10 Sayfa SON Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası ın eşinde.. Üç Serserı.. Uç Mılyoner l “Gemi Hazırdır, Levazım İkmal Edilir Makar ağzını açmadı. di. Fakat Hagton : —İyi amma biz üç kişi- yiz, dedi. Cümlesini — ikmal edecekti, yalmız - fikirlerini ah mak istiyormuş gibi bir defa arkadaşlarına baktı, onların sü- küt etmekte olduklarını görünce o da sesi kesti. Sıkrit cebinden bir kâğıt ile | bir kurşunkalem çıkararak hesa- ba başladı: — Eğer para bulunursa ve dediğiniz kadar varsa bana ve- receğiniz nısfını çıkardıktan sonra geri kalanı üçe taksim etseniz | bile yine her parçası mühim bir servet teşkil eder, Makar : — Paranın nısfım Mister (Sık- rit) e vermekte ben hiçbir. mah- zur görmiyorum. Sefer heyetini teşkil edecek olan odur. Onsuz biz birşey yapamayız. Vakıa Mis- ter Sıkritin bin liraya karşı yüzde yirmi beş bin kâr alması mühim bir iştir amma, beri tarafta bu işin tehlikesi de vardır. Hagton derhal ricat etti: — Oh, ben de itiraz etmi- yorum, dedi, sadece üç kişi olduğumuzu söylemek istiyordum. Bize kalanı aramızda nasıl taksim edeceğiz? Tilman: — Bu, nazik bir meseledir, dedi. Sıkrit endişede olduğunu gös- teren bir hareket yaptı. (Makar) da arada çıkacak herhangi bir ihtilâfın — yün — komisyoncusunu ricate sevketmesinden korkuyor- muş gibi münakaşayı kısa kesti: — Bu nokta üzerinde kavga edecek değiliz. Meseleyi derhal halledebiliriz. Bence vaziyet şu- dur: Faal olarak üç kişiyiz, bina- enaleyh hisselerimiz de müsavi olmalıdır. Şahsan bana seksen bin altın kâfidir. Elime biraz daha fazla para geçirmek için tırnaklarımla kuyu kazacak de- ğgilim. Bütün istediğim şey âbır ömrümü rahat geçirmektir. Siz bu düşünüşe ne dersinz. Ulüvvücenabın bu derece fnıhhgı az kaldı işi tamamen bozacaktı. Bir saniye Sıkrit meraka düştü: — Acaba aldanıyor muyum? diye — düşündü, fakat versin şüphenin üzerinde farzla durmadı. Hissi kendisine Makar ile ulüyvücenabın imtizaç kabul | etmiyen — bir — halita teşkil etliğini ve (Makar)ın imkân bu- lursa ortaklarını mutlaka aldata- cağını söylüyordu. Fakat başka bir muhakeme kendisini tatmin etti: Makar eli- ne geçireceği altımı yalnız başına kullanamazdı. Bu parayı şüpheyi karaya çıkar- yatırmak — bir Bu sahada mucip olmadan bankaya mesele idi. Makar mutlaka dımına — muhtaç olacaktı. Diğer taraftan (Makar) ım yalnız “Şık- rit,, e değil, fakat kendi ortak- turma da oyun oynaması ihtimali Fakat beri taraftan Hagton değillerdi. İşte mak, pan çocuk keni © rit) e menfaatine . dikkat ede- ceklerdi. “ Sıkrit , yekdizerine zt olan bu —muhakemeler bereket | (Sıkrit) in yar- * arasında bir | Edilmez saniye buıhdıktıııı sonra cebın— den bir kâğıt çıkardı: — Bu mesele münasebetile buraya birkaç satır yazdım, dedi. Hakikati halde mevzubahs olan şey bir konturat değildir. Çünki —aramızda — aktedile- cek bir konturatım mühim bir fayda temin edemiyeceği aşikâr- dır. Çünki hiç kimse bu işte ka- nunun yardımını talep edemez, ederse bütün parayı kaybetmiş olur. Hayır benim istediğim şey sadece bir mektuptur. Bu mek- tupta sefer heyetini benim teşkil sinde kazanılacak paranın nısfını bana vermeyi teahhüt edeceksiniz. Bakınız, müsveddede sefer he- yetinin niçin — teşkil — edildiğini katım bııxıyı meselâ inci saydı Tıp Fakültesi antrpoloji ıube— sinin Türk ırkına ait olarak ver- diği antrpolojik hükümlere bazı | doktorların itiraz ettiklerini yaz- | dık. Bu arada Ali Rıza Bey iz- bir doktorumuzun da neşriyatını mevzubahsettik. mindeki Bu münasebetle izah ettiğimiz | antrpoloji'nin muayyen — vücut ölçülerile bir trka ait umuml va- sıfları tayin ettiğini, halbuki bizim şubesinin — verdiği hükümle Türk arkımı — melez bir wk — göstermesindendir. ki bu - itirazların yapıldığını ' gdık. Antrpoloji kürsüsünü — iş- gal eden doktor Şevket Aziz Bey, bir gazetede, buna dair bazı izahat veriyor. Bu münasebetle ismini zikret- antrpoloji yaz. ——— « İlk Aşk Rus - İhtilâlini hazırlıyan meşhuür Rus ediplerinden Turgeniyefin eseridir. Haydar Rifat Beyin kuvvetli kalemile teredime edilmiştir. Tefeyyüz k taphanesinde Hati büir Tira. yazmadım. Açık bıraktım. Avu- | Altın Yola Çıkabılırsınız n ettiğimi tasdik ve bu sefer netice- İ Türk Camiasının Antro- polojisi Meselesı Peşinde, gibi münasip gördüğü bir şey ilâve edecektir: Makar hiçbir. şey söylmedi. İş adamının kararını bu suretle pek çabuk vermesi onu şaşırtmıştı. Yerinde hareketsiz duruyordu. Tilman da sessizdi. Buna muka- bil Hagton: — Fakat biz sizi dolandırmak Makar memnuniyetinden gülüyordu niyetinde — değiliz, dedi. Ümit ederim ki şerefini bilen adam- larla iş yaptığınızı tasdik ede- ceksiniz! Sıkrit: — Mister Hagton dedi, iş hayatında şerefli adam yoktur, saca adam vardır. İş hayatında dostluğa değil, kısaca kâr ve zarara istinat etmeli, ve şahsi menfaatleri mümkün ve mutasav- ver olan her türlü vasıtalarla tahtı temine almalıdır. (Arkası var) —rn üğı'miı M. Pitton ismindeki mü- tehassısın Türkiyeye 1925 te de- ğgil; 1927 de geldiğini, bu zatın Fransız değil, İsviçreli -olduğunu, M. Muşe ismindeki Fransız ho- canın bu kürsü alâkası olmadığını yazıyor ve soruyoruz: Ne gibi vesikalarlarla bana bu iddia atfediliyor? Bu tafsilât, esas mesele ile alâkadar olmadı- ğgından Şevket Aziz Beyin de- diklerini aynen kabul edebiliriz. Şu farkla ki o şubeyi kendi- sinden evvel M. Muşe idare edi- ondan ile yordu. Kendisi, orasını teslim almıştır. Ne Şevket Aziz Beye, ne de hiçbir. kimseye —zararı olmıyan bu noktayı tasrihten sonra Ali Rıza Beyin şu dört maddesini ileri sürebiliz. Bu zat ezcümle diyor ki: 1 — Bizim Antrpolizik mü- essesesi, tetkikatına, bilhassa şe- hirleri ve bu arada da İstanbulu mevzu sahası olarak almıştır. Antrpolojik, etnografik — tet- | bakışlarının | yahut, | bir şeyle Mart 23 HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Mubarriri: Necati Yusuf Deniz Tutması Eğer, dünkü kotra gezintisin- de, ona hislerini açıktan açığa itiraf ettirecek cesareti vermemiş olsaydım bu satırların yerinde neşeli bir deniz eğlentisinin taf- silâtı bulunacaktı. Zaaf, istemediğimiz şeylere karşı sım sıki kapalı zannedi- len gizli — menfez- lerden sızarak giriyor. Ve biz kendimizi bir anda değişmiş gö- hayretler içinde şaşırıp kalıyoruz. Celâl, senelerdenberi bana derin bir iptilâ ile bağlı olduğunu ihsas ederdi. Fakat, ben her defasında rühumu — arıyan dikkatini bir kahkaha ile boğar, çevirerek başka görünürdüm. ruhumuza, rünce başımı meşgul Daima tam zamanında araya giren bu titiz ve dikkatli inadım Celâle aşktan bahsetmek fırsatını | vermezdi. Fakat, dün herşey bir- denbire yıkıldı. İlk gençlikte bazı arkadaş- larımın geçirdikleri acı tecrübe- ler bana aşkın mahiyetini öğret- mişti. Bilhassa, evlendikten sonra güzelliğim hakkında bol keseden ihsan edilen müdahenelerin ne kadar sefil membalardan geldi- gini anlamakta gecikmedim. Kalpten gelen temiz bir hay- ranlık şekline bürünerek, kadın- lğımızın eteklerine - Bir salya gibi - yapışan imalardan iğre- niyordum. Fakat, bütün ailemize karşı çok samimi görünen — Celâlin cür'etkâr ve mağmum — bakışla- rında ötekilere benzemiyen bir derinlik vardı. Bazan; — onun güzelce bir kadınmı ağa düşürmek istiyen alelâde bir çapkın olamı- yacağını düşünür ve içimde iyi- liğze yüz tutmuş bir yaranın giciklatıcı — aistirabıni. düyardım. Ben de bütün hisli kadınlar gibi benli; tatlı bir rüyanın kanat- kikler için bu, yanlış bir hattı harekettir. 