sofradan kalktı, söylerken Ma- karın yüzünde belli belirsiz bir istihza tebessümünün dolaştığına dikkat etmişti, bu itibarla kaptan (Hul )ü diğerlerine terfik ettiğine şimdi her zamankinden daha ziya- de memnundu. Güverteye tam kılavuz kap- tanın geldiği sırada çıktılar. Til- man gemiciliği hepsinden iyi bil- diği için kumandayı deruhde etti. Kaptan Hul buna mütcessir değildi: — Mademki yelkenliden bana nazaren daha fazla anlıyorsunuz, idare sizin hakkınızdır. Ben bir tayfa olarak çalışırım ve lüzum görürseniz. size de — muavinlik — ederim, diyordu ve bunu söyler- ken hakikaten samimi idi. * Sıkrit ayrı ayrı herkesin elini sıkarak sandalına indi, kılavuz kaptan Tilmanın — arkadaşların- dandı, bu heyetin civar adalara bir tenezzüh yapmıya çıktığını zannediyordu ve ihtiyaçtan ziyade sırf “güle güle , demek için gelmişti. Gemi limandan çekilince © da yelkenlinin kenarına bağlı olan sandalına atlıyarak uzak- laştı. Dört arkadaş bir de zenci şimdi Okyanusun içinde ve meç- hul bir istikbal karşısında yalnız kalmışlardı. — Gemide İlk Günler Tilman dümendeydi. Hagton geminin rüzgâra gelen kısmında küpeşteye yaslanmış, kaptan Hul ile konuşuyor. Makar da mutfa- ğın yanında güverteye — böylu boyuna uzanmış, tembel tembel düşünüyordu. Bobbi Tilman öyle gençler- dendir. ki başlıca — meşgaleleri para harcetmek, yarışta bulun- mak, kumar oynamak, barda eğlenmek, sabahlara kadar uy- kusuz kalmak, — sergüzeştten sergüzeşte — yuvarlanmaktı. Bu- munla — beraber — gençler — ara- — gında sırası geldi mi — hayatını — baştanbaşa değiştirenler, cesa- retini toplayıp iş hayatına atılan- lar, en büyük tehlikeyi en büyük bir soğuk kanlılıkla karşılıyanlar yardır ve işte Bobbi Tilman bun- lardandır. Şimdi hayatının en tehlikeli teşebbüsünün — başında, küpeş- teye yaslanmış, her şeyden ziyade bu teşebbüste kendisine refakat eden arkadaşlarını göz- den geçiriyordu: Hagtonu tetkik — ekmiş ve kendisine itimat edile- bileceğini görmüştü. Buna mu- — kabil gerek hissen, gerek Sıkritin — anlattıklarına bakarak(Makarın)in- — san kiyafetine girmiş,en azılı cin- sinden bir şeytan olduğunu görü- yordu. Aralarına son dakika da hemen hemen cebren ilâve edi- len kaptan (Hul) & gelince: Bu — adam karekterinin şehadetname- — sini yüzünde taşıyordu. Bu şe- — badetname vakıâ lehinde değildi, bununla — beraber — Tilman bu — adama Makardan çok fazla iti- — at edilebileceğini hissediyordu. — “Geminin sonuncu yolı:uııuıu teş- kil eden Zenci Ceki ise hiç — ehemmiyetsiz bir fertti, üzerinde B durmuya — değmezdi. Şimdi asıl mesele yekdiğerine 1 Üç Serseri.. Uç Mılyoner | “Hava Müsait Giderse Kırk Beş Güne | Kadar Altın Mademne Varabiliriz,, | hiç benzemiyen bu dört kişi ara- sında ahengi temin etmekteydi. Tilman Sidney Kimanının — metha- linden çıkar çıkmaz zenci Cekiyi yanına çağırarak takip - edilecek istikameti tarif ettikten sonra dü- meni teslim etti ve arkadaşları- nın yanına gitti ve onlara vaziyeti izaha başladı: — Şimdi Broken Bay açıkla- rındayız, York burnundan tam iki bin sekiz yüz mil uzakla bulunu- yoruz. ( Yalnız adalar ) a varın- cıya kadar bu rotaya — takip edeceğiz. Ondan sonra şimale döneeeğı: Bu dakikada hedefi- miz Holms boğazıdır. Hıglon sordu : Wuharriri : Stakpool ÖB - — Oraya nekadar zamanda gidebileceğiz ? — Eğer hava müsaade ederse kırk günde, aksi takdirde iki ayda. Kaptan Hul: — Vallahi gemi rahat, ye- mek te bol olduktan sonra seya- hat isterse on iki ay sürsün umurumda değil, dedi. Bütün istediğim sevgili dostum Makar- dan ayrılmamaktır. Makar piposuna tütün doldur- makla meşguldü. Kaptan Hulün bu son cümlesinde burnundan hafif bir homurdanma işitildi. Fakat tek kelime ile bile muka- | bele etmedi. Mr'(uı var) ” Meşhur » Yüzücü Kadının Yeni Muvaffakıyeti Mis Glayç, Kırk Altı Saat Yüzerek Yeni Bir Rekor Kırdı Berlinden bildiriliyor: Maruf (ııgılıı yüzücüsü Mis Mersedes Glayç, dünyanın en mukavemetli ve en iyi yüzen kadını olduğunu, elde ettiği yeni bir — muvaffakı- yetle ispat et- miştir. Mis Mer- sedes, yeni mu- vaffakıyeti, 46 saatlik bir mu- kavemet yüzme- sinden sonra te- min etmiştir. Ayni kadın Manş denizi ile Ça- nakkale — boğa- zını da yüzerek geçen ve bunun için en az za- man — sarfeden yüzücü kadındır. Fakat son te- şebbüsünde aya- gt kayalara çarp- mış ve bacağı baştan başa ya- K rılmıştır. Resim, yaârasının ilk tedavisi sırasında alınmıştır. Bir Casus Yakalandı Nanci, 1 ( A.A ) — Şüpheli vaziyette görülen Lüksemburglu bir kadınla bir erkek tevkif edil- miştir, Kadın Almanya, hesabına casusluk ettiğini, fakat dostunun mesele ile alâkadar olmadığını itiraf etmiştir. İstihkâmların plânları ile mu- azzam bir muhabere dosyesi is- tirdat olunmuştur. ü Uydurulmuş Bir Haber Amsterdam, 1. — ( A, A.)— Sabık Kayserin Almanyaya av- det etmiş olduğuna dair Bükreş- te bir şayia deveran etmiştir. Felemenk Ajansı, bu haberin tamamen musaana olduğunu be- Kıbrıstan Buraya Talebe Gönderiliyor Kıbrıs, ( Hususi) — Türkiye Muallim Mekteplerinde okumak üzere buradan Türkiyeya beş talebe gönderilecektir. Bu talebe- ler Türkiye Maarif Vekâleti tara- fından meccanen tahsil ettirile- cektir. Şimdi de Türkiyede beş talebemiz vardır. Bu talebeler tahsillerini bitirdikten sonra bu- raya gelip muallimlik yapacak- lardır. -Türkiyenin bu hareketi burada büyük bir memnuniyet tevlit etmiştir. yan eylemekte ve sabık Kayserin daima Doorn'da mukim bulundu- ğgunu bildirmektedir. Bu Sütunda Hergün Çitlembikler Celile 21 yaşlarında, zevce Riza 26sıtda, iri ve yakışıklı, zevç. VAY Kenarda kanapeler.. İleride bir kapı.. Sağda bir ko- modin ve ayna.. Yerde halılar.. Dıvarlarda birkaç portre: Eski bir paşa.. Voğner.. Namık Ke- mal ve Napolyon.. — Celile solda- ki masada yazı yazmakla meş- gul.. Karanlık hafifçe basmıştır. Salon loşçana... Celile — ( Yazdığı mektubu mırıldanarak — okur ).. — Artik © sizin baharla açılan, zıplıyan ve oynaşan çitlembikleriniz, oka- dar değişti ki anne... Mevsim mevsim yaprak döken her ağaç gibi onlar da bu sene galiba kendileri kayıp kopuverecekler.. Sulara, ıslak - kamış - aralıklarına düşen sarı ve kuru yapraklar, hayatlarından ve yaşayışlarından nasıl artık ümit keserlerse biz de biribirimize bakabaka ayrılacağı- mızi anlıyoruz.. Sorarım sana anne? Senin o sarı 'saçlarını omuzlarına döken lâcivert görzlü çitlembiğin mes'ut mudur acaba? Gece yarılarına kadar eşini beklemekten o kadar usandı ki. Ben melânkolik bir kızdım. Hayatımı köşkün çiçek- leri ve dikenli fidancıkları ara- sında geçirdim. Kim derdi ki... (Durur ve dışarısını dinler. ) Bir Salon.. gürültü var.. Kapı gıcırdıyor.. Ah yarabbi! Bu evde yalnız bir hizmetçile yapayalnız yaşamak.. — (Dışarda — bir er- kek öksürüğü..) Ha, bu gelen Rıza olacak. Yine sarhoştur, yine zilzurna.. (Genç kadın masadan mektu- bu kapar ve koynuna sokarak ayağa kalkar..) aza — |(Kapıdan girer ve eşikte durur| merhaba Celileci- Celile — Yine mi sarhoşsun? Rıza — Bu akşam değilim.. Celile — ( Kocasının yanına yaklaşır ve yüzünü ağzına yak- İaştırır ) hohla bakayım? Rıza — (Birden bire karısmı kucaklıyarak — öper ) evvelâ içki- siz bir meze lâzım.. Celile — Sarhoşsun sen yine?, Rıza — Değilim cicim.. Celile — Hohla... Rıza — Hu, hu, hul. Celile — gîıyreüe) bu ak- şam içmedin Riza — Hayır ninem. Celile — Neden acaba? Rıza — Sana anlatacaklarım var. Celile — Neye dair? Rıza — Sana ve bana dair.. Celile — Pardüsünü çıkar.. Rıza — Tişarı da az soğuk yok değil hani... Sabahki açık havaya aldandık.. Celile — Nerden geliyorsun —hınıyııı nı? Rıza — Celile! Celile — ( Güler ) kim bilir? Rıza— Bu akşam sarhoş de- gilim..a Celile — Evet ben de buna hayret ediyorum. Rıza — ( Karısının kolundan kerek | otur şuraya. z Celıll K bMr d Rıza — Ben de karşına otu- racağım. Muharriri : Ragıp Şevki ! Celile — Medir böyle ?. Bu akşam pek ciddisin . Rıza — (Bir müddet susar. Karısile gözgöze bakışırlar. Genç adam az müteheyyiç ve çok sa- kindir. Celilenin elini yakalar ve l avuçları içine alır.) Seninle ayrı- lacağız biz Celile!.. Celile — Bu akşam sen sar- hoşsun.. Kokusuz bir içki içmiş- sin.. Rıza — (Ciddi) hayır şarhoş değilim.. Sana bu akşam bütün hakikatleri dökeceğim ve seninle öyle istiyorum ki... (Susar. Başını eğerek — karısı- nın elini okşar). Celile — Devam et. Sonra?.. Rıza — Ben bir genç kızı seviyorum Celile.. Celile — ( Asabi) biliyorum. Rıza — Fakat, ben bu genç kızı çıldırasiye seviyorum. Celile — ( Kızgın ) peki.. Rıza — Çok, amma pek çok içmemin sebebi de bu.. Celile — Herşeyi biliyorum. Rıza — Herşeyi bildiğini, ben de biliyorum. Fakat eğer ben bu genç kızla evlenmezsem yaşı- yamam Celile.. Celile — ( asabl ) kısa) kes.. Netice ?. Rıza — (Oturduğu koltuğu karısının yanına çekerek onu omuzlarından tutar ve yüzüne bakar) gözlerime bak Celile.. Celile — Söyle ?. Rıza — Ayrılacağız.. Celile — (Sesi titrek) peki.. Rıza — Hayır böyle değil.. Bu asabi, hırçın ve kıskanç değil. Celile — Seni kıskanmıyorum. Rıza — Ben seni kıskanıyo- rum, Celile — Kimden? Rıza — Doktor Seyfettinden. Celile — ( Susar ).. Rıza — Şu halde ben de ka- nüm ki sen beni Samimeden kıs- kanıyorsun.. Hayatımızı birleşti- rirken biz bunları düşünmemiş- tik. Evet kabahatin büyüğü ben- de,.. Evvelâ ben sana ihanet ettim. Seni aldattım, evimden soğudum. Sana karşı muamelem daima sert ve haşin oldu. Ben içmiyordum — Celile.. bankadan sonra Sazcı:z:,8 — gidiyordum. Gece yarılarına kadar gâh onlar- da, gâh sinemalarda tiyatrolarda kalıyorduk. Eve gelirken alışmış- tım. Cebimdeki ufak bir rakı şişesinden ağzıma birkaç yudum döker senin karşına yıkık ve sarhoş çıkardım. Celile — Yalnız bunları bil- miyordum. Rıza— Bazı gece hakikaten içtiğimde olurdu. Celile — Bitir. Rıza — Ben Samimeye öy- le kuvvetli bir aşkla bağlandım ki Celile, bilsen, kaç gece yatak- ta uğraştım! “Onu aklımdan çı- karacağım. — Kalbimden — söküp atacağım,, dedim. Fakat Samime- yi görünce bütün isyanlarım, bü- tün kararlarım bir anda buz gibi eriyiveriyordu. Biliyor musun? Se- ninle nekadar sevişirdik. Hani ©o sene köye yeni gelmiştim. Üç senelik memleket hasretile bir- denbire her şeye — kavuşunca, gözlerimi idare edemedim. ( Arkası yar )