2 Nisan 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

2 Nisan 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ü Abdü LA Ihamit Her Sene Bir Defa Geçtiği YA Yolda Sonuncu Yolculuğunu Yapıyordu Bir Saat Sonra Toprağa İntikal Edecekti MAKILİ ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 278 — Abdülhamidin naşmı hâmil olan istimbot, Sarayburnuna yanaşmış- tı. İstimbotun sarı pirinç bacasından daha hâlâ dumanlar tütüyordu. Sert bir kumanda sesi, Sa- rayburnunun daimi rüzgârile sav- rüldu ve dağıldı. İskelenin iki tarafına dizilen asker, tüfekleri omuzlarına asılmış, namlular yere çevrilmiş, selâm duruyorlardı. İskelede, saray erkâmı, endron ağaları ve saray hademeleri el- lerini kavuşturmuş - bekliyorlardı. Evvelâ, istimbottakiler — çıktılar e sonra cenazeyi çıkardılar, İstambolinleri — ve redingotları yukardan aşağıya kadar - ilikli saray erkânı, salın etrafını ku- ttılar ve her taraftan tutarak aşlarının üstüne kaldırdılar. dçwıı Ağalarından — biri Cenazenin Önünde yürüyor, üze- rinde beyaz bir ipek örtü olan Abdülhamidin kırmızı fesini, iki elile göğsü hizasında — tutarak ilerliyordu. Hayat ve saltanatı zama- nında, her ramazanın on beşinci günü icrası — mutat olan (Herkai Saadet) alaylarında, süt- beyaz bir çift at koşulu arabasını bizzat kullanarak bu yolu yıld- Tım *ıue geçen Abdülbamit, şimdi —ayni yolu biruh olarak, eller Üstünde kat'ediyordu. Şehzadeler, damatlar ve Bey- lerbeyi sarayının bazı mubafızları 've sonra Topkapı sarayının erkânı Hıbâıyııi Humayundan gönderilen e yavaş — yav, cenazeyi takip ediyorlardı. T Ağır bir. yürüyüşle yokuşu çıktılar, (Lâle bahçesi) nin önün- leşı (_iolşulır. (Hırkai Saadet ) dairesinin önüne gelince durdular. airenin altın — yaldızlı kapısı açılmıştı. l':ıdrlıni Sîıdel erkânı cenazeyi — aldılar. €ri —girerek kapıyı kapadılar. z a » Hırkai Saadetin hacet pencere- &i önündeki hasırlar kısmen kak dırılmışti. Karşıda geniş, buzlu camlar, Halicin görünmesine mâni oluyordu. İki yeşil kerevet üze- rinde, servi ağacı tahtalarından yapılmız altı kollu ufat bir tabut duruyor. Hasırların kalktığı taş- hk Üzerinde, ufak bir teneşir görülüyordu. Sultan Abdülhamit, uryan ve biruh, —teneşir Öözerine yatml- mıştı.(*| Kapının — ilerisinde, Enderon erkânı, ellerini hürmetle kavuş- turmuşlar, hizmete muntazır, bek- liyorlardı... Bunlardan maada, iki- si yeşil ve ikisi de beyaz sarıklı olmak üzere dört hoca vardı. Bun- lardan biri ve en vaşlısı, Sultan- ahmet camü ( Kürsü şeyhi ) idi. Cenaze teneşir üzerine nakle- dilirken hocalar, cüppelerini ve dikişli bırkalarını çıkardılar. Ko Jarımı sıvadılar. Kürsü Şeyhi Ek. ile diğer bir hoca sağ ellerine S birer demet sarı lif ve sol elle- rine de bal renginde birer mis sabunu aldılar. VI Tırnak içindeki — cümleler, Mühterem müverrihimiz Ahmet Refik Beyefendinin -( Sultan Abdülhamidi sazinin naşı - Önünde başlık! larından alıımıştır. Z BÖS Abdülhamldin cenazesi büyük merasimle ve istimbotla İstanbula makledi'di, Sonra Topkapı sarayına götirllerek mutat merasimle Sultan Mahmut törbesine delaedildi. Dindarane bir hürmetle tene- şire yaklaştılar... Öteki hocalar, yerde duran ve pıril piril paril- dıyan bir kazandan aldıkları sıcak suyu yayaş yavaş Abdülhamidin naşı Üüzerine dökerlerken, Şeyh Ef, ile refiki Kfle sabunu usul üsul naşın Üstünde gezdiriyor. Sanki bu biruh cesedin bir yerini inciteceklermiş gibi ihtiraz ve saygı gösteriyorlardı. ( Sultan Abdülhamidin be- line doğru, beyaz ve yeni bir kefen — örtülmüştü. — Göğsünden yukarısı ve - dizlerinden — aşağısı, açıkta idi. Vücudunda uzun bir hastalhığın — zâfı — görülmüyordu. Renginde — ölüm — sarılığı, kor- kunç bir — sanlık — yoktu. Fil- dişinden, camit bir cisim gi- biydi. Boyu ufak, saçı ve sa- * MUSA B. ) Dikkatli ve his- lidir. Sokulur, berşeyi anla- mak merakın- dadır. Raha- tına fazla düş- künlük — gös- termez, bazı ahvalde — il- malci — olur. Takdir ve te- veccühten ha- uysallık gös- zeder. Teşviklere terir, E 90 H. SADIK BEY; ( Fotoğ- rafının dercini istemiyor, ) Usul ve merasim kuyudatına riayetten ziyade teklifsizliğe mütemayildir. Sözlerile, tuhaf hikâyelerile etra- fint sıkmaz, çabuk ahbap ve lâübali olur. Mizah sahasında ataktır. Manahaza sözleri batmaz, hazır cevaplığile ve neşesile ken- * dini sevdirir. Kimse ile bozuş- mıya taraftar değildir, olgunluk gösterir. kalı ağarmıştı. Burnu, çehresine Resminizi Bize Gönderiniz, Size Tabiatinizi Söyliyelim... nisbeten uzunca idi. Gözleri ka- panmış, çakura batmıştı. Sakalı bembeyaz, uçlarına doğru, sarar- mişti. Yüzünde ihtiyarlık alâ- meti, fazla buruşukluk yoktu... Göğüs ve — kalça — kemikleri görülüyordu. Bacakları beyaz ve ince, ayakları ufaktı. Kolları, bitabane iki tarafa düşmüş; ayaklarının parmakları açılmıştı. Vücudunun sağ tarafı, bembeyazdı. Sol tarafında ve arkasında ölümün- den birkaç saat evvel yapılan İucıdınıuuiolın,er;uhı— mızılıklar görülüyordu... Heyeli- BZ imli idi. Beyaz bir vücut, yıkandıkça güzelleşen maşı, yeni bir teneşir üzerinde, yıkayanların ellerine tâbi, uran- ( Arkası var ) * X. SAMİ B.; Vokur ve müs- tağnidir. Ken- mesini — ister. Fazla konuş- maz, lâubali olmıya - taraf- tar — değildir. Daha ziyade usul ve mera- sime — riayet- kâr bulunur. Kusıdlarının şuyuun- dan, tenkitten hicap duyar, mes'- uliyet altında — kalmak — istemez, başkalarına uysallık göslermekte kısmen müşkülpesenttir. B 84 SUZAN Hamamn biraderi F. B.; ( [)okgıl—n dercini — iste- iyor i ve yaramazdır. Ko- | :;ykolıy ııynliık,güııamu, ida- resi müşküldür. Kı: zaman fazla hırçin olur. Çabuk müşteki vaziyet alır. Bir şeyi beğenmek hususunda müşkülpesent davranır. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inciSayfamızda bulacaksınız. | verdi: DAKTİLU Bugünün Romanı İ KI 65 AAA Yaran: Z. Şokir Onun bu sözleri beni düşün- | gösterdiğim muavenete teşekkür dürdü. Kendimizi çok büyük bir tehlike içinde gördüm. Zevcimin bu şedit iptilâsına bakılırsa, şu halde bugünkü servetimize çok iğreti bir nazarla bakmak icap ediyordu. Zevcim, benim bu dü- şüncemden istifade ederek sözü- ne devam etti: — Maamafih, her zaman böyle kaybedilmez... Hele ben, pek az kaybederim. Bilmiyorum ki, bu oynadığımız adamlar bir hile mi yapıyorlar?. Hile, şüp- hesiz muhakkaktır ve hatta lâ- zundır. Hayretle sordum: — Nasıl olur. Bahar?.. Bu kadar temiz ve kibar insanlar... O, derhal sözümü kesti: — Ah sevgilim. — Menfaat karşısında, her mantık — durur. Nasıl ki böyük servetler daima dalavereli işlerle — kazanılıyorsa, büyük oyunlar da daima hile ve muzvenetle kazanıdır.. Hile cihe- tini bir tarafa bırakalım; fakat oyun esnasında bana bir yar- dımcı olsa.. Meselâ, sen.. Bana biraz — yardım etsen, hiç bir tehlikeye girmeden en büyük oyunlara iştirak edebilirim. Daha büyük bir hayretle sor- dum: — Nasıl?... O, itidal ile cevap verdi: — Gayet kolay.. Gayet ba- sit... Hiç üzülmeden, hiç yorük madan... — İzah eder misin Bahar...? — Canım, bu, bir zekâ mese- lesidir. Meselâ, oyun esnasında mühim (Pot) larda sen daima ayakta bulunur ve oyuncuların arkasında dolaşırsın... Aramızda birer işaret kararlaştırmırız. Bu işaretler mucibince ben karşınr daki oyuncuların ellerinde bulu- man kâğıtları Ööğrenmiş oluram. Variyetimi ona göre idare ede- rim. Dudaklarım kıvırarak muka- bele ettim: — Fakat bu.. bilmem ki nasıl söyliyeyim?. Hilekârlıktan — daha büyük, daha korkunç bir şey değil mi? Zevcim, amurlarım — kaldırıp başını iki tarafa sallıyarak cevap — Söyledim ya, azizem..Mem faat karşısında her mantık durur. * İki gece sonrâ, Taksimde bir yere davet edilmiştik. Orada pek mühiüm zevatın bulunacağını söye liyen zevcim, tuvaletime pek fazla itina etmemi de ayrıca rica elti Hakikaten — gittiğimiz yerde, mali ve ticari mevkü çok yüksek olduğu anlaşılan birkaç zate tak- dim edildim. Bunlar, zevcimle i oyuna iştirak — ettiler, Evvelâ ebemmiyetsiz. paralarla başlıyan oyun, birdenbire hararet kespet- ti. Sabaha karşı otamabille (Be- beğ) © avdet ederken zevcim kazancını hesap etti.(iki bin iki yüz elli dört Hra) olduğudu söyledi, Hem gülüyor, hem de : — Gördün mü sevgili.. Ziyanı- mızi temainen çıkardık. İşte, bu | ü üaü üüü Üü lt Kmrelerin üzerine yaydı. Bütün © müstekreh sözlerin östünü ka- — pabtız Ş — Şimdi oku bakahın.. Dive göldü. a Anladını.. - Zülbaharın - bütün | mantığini bir anda anladım,Para, — böyledir.. Diyordu. Bu oyunda, benim kendisine 1 etmekle betaber, (beş yüzlük)bir banknot vererek : — Bu, senin hissendir. İ Dedi. Fakat, yaptığım şeyden | zaten bir ikrah duyduğum için bu parayı almaktan büsbütün ğ istikrah ettim, 4 — Ben parayı ne yapacağım? — Herşeyim var, Senin — yanında | kalsın.. Lâzım olursa alırım. İ Diye cevap verdim. * S riğğğ Zevcimin benden ilk yardım — istediği gün, önümde bir çukur — açıldığını hissetmiştim. Gün geç- K tikçe bu çukur derinleşiyor veii tehlikeli bir uçurum halini alı- » yordu. Bugüne kadar yaşadığım | hayat, bana fazilet mefhumlarını 4 tamamen — öğretmemiş olmakla beraber, — insanlarn — ( dnğnı—'î lak ) denilen bir yoldan yürüs — miye mecbur olduğunu annem — bana — her vesile ile telkin et- — mişti. Bu telkin sayesindedir ki, j Sait Beyin — yazıhanesine ayak bastığım günden itibaren Zülba- — har Beye elimi uzattığım güne - İ 4 kadar — birçok mücadelelere ı'l- rişmiş.. — ve annemin fikrine ve — mantığına göre bütün bu cidal- — lerden muzaffer olarak çıkmış- — tım. Şuursuz — bir vicdanla, — körü —körüne — takip — ettiğim bu, doğruluk yolu, şimdi nasıl olup ta beni bu uçurumun kena- — rina kadar getirmişti?.. Bir anda — ayağımın kayması, bu uçuruma yuvarlanacak olan bütün varlığı- — min bin parça olması ihtimali yok mu idi?.. $ İkinci bir Taksime davetinden, yine büyük bir kazançla avdet ederken, bu tehlikenin nekadar — büyük ve nekadar yakın olduğu- — nu Zülbahara izah etmiye karar — verdim. Ve, birkaç saat istirahatten — sonra — kahvaltı — ederken, onu — kırmıyacak izzeti nefsini hırpalar — miyacak — bir — lisanla, aklııma gelen şeyleri ona söyledim. ü Zülbahar, darılmadan — hatta sözümü bile kesmeden, dudakla- — rında mavalh bir tebessümle beni sonuma kadar dinledi. Ve sonra: — Sana, filen cevap vereces — ğim. ; Dedi. ğ Kalktı. Eline bir kâğıt kllemıl&x ) Yanıma gelerek kâğıdı masanın — üstüne yaydı ve sonra kâğıdın. üşe tüne: (Hırsız, edepsiz, bilekâr, ğ dolandırıcı, namussuz, gibi in- sanların ikrah edeceği en şeni kelimeleri yazdı. Ve sanra bana dönerek: D — Bunları oku... Dedi. — Birer birer, hepisini okudum. — Ozaman — Zülbahar — sebinden bir tane (Bin İiralık — banknot) - çıkardı. O yardığı ke. ve huatta . Fakat, ya ber ayıbı, her, kusaru her şenaati örtüyorlı viçdan?.. Y RŞ Z W *

Bu sayıdan diğer sayfalar: