7 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

7 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BON POSTA Saıt Efendı Başkatıp Oldu Abdülhamidin Sait Efendiyi Tercih Etmesi Rüştü Ve Mithat Paşayı Çok Sinirlendirmişti Muharriri * Her Hakkı Mahfuzdur H0 - Abdülhamit cülüs eder etmez, bepsinden kurnaz davrandı. Der- hak — Başkitabet için, münasip birkaç zat arzedilsin de, tetkik edelim. Dedi. Derhal, bu dört kişi- nin ismini havi bir liste takdim edildi. Ziya, Kemal ve Sadullah Beylerin isimleri hizasında birçok medayihi havi cümleler vardı. Bunların altında da şu satırlar yazılmıştı. (Sait Efendi — Medresede tahsil etmiş. (Usulü kitabete) cidden vakıf sâyi zatisi ile Fransızca öğrenmiş, bahil, kıya- Fetine itina etmez bir zattır.| Abdülhamit, bu satırları gö- rünce gülümsedi. Ve hemen kır- mızı mürekkep ile Sait Efendinin ismi hizasına işaret etti. Abdülhamidin bu intihabı,çok tabil idi. Çünki Kemal ve Ziya Beylerden esasen nefret edi- yordu. Abdülhamide göre bu iki zat, Sevvelâ Sultan Mu- radı bile baştan çıkaran — ve Kurbâlıdere köşkünde — sabah- lara kadar işti işret âlemleri ya- parak nihayet büyük biraderi- nin deli olmasına sebep olan adamlardandı. Sonra, — amcası Abdülâzizi bal'edenlerin yaranın- dandı. Ve daha sonra da, Mithat | Paşa ile rüfekası tarafından tav- siye ediliyorlardı. Buna binaen bunları kabul etmiyeceği aşikârdı... Sadullah B. ise, Sul- tan Muradın bhususi hizmetinde bulunmuştu. Ona bir. meyil ve merbutiyet beslemesi — ihtimali vardı. Sultan Murat hayatta oldukça, Sadullah Beye emniyet ve itimat caiz olamazdı. Bu se- bepten dolayı, onun da başkita- bete kabulü, uyamazdı. Bu mülâhazalara binaen, dör- düncü şahıs olarak gösterilen Sait Efendi; Abdülhamide, tam biçilmiş bir kaftan gibi geldi. * Sait Efendinin ismi hizasma ve- rilen kısa izahat, Abdülhamidin hoşuna gitmekle beraber, Damat Mahmut Celâleddin Paşanın tav- siye ve iltiması da işe yaradı. Abdülhamit, Sait Efendiyi derhal kendine başkâtip yaptı. Y — Gerek sadarazam Rüştü paşa ve gerek Mithat paşa, Abdül- hamidin bu tercih ve tayininden fena balde bozulmuşlardı. Salta- mata geçmeden evvel kendilerine mümaşatkâr görünen Abdülha- smidin, tahta oturur derhal onların teklif ve tavsiye- lerini reddederek — kendi fikrile harekete başlaması, tabildir ki üzerlerinde menfi bir tesir uyan- dirdi. İşte bu hâdiseden itibaren- dir ki Abdülhamit ile araları açıldı. ' Sait Efendiye gelince: Esasen variyeti dahı evvel lâyıkile kav- n Damat Mahmut Paşanın ohı-ııu.İ tertip ettiği plânı, büyük bir zekâ ve fetanetle tatbika başladı. Ab- dülhamit, o tarihte cidden zeki ve cevval bir adamdı. Bir hayli zamandanberi de saltanatta gözü vardı. Buna binaen saltanat umuru hakkında azçok - kendisini hazır- lamıştı. Fakat ne de olsa, yine hükü- met ve siyaset işlerine vukufu azdı. Buna binaen Sait Efendinin emsalsiz zekâsını ve bütün hükü- met umurunda derin ihatasını gören Abdülhamit, başkâtibine dört elle sarıldı. Pek az zaman zarfında rütbei samiyeli vezarete nailiyetle Sait Paşa oluveren başkâtip; yalmız, Abdülhamidin umuru tahririyesini idare etmekle kalmıyor, ayni za- manda ona bir nasıh ve rehber vazifesi de ifa ediyordu. Abdülhamit, şehzadelik zama- nında serbest yaşamağa alışmış- Şark Vilâyet!ğrîndğ Spor Faaliyeti Artıyor tı. Evvelâ, iyi bir sporcu idi. Mükemmel ata biner, daima 'ava gider, şayanı hayret bir meha- ret ve tabammülle denizde yüzer- di. Çok cesur ve cüretkâr- d.. —Ava gittiği zamanlar, daima maiyetindeki adamlardan ayrılır, İstranca ormanlarının en muzlim ve kuytu köşelerine ka- dar pervasızca dalar ve naatler- ce kaybolurdu. Hattı bir defa orman içinde bir eşkıya çetesi- ne rast gelmiş, bunlarla epeyce mücadele etmiş, bu esnada, bir kurşun yemişti. Gençliğini ve şehzadeliğini bu suretle geçiren Abdülhamit, tahta çıktıktan sonra da aynpi hayatı takip etmek istemişti. Geceleri ata biniyor, yanına iki yaver ala- rak İstanbul sokaklarını geziyor, karakolları teftiş ediyordu. Bir gece apansızın eskiden Köprünün Karaköy tarafındaki başında bulunan mMmeşhur Aziziye karakolunu teftişe girmiş. Efrat uyürken bütün kovuşları gezmiş. Nöbetçi zabitlerini görmek iste- miş, fakat karakolda bir tek zabitten başka kimseyi bulama- yınca fena halde hiddet etmişti. Geceleri yangın topü atılır atılmaz, derhal iki yaverle bir binek atı hazırlanır ve Mabeyni Hümayun kapısına koşarak Ab- dülhamide intizar ederdi. Cünki Abdülhamit ekseriya gece yan- gınlarına giderdi... Bir gece yine Aksarayda yangın olmuştu. Yan- ginin büyümekte olduğusu haber alır almaz Abdülhamit yine atına bindi. İki yaverle, dörtüsla yan- gına gitti. İcap eden emirleri verdi. Yangın söndürüldü. ( Arkası var) Vali Ferruh Bey Bitlis sporcuları arasında Bitlis 3 (Hususi) — Şehrimize len Vali Ferruh Bey Sıhhiye Ş: Maarif Müdürlerile bugün Muşa hareket ettiler. Vali Beyin burada müddet zar- fında Bozkır. ve Karlı Yurt klüpleri arasında bir futbol ma- çı yap Idı. Kesif bir halk kütlesi maçı — heyecanla — takip — etti. Şehrimizde —ilk defa ya lan bu maç halkta çok alâka uyandırdı. Maçta bire karşı iki ile Bozkır galip geldi. Sporcularımız yakmda Vanda yapılacak olan vilâyetler maçına iştirak edecektir. Maçta galip gelen kulüp- lere, Halk Evleri namına kupa- lar — verilecektir. Burada Bitlis, Muş, Sürt, Van, Diyarbekir, ta- kımları karşılaşacaklardır. Niyazi Yılmaz Kanununun Son Hazırlıkları Yapılırken.. Elde Mevcut, Eski Eserlerden İstifade Etmeyi İhmal Etmemeliyiz — Yazan: Ahmel Gelik Lavuvarı Zonguldak mubabii nunun zırlıkları y eskiden kü iz, İş Kanu- yu sırada, ür hav mahsulü olan arkadaşımızın, vermiş k için neşredi> yoruz : Zonguldak ( Hususi ) — Biz, bunları | ihtikâr kelimesini hakikt manasile büyük harple beraber öğrenmiş bulunuyoruz. Muhtekiri ise, bi hassa şu son günlerde, kahve çuvalı gövdesi, İimon kafası ve nihayet şekerden bacaklarile kar- şımıza dikilen bir ifrit sanıyoruz. Halbuki ihtikâr ve muhtekir mef- humu, bundan bir asra yakın bir zaman evvel de insanlar için ayni ıstırap ve korkuyu taşıyan - bir mana ifade cdiyordu; nitekim Dilâver paşa, nizamnamesini ka- leme alırken, ameleyi korumak için bu zebaniye karşı şu mad- desile bir cephe almak istemiştir. Mıdde 69 — Madenciyanın kullandıkları amelenin ücretlerine mahsuben lüzumuna mebni alıve- recekleri zehair ve eşyayı sairenin kısmen — mübayaasınazam ile fu- karaya gadretmeyip mutedil fiat- le alıp vermeleri