7 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

7 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

” *7 Hüsiran ar— Gazi Köprüsünün Şartları Tetkik Ediliyor ————HHHKKLKXAX——— Köprü İçin Bankada Biriktirilen Para Gazi köprü- Sünün 3 bin say- falık — şartname- sinin mali kısım- ları, — Belediye Daimi Encümeni tarafından tetkik edilmektedir. Tetkikat iki haf- taya kadar niha- yet bulacak ve şartaame müna- kasaya — iştirak edeceklere satı- lacaktır. Daimi Encü- men - azasından Avni Bey - dün kendisile görü- şen bir muarririmi ze bu hususta şunları söylemiştir: — “Şartnamenin mali kısım- Tarını, bilhassa kontenjanla alâ- kadar olan taraflarını tetkik edi- yoruz. Münakasanın teahhuru lehi- mize keydedilecek bir hâdisedir. Çünki belediye her sene 250 bin Kira nakliye vergisi almaktadır. Şimdi bankada bir milyon lira- muz vardır. Köprünün montajı Bir Milyon Lira ! yı Buldu YZ Gazi köprüsünün bugünkü hali bir sene, inşası da bir sene de- vam edeceğine göre elimizde bir buçuk milyon Kiramız olacak de- mektir. İnşaatı peşin para ile yapacağımız için inşaata pek çok talip çıkacaktır. Ayni zamanda şu buhranlı zamanda peşin para ile yaptıracağımız bu " işi çok ucuza maledeceğimizi zannedi- yoruz. , —— —— Bir Türk Gencinin Yaptığı Mütevazı Eser -— / ——— Hem Talebe Hem De Bir Aile Reisi Olan Sırrı Efendi Teşvika Muhtaçtır Bir mektep talebesi olan Sü- leyman Sırrı Ef., geçimini omuz- larında taşıdığı ailenin henliz çok genç yaşta başına geçmek mecburi- yetinde kalan mağdur insanlardan biridir. Bu genç “sıhbi ağızlık,, ismini verdiği bir cıgara ağızlığı yapmıştır. Bunun umumi şekli diğerlerinden farksızdır. Şu ka- dar var ki içine yerleştirilen husust bir tüp ile tütünün nikotininden husule gelmesi mel- huz bütün zararın önüne geçil- mek mümkündür. Süleyman Sırcı Efendi, uzun zaman sarfedilen bir gayret mahsulü olan bu ese- rinin tesçilini yaptırmıya teşeb- büs etmiştir. Ayrıca satış yeri olarak ta Eminönünde bir depo tesisine teşebbüs etmiştir. Bu gencin atıldığı bu işte muvaffak olması bir aileyı kurtaracağı için aa - Tokat ( Hususi ) — Mayısın 27 inci cuma günü ortamektep tale- Tokatt; îîan _Bayramı - -e Sıhhi ahızlığın âmili bu gençtir takdir ve teşvika değer mahiyet- tedir. Ondan çalışmak, vatandaş- larından da muzaheret. leri tarafından tertip edilen idman bayramı saat on buçukta baş- hıyarak on bir buçukta nihayet bulmuştur. Cimnastik muallimi İsmail Hakkı Beyin yetiştirmiş olduğu talebeler hakikatea takdir edilecek derecede muvaffak oldular. Bilhassa hanım talebeler halkın alkışla- Tile idman hareketlerine nihayet verdiler. Gönderdiğim resimde — or- tamektep talebelerinin müntazam hareketlerini gösteriyor. --- “““'SÖN” POSTA Res minizi Bize Gönderiniz; z çai izeTabiatinizi Söyliyelim. 9 Süreyya Bey: İşgüzar ve s0- kulgandır. Men- faat temin eden yolları — bilir, faydasız meş- galelere rağhet etmez. Kendi- ni beğenir. Baş- B kalarının - ira- delerine kolay- Tıkla uysallık göstermez. Ka- palı kalmağı tercih eder, husu- siyetlerini pek işae etmez. HARUNURREŞİT —lı4g Yazan: * » HN Tarihin Esrarengiz Sayfaları — Elülvi, vezire, şu mukabe- lede bulundu: “Bana kaç diyorsun. Tekrar — yakalanacağımı — düşün- müyorsun!, Vezir, teminat verdi, kimsenin kendisini takip edemi- yeceğini söyledi ve bununla da iktifa — etmedi, maiyetine — bir müfreze — vermek — vadini — de esirgemedi: — Herif kaçtı ha? — Evet ya seydi, kaçtı ve 1 lamali Etendi: Zeki ve hislidir. | Fayor! Mücadeleye, gürültü ve kay- gaya gelemez, gücendiği — za- man — hırçın olur. Eğlence- den — mahrum kalmak mez, işine lâ- kayıt kalmak istemez. iste- 10 Hafız İsmali Beyi Uysaldır.* Bildiği ve gör düğü şey üze- rinde — yürür, pek — yaratıcı değildir. Kafa- sını fazla yor- mak — istemez, Parayı — sarfa temayül eder, Teşvika kapı- hr, oturucu iş- lerden ziyade gezici işlerde mu- vaklak olur. Fotoğraf Taklil Kuponunu 11 inciSayfamızda bulacaksınız. —— RADYO — 7 Haziran Salı fatanbul — (1200 metre) 18 Gramo- fon, 19,5 Hafız Burhan Bey hoyeti tarafından alaturka saz, ajans haberle- ri, saxt &yarı, 20,5 gramofon ile opera parçaları, 91 Hafız Burlan Bay heye- ti, 22 orkestra. 8 Haziran Çarşamba İstanbul — ( 1200 metre ) 18 grw mofon, 19,5 — Vodia Rıxa Hanım, Ajans haborleii, saat ayarı, 9046 gra- mofon ile opera parçaları, S1 Münir Nurettin Böy tarafından konser, 22 cazbant. Istanbul Telsizinde Bir arıza Evvelki akşam Okmeydanının Tel- siz telgraf istasiyonunda bir arıza ol- muş ve İstanbul radyosu da ayni teş Kilâttan istifade ettiği için birkaç aat çalışamamıştır. Arıza izale edilmiyştir. — — Müthiş Bir İnfilâk Napoli 6 — Teşkilâtı Esasiye milli şenlikleri münasebetile se- lâm topları atılırken bir obüs infilâk etmiş 5 nefer ölmüş, 6 mefer yaralanmıştır. Bir nefer de sağır ve dilsiz olmuştur. Bir Tayyarecinin Feci Akıbeti Londra 6 — Cuma günü Var- şovaya gitmek üzere Nevyorktan hareket eden tayyareci Hosner- den bâlâ bir haber almama- mıştır. Tayyarecinin benzininin tükenmiş olmasından ve akıbe- tinden korkulmaktadır. | İbnürrebi, sert bir sesle genç prensi celâllendirdi.. — Cafer haddini çok - teca- vüz etti. Daha ziyade tahammül etmek miskinlik olur, — Evet. Bardak taştı. Amca- ma haber vermeli,. Ve dalgın dalgın mırıldandı: — Fakat nasıl yapmalı, nasıl bir şekil bulup haber vermeli ? — Bir hiyleile ve dolayısile duyurmalıyız. Meselâ muganniler tarafından huzurunda okunacak bir şiir ! — Anlamadım izah ediniz. — Ebül'ıtahiyyeye bir şiir yaz- dırırız. Onu halifenin tahtı eşiği- ne bıraktırırız. Şaire de icabında tecellüt gösterip şiiri şifahen tek- rar etmesini emrederiz. Emrimiz büyük bahşişlerle müteradif ola- cağı için serseri şair, mutlaka itaat edecektir. Ondan sonrasını sizler, Benihaşim erkânı idare etmelisiniz. Bu karar üzerine ayrıldılar, ikisi — de memnun idiler. İbnülhadi, hem Caferi yıkmak fırsatını elde ettiğini, hem de İbnürrebi ile anlaştığını — düşüne- rek seviniyordu. Kendi emelleri için bu anlaşmadan faideler umu- yordu. Halbuki sabık vezir, sade menfaatini düşünüyordu. Onun bir emeli vardı: Tekrar vezir olmak. İbnülhadi, umurunda de- ğgildi. Haruna da merbutiyeti yok- tu. Onun veya başka birinin veziri olmak kendince müsavi idi. Genç prensle yalnız - bir noktada Beremkileri mahvetmek noktasmda birleşiyordu. * Harunürreşit, divanhanede enine, boyuna geziniyordu ve Caferi düşünüyordu. Onu ne kadar ve ne kadar — sevi- yordu? Bir aralık bu muhabbe- tin neticelerini hatırladı, Cafere kendi amcalarından ve amcaza- delerinden daha yüksek bir kud- ret verdiğini göz önüne getirdi. Sonra insaflı davranmak is- tedi, vezirinin işgal etimekte ol- duğu mevkie cidden lâyık oldu- ğunu itiraf etti. Evet, Cafer, bü- tün muhabbetlece ve