Kari Mektupları Hukuk Mu, Tıp Mı Takaddüm Eder? Hüsniye Sevim, Zekiye, Müni- be, Fatma, Nuriye, Sabahat Ha- nımlara : “İlmi Hukuk, mu, yoksa “İl- mi Tıp,, mı biribirine takaddüm eder? Suali etrafında yaptığınız bir münakaşada bizi hakem ta- yin — ettiğinizi — bildiriyorsunuz. Sualinizin vüs'ati ve hakemliğin ağır mes'uliyı izi ciddi şekilde düşündürdü. “Hak,, mefhumu dünyaya gelen ilk insanla bera- ber doğduğuna göre bukukun tıptan evvel mevcut olduğunu kabul etmek lâzımdır. Tecrübi ilimlere müstenit olan “tbb, 1, beşeriyet uzun tekâmül devrele- rinden Ssonra tabiatle —mevcut kanunları tesbit ederek ve om ları kabili istifade bir şekle so- karak ortaya atmıştır. Bugünkü bukukun ana prensipleri olan birçok kaideler ilk insanda bile sevki tabil- halinde — mevcuttu. Bugün hiçbir ilim, hukuktan, enun umumi ahkâmından, müs- tağni kalamaz. Bunları söylemek- le “tbb, n ehemmiyet ve eski- liğini inkâr ettiğimize hükmet- meyiniz. Bugün tasavvur edebile- ceğimiz ilk cemiyet hayatı biza- tihi hukuk demektir. İlk cemiyet hayatının teessüsünden sonra tıp iptidai şekilde doğmıya başla mıştır. Ük insan sembolü olarak kabul ettiğimiz Âdemle Havva efsanesinde, ilk hukuk esasını ayak altına alan yine Havva oînıımıı mıdır ? Henüz Bitmiyen Muamele Tekaüöt maaşımın Ardahandan İstanbula nakli için eylâl ayında Ardahan Maliyesine tahriren mü- racaat etmiştim.- Evrakım oradan buraya ancak üç ay sonra gön- derildi. Şimdi ise aradan geçen zaman altı aya baliğ olmuştur. Elan lâzım gelen muamele ikmal edilmediği için maaşımı alamı- yorum. Mütekalt Birinci Mülüzum Gülbane hastanesi öreloji muallimi Dr. FUAT KÂMİL Avrupa tetkik seyahatinden avdet etmiştir. Telefon 20902, Adres: Babıalı - Türk Ocağı sırası Süreyya Bey apartımanı. Satılık Asarı Atika Hakiki çini tabaklar, saksonyalar, bilürlar, civa yaldizlı bakırlarla kıy- mettar Jevhalar ve yazılar martın üçünecü günü Sandal Bedesteninde müyayede suretile satılacaktır. Eşya şimdiden teşhir edilmiştir. Istanbul Asliye Mahkemesi 6 ıncı Hukuk — dairesinden: Safiye - hanım tarafından Izmirde Pasaport dairesi karşısında kahveci Mehmet Ali Ek nin nezdinde mukim Hasan oğlu Hü- seyin Ef. aleyhine ikame eylediği boşanma davasına dair olan arzuhal suretinin. müddaaleyh mumaileyhin mabal ve ikametgâhının meçhul ol- ması hasebile kendisine tebliğ ifa edilemediği mübaşiri tarafından ve- rilen şerhinden anlaşılmış olmasına binaen arzubal suretinin ilânen vaki tebligatı üzerine cevap lâyihası ita etmediği gibi yevmi tahkikat olarak tayin edilmiş “olan 28 -2 - 932 pazar tahkikat hâkimi huzuru- ve vekil dahi gönder- memiş alduğundan hakkında gıyap kararı ittihaz edilerek ve İcrayı tah- kikat ta 30-3.932 tarihine müzadif çarşamba günü sant 10 tayin ve ol- bapta tanzim edilen gıyap kararı mahkeme divanhanesine talik edil. miş olmesına binaen vakti muayyeni mozkürda dahi inüddaaleyh mumal- leyh Istanbul Asliye 6ncı hukük daire- sine gelmediği ve vekil göndermedi- gi takdirde gıyabında tahkikatn de- vam edileceği tebliğ makamına kalm elmak üzere ilân olunur. — aa A — SON POSTA eee aa ee zz ——— —<— — smamau smama a— — İflâs Tehlikesi Olmıyan Bir Ticaret: K uyumculuk Bir kuyumca, kendisine getirilen bir mala fiat biçiyor Kapalı çarşının Nuruosmaniye kapısından girdim, Sağa, kuyum- cuların ve mücevhercilerin bu- lunduğu tarafa saptım. İki tara- fında elmas ve altın parıltılarile yanan, elektrikli vitrinler ve ma- gazalar dolu.. Bir an için beni müşteri zannedip dükkânlarının kapısına çıkan kuyumcular ve mücevhercilerin davetkâr nazar- ları altında eziliyorum. Cebimde meteliğim yok, vitrinlerdeki kom- prime servetlere Ağzımın suyu akarak hırsızlama bakıyorum. Biraz sonra rauhtelif kuyumcu dükkânlarına girip çıkmıya, ku- yumcular ve mücevhercilerle uzun uzun hasbühale başladım. Muha- taplarımın hemen hepsini Erme- niler teşkil ediyor. Her girdiğim dükkânda hürmetkârane ve riya- kârane istikbal ediliyorum. Ku- yumculuk ve mücevhercilik hak- kında çok şayanı dikkat şeyler öğreniyorum ve teşyi edilmeden çıkıyorum. Kuyumculuğun Çeşitleri Altın, gümüş ve elmasla uğ- raşan ve bu maddeleri mamul bir şekle sokarak, cazip ve nefis mücevberleri vücuda getiren ku- yumculuğun pekçok çeşitleri var: Kalemkârlık, sadekârlık, cilâık, mıhlayıcılık, yaldızcılık, mazgalayı- alık, kırıtılık, çarkçılık, sığama- cılık... gibi. Kölemkârlar mamul nişan yüzükleri üzerine sert ka- lemlerile tarih ve isim yazarlar, kupalar ve saire üzerine yazı ve çiçekler yaparlar. Kalemkâr- lar sade bu İşle uğraşırlar. Sene- lerdenberi bu işi yapan ihtiyar Ermeni diyordu ki: Nişanlananlar Çoğaldı! er az amma.. Geçinip gidiyoruz. Eskiden Türkler nişan yuzüğü yaptırmazlardı. Son se- nelerde evlenen her Türk nişan yüzüğü yaptırıyor. Maşallah se- nede dört beş defa nişanlanıp ayrılan genç kızlar ve delikanlılar da var. Bunlar olmasa halimiz harap.. Hele bir delikanlının yü- züğüne şimdiye kadar sekizinci kız ismi yazdım. Yüzük okadar inceldi ki... Yukarıda çeşitlerini saydığı- mız kuyumculardan sadekârlar, münhasıran yüzük yaparlar, cilâ- cılar bunları cilâlarlar, yaldızcılar gümüş kadeh vesaireye — altın yaldızı. yaparlar, — mazgalacılar Artık alıcısı pek kalmıyan kıiymetli bir mal: Bir elmas gerdanlık altın yaldız. yapılan gümüşleri parlatırlar. Hulâsa kuyumculukta tam manasile bir taksimi amal vardır. 1500 Kuyumcu Var Şehrimizde kuyumculuk işinde çalışan (1500) esnaf vardır. Yüz Türk müstesna bunların hepsi Ermenidir. Bir kuyumcu yanaya- kıla harbi umumiden sonra ku- yumanluğun öldüğünü şöyle an- latıyordu: — Esnaf azalmadı amma. Ku- yumculukta iş kalmadı. Millette para mı kalmadı, kuyumcu işle- rinin modası mı geçti? Bilmi- yorum. Kuyumculukta Da Moda Var Meselâ: Gumüş kadehlerin, zarların, aynalarını, tatlı takımla- rının, tepsilerin, gümüş şamdan- ların, kaşıkların modası — geçti. O, eski saat kordonları, kalın bilezik ve gerdanlıklar - kullanıl- maz oldu. Eh Anadolunun iç taraflarında yine bu işler biraz geçiyor.. Neydi © eski günler.. Evvel zamanda fıkara, zengin herkesin evinde mutlâka gümüş takımları, — mücevherleri — vardı. Şimdiki zenginlerin böyle şeye merakı yok.. Bugünkü insanlar yenisini yapmak şöyle dursun babadan, dededen kalma mücev- herleri satıp satıp yiyorlar. Eski Zenginler Ne beyler ne paşalar vardır. Gümüşten altından çınar ağaçla- rımı, hamam taslarımı, semaver- lermi, aynalarmı neler neler yapardık.. Hele bir müşterim vardı ki 150 okka altından bir semaver, 600 okka gümüşten adam boyunda bir şamdan yap- mıştım.. Sonra bir sultanın bah- çesindeki havuza, altından bir ördek — yapmıştım. Amma ne ördek gözlerine süzme zümrüt koymuştum. — Şimdi nerede © müşteriler. O Vakıt en çok sa-) raya paşalara iş yapardık.. Me- Sırlı müşterilerimiz de vardı. Sor lânik, İzimir çok mal çekerdi. Yeni Zenginler Dünya mı değişli, ne oldu. Şimdiki — zenginlerin — parası mı yok? Nedir. Bunların mücevher, altın ve gümüşe karşı rağbetleri yok... Mücevhere — verecekleri para ile otomobil alıyorlar, Av- rapa seyahati yapıyorlar, Mü- cevher yerine de Beyoğlu ma- gazalarından yalancı incileri, bon- cukları boyunlarına parmaklarına tokiyorlar. Meselâ eski pantan- tifler, boroşları kullanan yok. Zenginler alsa alsa tek taşlı yü- zük filân alıyorlar.. Zaten elmas fiatleride — harpten sonra yarı yarıya düştü. Gümüşün Fiati de öyle.. altın mevkiini muhafaza edebiliyor. Büyük Kuyumcular Eskiden büyük sermayeli ku- yumcular vardı. Avrupaya bile elmas, altın, mücevher gönderir- lerdi. Şimdi 300 - 400 lirayı - bu- lan kuyamculuk, esnaflık yapıyor. Eskiden de kuyumcuların adedi bugünkü kadardı.JFakat hepsinin hali vakti yerinde idi. Meselâ şimdi 50 - 60 bin Hralık bir mü- cevheri satın alacak kabadayı kuyumeu yoktur. Ancak - kelepir birşey olursa birkaç kuyumcu bir araya gelerek alabiliyor. Es- naf çok, iş yok. Herkes”yorzoru- na geçinebiliyor. Kuyumcular Hiç İflâs Etmez İşler bozuk amma kuyumcular hiç bir vakıt iflâs etmerler. Ser- mayeleri nisbelinde iş yaparlar. Veresiye, bono, kredi yoktlur. Çünki bizim san'atta aldığı malı ertesi günü satamaz, Bazı mal senelerce bekler. Eğer bu kredi, faizle alınsa bu hesabın içinden çıkılmaz. Yalnız işi fena giden kuyumcu yavaş yavaş ser- (Devamı 10 uncu sayfada ) Dünya Garibeleri Atlesini Satılığa Çıkaran Adam Nevyork, (Hususi) — Geçen gün, bazı gazetelerde hayret edilecek bir ilân intişar etmiştir. İlânın muhteviyatı şudur: “İktıisadi buhranın bir neticesi olarak ailemle birlikte sefalet içinde kaldık. İi çocuk, bir ka- din ve bir erkekten mürekkep bir alleyi geçindirme imkânımı göremedim. Zevcemi ve çocuklarımı, mü- nasip —addettiğim — bir fiatla satmak istiyorum. Zevcem 1,80 santim boyunda, ( 95 ) kilo ağır lığındadır. Güçlü, — kuvvetlidir. Her hangi bir haydudu, bir si- pürge sopası ile def ve tardede- bilecek kuvvettedir. Kendisi için (40) dolar isti- yorum, Fakat zevcemin dişleri bozuktur, Bir dişçi tarafından (30) dolara tedavi edilmesi için mutabık kaldık. Şimdi (18) dolar borcumuz vardır. Kadını alacak adamın bu on sekiz doları da dişçiye ödemesi lâzımdır. Fred ve Mayk ismindeki çocuklarım için de yirmi beşer dolar isti- yorum. Yalnız Mayk için (50) dolar da — istiyebilirdim. Çünki bu çocuk çok zeki ve sıhhatlıdır. Kendisi için sarfedilecek parayı kısa bir zamanda kazanabilir. , Bu ilânm neşredilmesi umumt bir merak uyandırmış, tahkıkat yapılmış —ve — öğrenilmiştir ki: Bunu yazan adamın Sammer- korn isminde husust bir polis hafiyesi olduğu ve derin bir sefaletten sonra böyle bir aile satışı yapmıya karar verdiği an- laşılmıştır. Bunun üzerine hiç kimse Sammerkorun karısımı ve çocuklarını almıya talip olmamış, fakat verilen yüzlerce dolar iane ile vaziyeti ıslah edilmiştir. Prağda Bir Hırsız Mektebi Prağ (Hususi) — Çek zabılası bir hırsızlık ve haydutluk mekte- bi meydana çıkarmıştır. Mektebi idare eden eski bir zabıta me- murudur. Çinlilere Servetini Bırakan Bir Alman Roma, 29 ( Hususi ) — Uzun zamandanberi — Grad — gölü e- yarında — bir köyde — oturan Genrih Basse ismindeki Alman birkaç gün evvel ölmlüş ve (1,5) milyon tutan bir kısım servetini Çin milletine terketmiştir. Ve siyetnamesinde şu satırlar yörük müştür. Avrupalılara karşı mücadelede sarfedilmek Üzere Çin milletine servetimden bir buçuk milyon terkediyorum. Roma, Çin — maslahatgüzarı vasiyetnameden haberdar edik miştir. Tezahürat Halep ( Hususi ) —. Gazi Hı. nin, İrak kıralınım Ankarayı ziya- reti münasebetile çekilen filmin burada iraesi heyecanlı tezahöra- ta vesile olmuştur. Filim sinema- da bir hafta müddetle irae edi- miş, bu —münasebetle sinema salonu her akşam hıncahinç dol- muş ve halk filmi, her gösterili- şinde heyecanla alkışlamışlır.