lâzimeden olup şayet — gadrettikleri — tahakkuk eylerse rayiç fiatten fazlası red- | dettirildikte yine gadiri merkum muhtekir cezasına mazhar olacak- fır.,, Aşağıya aldığım madde çok mühim addettiğim bir meseleye teması itibarile dikkatle okunmıya değer bir kıymeti vardır. “Madde 70 — Kömürü nak- lolanacak ocağın iskele tarikında tesviyesi İlâzımgelen — mahalleri tesviye olunmayıp ta Kiracıyan hayvanları telef olduğu sürette nısıf pahası sahibi kömür tara- fından tazmin olunacak ve sebe- bi telef biraz dahi sahibi hayva- nın ademi dikkatinden neşet edeceğinden diğer nısıf bahası dahi sahibi hayvana ait ola- caktır. , Zonguldak Amele Kanununun bu hususa dair olan maddesi daha çok kat'i ve sarihtir: “Madde 5— Amelenin zatına ait olup esnayı ameliyatta kırılan alât ve edevatile nakliyat esna- sında telef olan hayvanatı ma- denci tarafından tazmin olunur.,, Kanun, madenciyi amelenin zatına ait eşyanın tazminile mü- kellef tutarken, iş sahipleri ame- leye mahza ocak işlerinde kul- lanmak üzere verdikleri alât ve ocak malzemesinin İş esnasında kırılmasından veya zıyaa uğrama- sıadan ameleyi mes'ul tutmakta ve kırılan eşyanın bedellerini hakiki kıymetlerinden birkaç mis- li üstün olarak tazmin ettirmek- tedirler. Bu mesele de, saâti mesai bahsi gibi o kadar swisti- mal edilmiştir ki bazı hakiki de- ğeri iki lira olan bir eşyanın yerine bütün ameleden muay- yen bir miktar para kesilerek yüzlerce Jlira toplandığı nadir olmıyan vukuattandır. Bunun en canlı ve çok yakın bir misalini, kömür amelesinin dertlerine has- redeceğim bir mektupta göstere- ceğim. Dilâver Paşa, ocaklarda ça- hşan amelenin sâyinin mukabill olarak patronlardan alacağı pa- ranın mantazaman tesviye edi'e- bilmesi için çok hassas ve çok titiz davranmış ve her şeye tercihan “ Evvel beeyvel ,, amele istihkakının — tediyesi için çok esaslı tedbirler almışlır. Aşağıda okuyacağınız. maddeler Dilâver Paşanın bu husustaki hassasiye- tine güzel birer delildirler. “ Madde 72 — Müceddeden ocak küşadına mübaşeret eden madenci; ocağı önünde bin kantar kömür ihraç ve müheyya eylediği indelkeşif tebeyyün ederse ma- dencii merkum idare tarafından iane olmak ve evvel beevvel amele ve sütunkeşan haklarını vermek üzere mevcut kömürünün ocak nezdinde fi mukarrerinin nısfı ita olunacaktır. ,, “Madde 75 — Şehri sabıktâ peşin akçesi madenciyana mücer” ret iane demek olduğundan ve bu da amele ve sütünkeşanm ver gi ve sair havayici zaruriyeleri tesviyesinin mucibi teshiline meböl idüğünden madenciyanı merkumâ alacakları senet peşinat akçesini hiçbir mahalle sarfetmiyerek ev“ vel beevvel amele ve sütunkeşan!? haklarını tamam eda ve tesviye ettikten sonra bakisini düyanl sairesine verebilecektir.,, “Madde 76 — Bir madenci madeni mezkür idaresinden v& rilmek Üüzere vereceği iktidar ve servetine göre evvel beevvel amele — ve şana —olan borçları için v& rip — fazla serveti olmadığı halde diğer borcuna senet vVE” rerek bir veçhile amele ve sür tünkeşanın hakkımı tehir elılğ" cek ve berveçhi muharrer am' 'î ıull::ıkeşıı:n hakları l“':: olunmaksızın ve n mezküredef vi senet idarei sddülmcak reddi ” hakkında madencii merkumun birşey ge hakkı olmıyacaktır. »

Bu sayıdan diğer sayfalar: