: © _0,: BiZzi 1D SON POSYTA O Vakit Avrupaya Firar Modası Vardı! 'Mahmut Paşa Da O Vakitki Modaj;a Tebaan Oğlu Sabahattin Beyle Parise Kaçtı Muharrirt X4 Her Hakkı Mahfuzdur e0i Celâlettin Paşa, bir — hayli miktarda parayı hâmil olarak İstanbuldan hareket etti. Evvelâ İsviçreye ve sonra da Parise gitti. Abdülhamidin tertip ettiği bir iste mucibince, oradakilerin mevki ve İiyakatine göre on Hradan iki yüz liraya kadar ihsanı şahaneyi dağıttı. Bu va- tanperverlerin damağına, birer parmak daha Yıldız bali çaldı. Mizan'cı Murat Beyle de kısa bir müzakereden sonra mutabık kaldı. Bu büyük vatanpervere derhal Abdülhamide hitaben bir ariza yazdırdı.. Murat Bey bu arizasında, rizayi âliye muhalif hareketinden dolayı böyük bir nedamet gösteriyor, ulüvvü mer- 'hameti şahaneye debalet ediyordu. Abdülhamit bu arizayı alır ab maz, şüphesiz bıyık — altından güldü. Ve Murat Beyin derbarı gevketkarara — avdetini münasip gördü. Celâlettin Paşa,Murat Beyi al- dı, İstanbula getirdi. Paris te Abdülhamide karşı şahlanan Mu- rat Beyin başı, Yıldız sarayında büyük bir tevazu ve ubudiyetle eğildi. Bunun mükâfatı olmak üzere de üç bin lira atiyei şabane ile uhdesine avatıfı seniyci mülü- 'kâneden Şürayı Devlet maliye dairesi âzalığı tevcih ve fevkalâ- deden olmak üzere on bin kuruş maaş tahsis edildi.. Yani bugün- kü para ile, yedi yüz elli lira verilerek - © devirdeki - vatan- perverlik kabiliyeti iştiraiyesi gös- ;terildi. . Murat Beyin bu suretle İstan- bula ;gelmesi, yalsız gendisinin ve Abdülhamidin hakkında ha- yırlı olmakla kalmamış, daha bir "çoklarına da büyük bir iyilik ol- muştu. ( ÂAna vatan ) la hiçbir alâkası olmıyan bu (türedi vatan- .perver) in, Avrupadaki vaziyeti yüzünden Istanbulda ve — Ani- doluda birçok kimseler zarar görmüş; — birçok — Türk evlât- ları, hapislerde, menfalarda sü- 'rünmüştü... Buna binaen, Murat Beyin çenesini altın bir kilitle , kapıyan Ahmet Celâlettin Paşa, “bu münasebetle de hayır ile ya- dedilmiye seradır. ©8 — ili * Celâlettin Paşa — Avrupadan Avdet ettikten sonra oradaki meşhudat ve mülâkatlarını uzunca bir rapor halinde Abdülhamide arzetti ve şifahen de bir hayli izahat verdi. Paşanın fikrini şu suretle hulâsa ediyordu: Bu adamlara ehemmiyet ver- mek ve para göndermek hatadır. Bunlara karşı lâkayt davranılırsa, artık bir ticaret halini alan Av- rupaya firar modası derhal sukuta mahkümdur. Bunu Abdülhamit te biliyor, fakat bazı mütalealara binaen bu 1 prensipini ihlâl etmek istemiyordu. —Meselâ, — bunların arasında bir Damat Mahmut Pş. vardı ki, buna bakmıya, besle- Vakıâ, kaçırılan bu prensin Os- manlı tahtı ile alâkası pek uzaktı. Herhangi şekilde olursa olsun, miye mecburdu. Damat Mahmut Paşa hemşi- resi Cemile Sultanın kocası idi. Abdülhamit, ötedenberi hemşire- lerine Düşkündü. Onları her ve- sile ile memnun etmek isterdi. Hemşiresinin hatırı için eniştesi (Damat Mahmut Paşa) ya da bir- çok iyilikler yapmış, fakat bir türlü bu zata — yaranamamıştı. Çünkü Mahmut Paşanın kalbinde sönmiyen bir ateş vardı. O da; Sadrazamlık... Abdülhamit ise Mahut Paşaya Sadrazamlık vermiyordu. Çünkü onda, o makamı idare edecek bir liyakat göremiyordu. Artık devlet umuru, gittikçe incelmiş “nezaket kespetmişti. Sultan Hazretlerinin sayci iş- metpenahilerinde, sarayın selâm- lık dairesinde yağlıca külbastıları yiyerek ense şişirmekten başka hiçbir iş ve güçle meşgul olma- mış olan Aadamların, koskoca Devleti Aliyei Osmaniyenin kâ- fei umurunu çevirmiye muktedir olamıyacağı muhakkaktı. Bu meseleden dolayı enişte ile kayınbiraderin arası açıldı. Sul- tanın bu husustaki ricalari da tesirsiz. kald.. Bunun üzerine Mahmut — Paşa, — Abdülhamide karşı moda olan oyunu oynadı. Günün birinde, oğlu Subahaddin Beyin elinden tutarak, soluğu Pariste aldı. Bu hal, Abdülhamidin fena halde sinirlerine dokundu. Milleti saltanat iddiasına kıyam etmesi muhaldi. Fakat ne olursa olsun bu genç sultanzadenin alnında bir. Osmanlı armasından müte- şekkil yaldızlı bir damga vardı. Damat Mahmut paşa ile Sa- bahattinin firarı üzerine, saray, karmakarışık oldu. Bir taraftan zabıta memurları, bu işteki me- suliyet tenyakalarını kurtarmağa çalışırken, — diğer — taraftan da Sultan bazrelleri — saçını başını yoluyor: ( Arkası var ) Dünya Niçin Devletçiliğe Gidiyor ? Bi (Baş tarafı 3 üncü aayfada ) Orta sınıfın memur zümresi de diğerlerinden daha iyi vaziyette bulunmuyor. — Bunların — adedi, ber geçen gün bir parça daha artıyor. Bu miktar 1907 senesinde, Almanyada — 1,5 milyon iken 1925 te 3,5 milyona çıkmıştır. Avukat gibi, doktor gibi, diğer bazı küçük esnaf gibi kendileri- ni serbest ve müstakil bir mes- leğin mensubu zannedenler - ise, öbürlerinden farklı değildirler, Mütefekkir denilen sınıfa ge- lince: Bu, öyle yeni bir “ordu, dur ki mütemadiyen artan mem- nuniyetsizliği ile derin bir taham- mürün tohumunu ekiyor. efradından en âciz bir ferdin bile Avrupaya gitmesini hoş görmiyen Abdülhamit, Hanedanı iosmana mensup bir şahsın bu suretle firar etmesini bittabi haz- medemedi. Alelhusus kaçan adam, yanında bir de prens kaçırmıştı. liberal iktısat ortadan kalkıyor, vaktile onu uzaklaştırdığı sahaya devlet tekrar - avdet — ediyor, kaybettiği mevkie yerleşiyor. Antı;lyada Bir Müsamere “Akın,, Temsilinde Genç- ler Çok Alkışlandılar Antalya, 10 | (Hususi ) —Ev- velki gece şeh- rimizde güzel ve parlak bir. mik samere — verildi Çoktanberi su- sadığımız bu müsamere Hal- kevi bahçelerin- decsnaf — klübü menfaatine tertip edilmişti. Müsar meredea, — spor kdübü temsil beyetinin de iş- tirakile “ Akın , piyesi temsil edildi. Temsil çok muvaffakiyetli olmuş ve seyirciler tarafından birkaç kere alkışlanmıştır. Halkın müşterek arzusu Üzerine müsa- mere ertesi gece tekrar edildi ve yine fevkalâde rağboet gösterildi. Müsamereden bir intiba Müsamerede bundan başka “Mehmet Efendi daktilo öğreni- yor, isimli bir komedi de temsil) edildi ve bol bol kahkaha atıldı. Temsil esoasında — Fırka musiki heyeti güzel parçalar çalmak su- retile ruhları sevindirdi. — Si. | mim | Etondinin kabridir. » | | | Temmuz 18 İstanbulun Dört H—Köşesi Günde Elli Dirhem Zehir Yiyen Bir Adam (Bas teralı. Vünmi nayfada) komünist budur. Herkese ayni şerbeti sunan bu amansız komü- niste sıramız geldikçe hepimiz teslim olacağız. Hava, servilerin uhrevi koku- sile dolmuş. — Ortalıkta, —mezar taşlarını siper yapan birkaç çift- ten başka kimseler görünmüyor. İşte bir kişi < aha: Biraz ilerde bir mezar taşının önünde, müs- tesna bir tablo seyreder gibi | duran bir zat. Kendisile çabuk okuduğumuz meşhur İncili Çavu- şun kabri de buradadır. İnce nükte- lerile telif edilemiyecek kadar kaba ve ağir iki taşın altına ya- tırıdlan bu mizahçımızın taşında kısaca şunlar yazılıdır: İneili Mustafa Çavuş rür tiha, Sene: WMA2 hu İnsanlar hayatta şekil ve si- maca eşsiz oldukları için midir, nedir? mezar taşlarımızın da biribirine benzemiyen bir husu- siyeti var, Yeni bir mezar önün- t yi larınıı Şae':e.?;ey. .GP:ıel :::.:ı.e?:kl:; | deyiz. Uzun bir karyola demirinin olan bu zat meşhur hattat Muz- — Ucuna iliştirilmiş küçük bir tenaka tafa Rakım Beyin biraderi İsmail | levha, levhamn arkasına da bir Zühtü B. merhum için yazdığı | çinko Las tesbit edilmiş, içinde bir mezar taşını tetkik ediyor. — S var. Levhada şu satırlar oku- Boyanu bükük duran bu taş, yazı — Püyor: san'atinin bütün inceliklerini ta- | naşıklı sağır — bakirer Muztafa- şıyan müzelik birşaheser. | M yaldesi Arşe Hanımın — rühima Ük geniş masarkk- | Hübrü y Kt Bu hanım vefatından — evvel L tanların bir çoğunı b | a meşhi : t a hararetler içinde kıvranırken me- zarına su koyun diye vasiyet etmi rını geçince — yosunlaşınış taşın önünde durduk. Taşın ya- zısını aynen yazıyorum: Yevmiye elli dirhem sülmen ve afyon ekleden — ve yüz otm düört yaşında fevt olan rehar elhaç Ahmet Efendi ruhuna fatiha: 1216 Günde elli dirhem zebir yi- yen bu merhum kahramanın ke- mikleri tıp âlemimiz için entere- san bir tetkik mevzuu ola- Bir serviye çıkarak keramet göstermek — için uçarken — ölen meşhur bektaşi babası Salih Efen- dinin de burada ufacık bir türbesi var. içindeki sanduka yanında bir kadeh buldum. Duvarına da kurşun kalemle şu beyıt yazılmış: Ben şeliidi badeyim dostlar demlim yadeyleyiz Törbemli meyhane cukacile bünyat eyleyim Yeni harflerle yazılmış zarif maz mı? taşlar da çoğalmıya başlamıştır. Meşhur fikih âlimi İbrahim | Halveti şeyhlerinden — Derviş Çelebinin (959) da — öldüğünü | Mustafa için meşhur şair Pertev gösteren kitabesini — okuduktan | Paşanın (10) mısralık manzum sonra aşağıya indik. Eyübe gi- | bir parçasi pek nefistir. den köşebaşında demir parnak- * Li mütevazi bir kabrin mezar Üçüncü — Selim — zamanında taşında şunları okudum: <Tokbiri Şerifi kıraat olunan üze re besteliyon ve ilk defa Memaliki İslâmiyede fenni musikiyi neşir ve ta- eden imorhum ve nağfur İtrt (Şeceri vakvaka) asılan musikide (müstear) faslının mucidi Sadukl lah Ağanın ve Abdülâzizi zama- nında — Mithat Paşanın kona- ğgında Vekiller Heyeti toplandığı zaman Harbiye Nazırı Avni ve Vaktile her sene musikişinas- | Hariciye Nazırı Raşit Paşaları larımız — İtri Efendinin kabri l öldürdüğ için idam — edilen önündea ihtifa! yaparlarmış. | Çerkez Hasan Beyin mezarları Tatlı Iâtifelerini seve seve l da buradadır. — ** Yeni Fabrikalar Bu müşkül şeraitin iebarile de | AA cr/1YOr (Baş tarafı | inci sayfada ) iyede mensucat sanayli üzerine sekiz fabrika ku- rulmuştur. Bu fabrikalarda senede üç buçuk milyon kilo iplik ve on milyon metre bez yapılmaktadır. lik fabrikalarının iğ miktarı elli bindir. y ğ Çimento sana) erine fabrika maktadır. — İstihsal miktarı sene iki yüz elli bin şondur.Deri Fabrikalarının adedi kırk kadardır. Bunların otuzu İstan- bulda, beşi İzmir, biri biri Edremit, biri de Yalvaçtadır. Bu mücsseselerde senede ye- di milyon kilogram kadar deri kösele, vaketa, sahtiyan, meşin yapılmaktadır. Bu miktarın beş milyonu İıhEhnHı i:ınl edilB:ıek- tedir. Biri Edirne, diğeri Bursa, dördü de İstanbulda olğ:ı:k üzere altı konserve fabrikası vardır. Sönevi istihsal iki buçuk milyon kutudur. İpek mensucat üzerine İs- tanbulda Üç yüz yirmi beş, Bursada beş yüz altmış yedi tezgâh çalışmaktadır. Türkiyede- ki tezgâh adedi sekiz yüz doksan ikidir.İstanbulda mevcut otomatik çorap fabrikaları günde beş yüz elli - altı yüz düzüne çorap imal etmektedir. Üç büyük ko- tonmaşin vardır. Evlerde de iki binden fazla makine çalışmakta- dır. Bu makineler ıeuenldıı. altı ayında çalışmakta ve günde otuz çift çorap çılıırınıktır:'. yüz otuz makine tri- Süt Satışında İki Taraflı Bir Rekabet Başladı (Baş tarafı | inci sayfada) mütevassıtlar hile yapmıya ve az sütle çok kâr temin etmiye yeltenmişlerdir. Bunlar fazla mik- tarda su kattıkları — sütleri, yine eskisi gibi 25 kuruşa sata- rak eski kazançlarını temin et- | mek yoluna sapmışlardır. İşte İstanbul balkı bu iki ta- raflı rekabet arasında sıkışmış bir vaziyettedir. Bununla beraber alâkadar belediye memurları tef- tişlerini sıklaştırdıkları için hile yapan sütçüler teker teker yaka- lanıp ceza görmektedirler. Diğer taraftan bu hususta malümat almak üzere Belediye Reis Muavini Hâmit Beye müra- çaat etlik, Hâmit Bey bize şun- ları söyledi: “— Şehirde karışık ve hileli göt satanların şiddetle tecziyeleri için sıkı emirler verdik. Bu gis biler derhal yakalanıp ceza görü- yarlar, Bugüne kadar birçok sütçüye ceza verdik. Belediyenin süt me- selesini halletmek —üzere yeni tasavvurları vardır. Fakat bütçe vaziyeti müsait olmadığından bu tasavvurlarımızı bu sene tatbik edemiyeceğiz. Gelacek sene için esaslı tedbirler ahmnacağını ümit ediyorum.,, —————SOee— — kotaj yani, kazak, yelek, eteklik ve saire yapmaktadır. , Çikolata sanayiine gelince: Bu fabrikalarin miktarı on ikidir ve hemen hepsi ladır.