2 — Şehir mezarlıklarından çıkarılan |kafa tasları üzerindeki tetkikler teşrihi kıymeti haiz ola- bilir.. Bu tasların hangi ırka mensup - oldukları tayin edilse bile, henüz ırki ölçüsü taayyün etmemiş bir ırkın ölçüsünü çıkar- mıya hizmet edemezler. | 3 — Bu iş için efrat ta bir tecrübe mevzuu olamazlar, Çün- ki onlar da şehir balkı gibi ka- rışıktır. Ölçülerin — neticesi de | karışık olur. 4 — Bu tetkikat ancak köy- lerde yapılabilir. Bunların da kaç | yıllık oldukları, atalarının nere- den geldiği, en'çok temas ettikleri, aşiret hayatı yaşamışlarsa hangi aşiretten oldukları tespit, sonra ölçüleri toplanır ayrı ırktan ok dukları anlaşılan köylüler grup- landırılır ve saire.. Ali Rıza Beyin iddiları, grülüyor ları içinde eritip uyutacak derin ve hakik! bir aşka âşıktım. Benim aşkım; yalnız kendisi için yaşayan dinç ve hotgâm bir ihtiras olmalıydı. Geçici hevesleri — tatminden doğacak haz, kalbin, emellerimi- zin müteaffin lâşelerinden başka ne birakabilirdi? Bu hisler, beni, düne kadar yuvam ve çocuğum için yaşattı. Fakat, dün.. Gümüş parıltılarla bir cıva yıgınına benzeyen deniz beni mek tep tatiline çıkmış haylaz ço- cuklar gibi neşelendirmişti. Kü- çük sefinemizde Celâlle benden başka kimse yoktu. Hemen he- men ayni hizada ilerliyen bütün kotralardan nükteli, alaycı sesler aksediyor, yılankavi izler bıraka- rak sur'atle vanımızdan geçen küçük motörler graptan grupa kahkaha naklediyorlardı. Bir ara. çok geride kaldığı- mızı farkettim. Ve Celâlin sabah- tanberi benimle hiç konuşmadı- ğına ilk defa dikkat ettim. O herkesi birer çılgına döndüren umumi neşeye lâkayt, ta bürnun- | da dimdik ve sessiz duruyordu. Vücudunun bütün şeklini gös- teren deniz elbisesi içinde Celâl bana birdenbire büyümüş ve gü- zelleşmiş göründü: Gürbüz bir tenasüple önüm- de hbeykelleşen — vücudu, biraz küçük — fakat, — mağrur — başı ve uzak ufuklara dalan gamlı bakışlarile Celâl, o ande bam- başka bir mahlüktu. Ona, görülmesi caiz olmıyan mahrem bir şey gibi biraz hicap biraz da merakla bakıyordum. İçimde, yüzümü kızartan bir sı- çaklık vardi. Daima beni kor- kutmuş olan küçük itiraflarını, senelerin kesafeti altında eriyen uzak ve unutulmuş vak'acıkları, ani bir zihin berraklığı içinde hatırlıyor, sanki, onların hepsini biran içinde yeniden yaşıyordum. ( Arkası var ) ki antrpoloji müessesenin yakındat takip edilen faaliyetlerine göre serdedilmiştir. Bu işte ne şahsi maksat, ne de herhangi bir kim- seyi mevkiinden etmek gayesi vardır. Maksat sadece yanlış bir adım atılmasından tahzirdir. SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadi:. ve Halxc gazetesi esi . katanbul: Eski Zaptiye İdare : Çatalçeşme sokağı 25 Telefon — İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf İstanbul SONPOSTA ço ABONE FİATi TÜRKİYE ECNEBİ 1400 K, — 1 Sene — 2700 Kr. 1400 ,, T50 » 6 Ay 400 3 BZ A 300 » Gelen evrak göri verilmez. Hânlardan mes'uliyet alınmı. Cevap için mektuplara 6 kuruşluk pul ilâvesi Hâzımdır. Adres değiştiril esi (20) kur ıştir.