Pangaltıda Açıkta Akan Lâğımlar Şehir Meclisi geçenlerde İs- tanbulda şimdilik faaliyete geç- | miyecek olan tali derecedeki | kanalizasyon — kısımlarıni — tatil | ederek bunlara tahsis edilen pa- | ra ile Beyoğlu tarafındaki açık | lâğımların kapatılmasına karar vermişti. Belediye Beyoğlu ciheti için bir proje hazırlamaya karar vermiş ve Fen işleri Müdürlüğü işe başlamıştır. Yalnız bu proje asgarl bir senede ikmal edilebileceği için bu sene Beyoğlundaki lâğımlar kapatılamıyacaktır. — Pangaltının Dolapdere ve Eşrefefendi.sokak- larından —açık — olarak - akan lâğımlar — havaların ısınması Özerine — fena halde — teaf- füne başlamıştır. Halk çöplerini ve kasaplar pisliklerini de bu Hağımlara attıkları için vaziyet her senekinden daha kötü bir hale gelmiştir. Dün bu civardaki bazı mahalle muhtarları belediyeye müracaat ederek bu teaffün yüzün- den şu buhranlı zamanda hastalığa tutulmamak için bir kısım halkın yazı başka yerde geçirmek mec- buriyetinde kalacaklarını, buna mâni olmak için hiç olmazsa evlerin — mütekâsif — bulundu- ğu yerlere lağımın — şimdilik yüz metre kadar olan bir kısmı- nın kapatılması, bu da mümkün olmazsa lâğımların müteaffin kı- sımlarında umumi bir tarama ameliyesi — yapılmasını ve açık lâğımların dere suyuna kadar indirilmesini istemişlerdir. Susuz Kalmışlar Kabataş Ömer Avni mahal- İ lesinde bir taksim suyu vardır. Bu su bütün mahallenin ihtiyaç- | larını temin ediyor. Bu çeşme | on beş gündenberi akmıyor. Eha- | Hinin susuzluktan sıkinti çekmekte oldukları bize gelen mektuplar- | dan — anlaşıldığından — mercüinin | nazarı dikkatini celbederiz. İş Arıyorum Darülfünuna devam eden bir | Anadolu genciyim. Ailem bana yardım edecek vaziyette değildir. Bir seneden beri müracaat et- mediğim resmi ve hususi daire kalmadı, iş bulemadım. Şimdi çok muztar bir vaziyetteyim. Benim * gibi işsiz arkadaşlarım tavsiyeler sayesinde iş buldular. Bana tavsiye verecek kimse yek. İş bulamazsam — tahsilimi — ikmal edemiyeceğim, Herhangi bir mü- essesede İş arıyorum. Darölfünun talebesinden c s. Cevaplarımız Saridi zade Ahmet Rıza Beye: Yazınızı aynen neşretmek im- kânı olsa idi, © vakit 6 şekilde neşrederdik. Kari sütununun fazla | yazıya tahammülü olmadığını da | takdir buyurursunuz. İntişar eden yazıdaki hülâsa şeklinin dabha mükemmel olmadığına biz de mü teesir olduk. Hürmetlerimiz. Orhangazi Müslüm Sölöz kö- yünde Muallim Vekili Hamdi Beye: Erkek Muallim Mektebi Mü- dürlüğüne hususi bir mektup ve- ya istida ile müracaat ederseniz size İâzımgelen malümatı vere- ceklerini ümit ediyoruz. MEZAR N FUSLA TAŞLAR 11 — Kış Ortasından, Bahar Ağzından Bir De Güzün Başlangıcından Korkunuz 'Çünkü En Çok Mezar Ta; Bu Mevsimlerde Yapılıyor Fanilerin dünya yüzünde kalan biricik izleri Mmezar taşlarıdir İçinde boy boy, yontulmuş, yontulmamış, düzgün ve pürüzlü, cilâhı, cilâsız, kaldırım taşından en âlü mermere kadar her nevi taşların gelişi güzel sıralandığı bu küçücük dükkânın önünden geçerken daima başımı öte yana çeviririm. Taşlara çarpan demir küskü- lerin sesi, kulaklarıma, korkunç bir uğultu gibi aksederken boğu- cu bir terin alnımda damla damla biriktiğini, kalbimden soğuk bir rüzgârın geçtiğini hisseder gibi olurum. Bu dükkânda dünyadakilerin değil, ahrettekilere hizmet eden ve dirilerin değil, ölülerin sırtın- dan geçinen mezar — taşçıları — ça- İışıyor. faaliyet ziyade idi. makla meşgul orta yaşlı bir adam, dudakları arasında ucu 18- lanmış bir sigara, keyifli şarkı söylüyordu: * Gelin misin, kız mısvın, Odanda yalnız mısım? Acap yapına gelsem, Bana darılmaz mısımn?,, Yonttuğu taşın bir tarafında henüz boyası sürülmediği için iyice seçilmiyen kabartma bir yazıya gözlerim ilişti: Ah minelmevt! * Burada..... Zevcesi... Hanım metfundur. Merhume salihatı nis- vandan idi. Dünyasına doymadan gitti. Ruhuna elfatiha!..,, Taşcıya yaklaştım: — Kolay gelsin arkadaş... Cıgarasından bir nefes daha çekerek cevap verdi: — Eyvallah... Sonra, lâf olsun, yahut l4f lâfı açsın diye sordum: — Demek bunlar mezar taşı,. *Görüyorsun ya... Ne goru- yorsun?, demek ister gibi haşin bir tavırla yüzüme baktı. Maamafih, ben de işi pişkin- liğe vurmuştum: — Nasıl, dedim, epeyce si- pariş oluyor mu bari? Başını salladı : — Eski kazâançlar yok, şimdi, Ölülerine mezar — taşı yaptıran | binde bir... * Yatacağı yer,; top- rak altı'döğül mi; Eş dost, hısım akraba ziyarete gelir, gelip geçenler birer fatiha okurlar. Ölülerin bizden, başka istediği nedir ki?.. Tekrar küsküsünü eline aldı. Taşın ucuna yerleştirdiği çivi gi- Dün, yine baktım, dükkânda Taş yont- | keyifli | taş dikmesen | de olar! , diyorlar. Halbuki, bu | taş, ölüleri hatırlamağa vesiledir. | ; bi bir demirin üstüne | itina — ile ş vuruyordu. | ordum: — Günde kaç mezar taşı çı- ı karıyorsunuz? ' Yüzüme hayretle baktı | — Bir mezar taşı, işine göre | on gün, on beş beş gün, bir ay, bazan üç dört ay sürer. Günde bir tane çıkarsak daha ne iste- riz? Mezar İştir. İnsan ölüsüne bir kere mezar taşı yaptırır. O taşın da — şöyle rabıtalıca yontulmasını ister. Bi- j yaptığımız taşçılığı — uğraştırıcı cim mermer üstüne işçilik birincidir!..,, Sanki bir ölünün mezarı ba- şına dikilecek suzişli bir hatıra- dan değil de pek neş'eli bir hâ- diseden bahseder - gibi, şapırdalarak anlatıyordu. O, san'atini methede dursun, ben de dükkânin şorasına bura- sına atılan yordum. İşte bir tanesi: Belli ki bu bir genç kızın taşı.. Üzerinde ı büklüm — büklüm — saçlı, — şirin, | sevimli bir yavrucağın resmi var. Taşçı izahat verdi: ' — Altı ay var Ööleli.. Anası- | | | ağıını nin babasının bir tanesi — imiş. Sonra birden yüzünü İâve etti: | tırmak ta yeni çıktı! Biz ne di- yelim.. Sipariş verenler düşünsün. Taşçının yavaş yavaş keyfi yerine geliyordu : | — Eskiden vefat tarihi dü- şürmek merakı çoktu. Bu işle, belli başlı adamlar uğraşırlardı. Biri, mezartaşı yaptıracak mı, bize söyler, vefat tarihini şaire (1) hazırlatıp taşmın üstüne kazdı- rırdık, taşlarla meşgul olu- | ekşiterek | — Mezar taşıma resim yapış- | Bazı şairler () günde üç, beş tane vefat tarihi yazar da yine yetiştiremezlerdi. Ebcet hesabile yazıldığı için, bazan bir harf eksik, yahut bir harf fazla gelir Şşair epeyce yorulurdu. Bazı ölünün de işi rastgelir, vefat tarihi pek kolay üstüne dü- şürürüldü. Altın para zamanı bir mecidiyeden tut ta üç altına, beş altına kadar vefat tarihi yazan şairler vardı. Şimdiki taşlara öyle manzume filân koymak âdeti yok.Bir doğ- duğu sene, bir öldüğü sene.. A- tında da mevtaya rahmet dileyen birkaç satır.. İşte hepsi - bu... On beş senedir, bu zanat- taymı. Beni en çok müteessir eden bir vak'ayı size | Bir gün, yaşlıca bir hanım dük- | kâna geldi. Ağlıyarak kızı Meh- | pare için bir mezar taşı 1smar- ladı. On beş gün sonra gelip alacaktı. Zamanında taşı hazırla- dim. Fakat hanımın yerine taşı almıya bir erkek geldi: — Hanımefendi, niçin kendi teşrif etmediler? dedim. Adam- cağız, hüngür — hüngür ağla- mağa başladı: — Bir hafta evvel, — ansızın yatağa düştü. — Zatürree imiş. Gürledi, gitti. — Bir taş ta onun için hazırlayacaksınız! Ah ne ta- Jisiz adammışım ben... Taşı, hamala yükletip götür- dükten bir hafta sonra gözleri kan