teveccühle- re müstahaktı. Hükümetin men- faatlerini herkesten iyi müdafaa ediyordu. Saltanatı büyük bir kiyasel ve liyakatle idare ede- biliyordu. Hükümetin ağır yük- lerinden — balifeyi — kurtarıyordu. Fazla olarak Harun, tabtını onun pederi Yahyaya medyundu. Acaba Cafer, nail olduğu teveccühü suiüstimal etmiyor muy- du? İhanet yoluna sapmıyor muy- du?... Harun içinde doğan bu suali boğmak isterken Vezir aleyhine söylenen sözleri tahattür etti. Caferin Alevilere taraftar olduğu hakkında birçok jurnal- ler almış ve bepsini yırtmıştı. Şimdi onları hatırlamakla üzülü- yordu ve sert sert söyleniyordu. — Haset, iftira. Haset, iftiral Harun, böyle söylene söylene gezinirken gözü tahtına ilişti. Hükümdarlık asası, tahtın basa- maklarına düşmüştü. Onu almak için yaklaştı ve büyücek bir kâ- ğit gördül. Oraya kimin elile konulduğu belli olmuyan bu esra- rengiz kâğıdı aldı, açtı bir şiir olduğunu gördü ve —okumuya başladı. Kuvvetli bir kalemden &ktığı anlaşılan şiirin maali şu “Zindanlar, kimin emrile açr hr ve kapanır. Biz, bu hakkım ve bu kudretin halifeye ait oldur ğunu samyoruz. Halbuki — vezir isimli köle, hapis ve affetmek hakkını kendinde buluyor. Halis fevin mahpusunu bırakıyor. Oh, korkuyoruz. — Halifenin — gözünü yumduğu güön kölelerin tahta tasarruf edeceklerinden korku- yoruz. Çünkü herşey, bu meş'um neticeye işaret ediyor!, Haranun tecssürü büyüktü ve derin bir tefekküre dalmıştı. Bu şiirin niçin oraya konulduğunu araştırmıyordu. Bir hasetçinin, bir müfterinin küstah bir entri kasile karşılaşmış — olabileceğini teemmül etmiyordu. Yalnız heye- can duyuyorde ve Caferle aile- sini göz önüne getirip tetkik ediyordu. Şimdi Ca'erin servetini, nüfu- zunu ve kuvvetini tehlikeli görü- yordu. O hakikaten hazineler toplamıştı. Büyük bir kudrete sahipti. Efendisinin kızlarını sor- madan, danışmadan dilediği adam- lara veriyordu. Vilâyetleri — isti- zansız. ve istimaçsız tevcih edi- yordu. Devlet hazinesini yine emir almadan sarfedebiliyordu. Harun bu hakikatleri teem- mülden sonra mırıldandı: — Reşit, gözünü aç, tehlike- desin! Mahut şire bir daha ve bir daha baktı, hilâfetin Bermekilere intikal etmesi ihtimalini bildiren satırları dudakları titriye litriye tekrarladı ve dalgınlaştı. Bu mü- nafık ihtar ve ihbarda doğruluk seziyordu. Zira oğlu ve birinci veliaht Emin, gayet âcizdi. Her- hangi bir mücadelede mutlaka maglüp olacaktı. İkinci veliaht Me'mun, Caferin emrine münkat idi. gu iki onun evinde büyüyor- du. Cafer, ona Türkleri sevmeyi öğretmişti. Bir gün bu sevgi, Ab- basiler sülâlesinin sönmesine sebep olabilirdi! Harun, istikbale taallük eden bu mülâhazaları zihninden çı- kararak hali düşündü ve yine üzüldü. Çünki Caferin dostları çoktu, bütün ölke, onun izmini bürmet ve muhabbetle anıyordu. Halife, nihayet sıkıldı ve nefsini tevbih etti: — Bir şiir, beni bu kadar üz memelidir. İhtimal ki Caferin ha- sitlerinden — biri bu edepsizliği yapıyor, beni kızdırmak - istiyor. Müteecmni olahım, hatalı bir iş yapmıyalım. Bu söylenişi müteakıp divan- haneden çıktı. Geçitten geçide, daireden daireye geçerek işlenmiş ipek kumaşlarla döşeli bir salona girdi. Orta yerde sandal ağacın- dan mamul bir serir bulunı du. Bu serir, zari bir kumaşla ö diplerine birçok yastıklar dizilmişt', VArkası var| var meli şilteler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: