33 hâkim, 335 müstakil nahiye kadr sından başka (186) ikinci derece | nahiye kadıları, (360) Su th T) yeniçeri kolları ve kırk bir [dae) serbest su başılıklar — vardı. Kadı ve su başıların hepsi (1200) rakamına bıliğ oluyordu. Bım- Dünya Gumruklen Kapandl Üai T TÜ kmel ÇAYEAREY, padan istedikleri malı alıp kon- tenjan harici memlekete sokmak imkânına maliktiler. Halbuki yeni f tedabir neticsi olarak — ecnebi memleketlerde sattıkları malın nıs- parası ile kontenjan harict —mal ithal edebilecekler, ikinci nısıf için kontenjanda sıra bekliye- ceklerdir. İhracat tacirlerinin düşüncele- Fine nazaran Avrupada sattıkları | malın nısıf bedelini derhal kulla- mamamak kendilerini fazla ser- maye aramıya sevketmektedir. Tacirlerin düşündükleri şey, bu hususta Devlet Bankasından yar- dım istemektir. Maamafih bu ihtiyaç evvelce de mevzubahs edilmiş ve bu kredi- nin tacirler arasında yapılacak bir (Birlik ) vasıtasile tedariki düşümül bu sahada da İk- lı_ııt Vel teşviki de vardı. *i | Bunlar yalnız esnaf işlerine ba- ağası, mi- | Eylâl 5 Konmuştur lardan başka adetleri yüz elliyi bulan esnaf teşekküllerinin de ayrı ayrı birer hâkimleri vardı. karlardı. İstanbulun dört mevle- viyet dairesi de şunlardı: İstanbul, — Galata, — Üsküdar, Eyüp. Bu dört mevlıvıyelle ayrıca kırk tane de şer'i mahkeme vardı. Dördüncü Murat zamanında esnaf teşkilâtı daha ziyade ge- nişletilmiş, (57) fasla ayrılan (1 100) oııııf teşekkülü vücuda getirilmiş- levirde esnaf kadılarının ıdedı (670)i bulmuştu. Eski İstanbulda esnaf teşek- j küllerine dahil ve bir (pir)e merbut olan çırakların kalla ve | kalfaların da usta olması - için (destur ılııı; ve ( peştemal, ke- mer kuşanma) gibi mühim merasimı | vardı. Destur almıyan bir çırağın kalfa işi ve kalfanın usta işi gör- mesi şiddetli ve ağır cozalari istilzam ederdi. Din! bir kanaa- tin sevkile her esnaf eski gamberlerden veya büyük a: | lardan (pir) ismini verdikleri ma- | nevi bir rels tanırlardı. Çok gariptir ki plri esnaf en bayağı bir sınıf ıılllıH edilir, yerine göre hakaret ve tezyife uğrardı. İlk san'ate başlıyan bir çocuk evvelâ peygamberlerin hangi san'- natleri yaptıklarını öğrenmiye ve şu sıra ile saymıya me!ı u: Âdem ekinci, Şit dokumacı ve halaç, Târiz Nuh yazıcı ve terzi, dülyer gemici, Hut tüccar, Salih ve deveci, İbrahim — sütçü yapıcı, — İsmail — avcı, İshak ve Musa çoban, Yakup mütteki, Yusufsaatçı , Eyüp saburu, ibadetçi, tçll'lıı'ı!npvezlr. ?_3 ekmekçi, Lüt tarihçi ve âlim, Üııyıı[ bahçıvan, Fqnı:d tercl- man, İlyas acı, vat ha aleti yı:ua. çg%lıleylııın Zııbılcrî Zekeriya zahit, Ermiya cerrah, Danyal remilci, Lokman hıhıu Sunus balıkçı, İsa seyyah, Mu- hammet mücahit ve gazacı. Bunlardan başka evliyalıkla- rına ve kerametlerine inanılan adamlara da eski esnaf teşekklil- leri tarafından — pirlik damgası vurulmuştur. Meselâ nalbantlar Ebulkasımı, turşucular Şatırı pir olarak telâkki etmişlerdir. Bu fasla yarın da edeceğiz. ve devam *x Yeni vaziyette mesele henüz tetkik edilmemiştir. * Ticaret âlemimizde hüküm sü- ren umumi kanaate göre: Dünya buhranının bize kadar akseden serpintisi ittihaz edilen tedbirlerle belki hafifliye- bilir. Fakat tamamen izalesi dün- ya buhranının bitmesine bağlıdır. Bu sahada ise yakında akti bek- lenen (cihan iktısat konferansı) ndan — farla hayır — beklemek doğru değildir. Zirar cihuan bu derece sıkıntıya sevkeden - se- beplerin en mühimmi harp ta- miratıdır. Fransa ise bu konfe- ransta bu meselenin konuşulma- sına muarızdır. O halde yapılacak şey, müm- kün olduğu kadar az zarar gör- miye çalışarak kendi yağımızla kavrulmıya uğraşmaktan ibarettir. v