çanağı gibi kızarmış hasta bir kîı âğnkkglımı gelerek babası için bir taş siparişi verdi. Söyle- diği isım, bana — yabancı — gelmi- yordu. Nihayet — anladım ki - evvelâ Mehpare, — arkasından — annesi Hasene onun arkasından babası Âdem Bey sanki biri ötekinin ölümünü bekliyorlar gibi kısa vadelerle rahmeti hakka kavuş. | muşlar Elhükmülillâh amma, az dn acıklı şey değil hani.. Kızcağıza — ne söyliyeceğimi şaşırdım! Nihayet “ Siz, zahmet etmeyin.. Taşı adresinize, hamalla | gönderirim! ,, dedim. Korktum ki, taşın teslim edi- | deceği gün, onun için de. bir | başkası gelip sipariş vermesin.. | E... Beğim, ölüm bu.. Bize ondan yakını yok amma, gözü- müzü gaflet perdesi bürüdüğü için farkına varamıyoruz. Mezar taşçısna sordum: — En çok sipariş hangi ay- larda olur? Dedi ki: — Şubatla martta... Eylülle teşrinlerde.. Bu dört ay bizim işimizin en çok olduğu aylardır. Beyim sen, sen ol; kış ortası Bir de Moskova Ve Ukrayna Müsabakası Moskova, 2 ( Hususi ) — Bu- gün Dinamo stadyomunda Uk- rayna ve Moskova muhtelitlerinin temsili maçlarında hazır bulun- dum ve memleketimin, bâlâ bir stadyom sahibi olamamasından mütevellit acıyı, bu stadı gör- dükten sonra bir daha tattım. Vaktiyle —Türk - 'futbolcularının Moskova — seyahetleri münase- betile de birkaç defa bahsı ge- çen bu stad, tamamen betondur ve o kadar muntazam tertip edil- miştir ki giriş, çıkış tertibatı sa- yesinde binlerce insan kısa bir zamanda stadı doldurup boşalta- bilir. Bisiklet ve motosiklet ya- rışları için ayrıca bir de beton pisti vardır. “minler daha ziyade Ukraynalı- ların lehinde idi. Çünkü bu ta- kım, bir buçuk aydanberi antre- nömanlarına başlamıştı. Moskova- hlar ise henüiz idman başlangı- cında imişler. M Filhakika oyun başlar başla- maz rüzgârı da İlehlerine alan Ukraynalılar hâkim bir oyun oynamıya başladılar. İki taraf ta seri oymyordu. Daha — ziyade havadan oyunu tercih ediyorlar. Ukraynalıların bu hâkimiyeti epeyi devam etti ve semeresini de, bir akın esnasında bir baş vuruşu ile bir sayı kazanmak suretile idrak ettiler. Fakat bu hâkim oyuna rağ- men ceza çizgisi içinde bir Uk- raynalı müdafiin pek te olmıyarak topa el ile doki penaltı cezasını icap ettirdi. Vu- ruş yapıldı ve tarafeyn 1-1 vazi- yetine gelmiş oldular. Bu sırada Başvekil Paşa stad- yoma gelmişti. Oyun kısa bir fasılaya uğradı. Şereflerine me- rasim yapıldı ve maç devam etti. Fakat bu Gdevrede artık herhangi bir netice istihsal edi- lemedi. Devre arasında 200 ve 400 metre bayrak — koşuları, bisiklet ve motosiklet yarışları yapıldı. Sonra ikinci devreye devam edildi. Bu defa Moskova daha dikkatli oynuyordu. Belli ki ye- nilmemek için çalışıyor. Hakkalim saf, hakemin idaresi de bihakkın güzeldi. Bir ara, Ukrayna aley- bine bir serbest vuruş cezası verildi. İki taraf Ukrayna kalesi önünde toplandılar. Fakat dalgınlığa geldi, iyi bir tabiye yapılamadı ve kalecinin rik yet zaviyesi kapandı. — Bundan istifade eden Moskovalı bir oyun- cu da sert bir vuruşla — topu Ukrayna kalesine soktu, bundan sonra — kısım neticesiz geçti ve oyun |- 2 Ukrayna İlehine bitti. Şimdiye kadar Rusların fut- bol oyunu görmemiştim. Bu maç, bana şu fikri verdi ki Ruslar, fatbolda henüz kat'i bir sistem sahibi olamamışlar. Fakat sür'atli oynuyorlar, — atletik — meziyelleri var. Hareketlerine — şuurları hâ- kim. Bundan dolayıdır ki — istik- balde eyi takımlar yetiştirebi- leceklerdir. Selim Regıp ————za ile bahar ağzından bir de güzün başlangıcından kork!.., Bir. me- zar taşçısının bu hüsustaki- tec- rübesi su götürmez sanırım. He- men Allah gecinden versin! 44 ü İi c