20 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

20 Şubat 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

# RE Bir Kış Gecesi, Çatlıyan NAKİ o ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdar —260 — 4 Künumsevvel 332 İşte, Abdülhamidin bâleti ru- hiyesine bir misal daha.. Aldığı o asprinlere (o rağmen ör bâlâ devam ediyordu. gün kendisini tekrar doktor muayene etti. Doktor, muayene den sonra: — Kat'i olarak bir e lemek için idrarmızın tahil ". sm. Halbuki tereddüt buyuru- UZ. Dedi, Abdülhamit. adeta yal vanr gibi bir vaziyet alarak: — Böbreklerimde birşey yok. Tuna eminim. Sizin hazakatiniz de kâfi. Tablile hiç lüzum gör müyorum, Cevabını verdi. Doktor, onu biraz tehdit ile ikna edeceğini zannederek: — Efendim, idrar muayenesi, ber vakit lâzım. Yalnız böbrek- ler için değil. Vücutta başka birşey olup olmadığını da ancak bu galler mesin Eğer bir. gey varsa, ona göre bir rejim tayin ederiz. Böyle, ezbere iş görülmez ki... Dedi, Abdülhamit, © tekrar Ayni aldı: Bunu bana teklif etmeyiniz. temiyorum. Diye, son sözünü söyledi.Dok- tor, bu inat karşısında müteessir olarak: Demekle iktifa etti. * Abdülhamit, bugünki gazete“ lerde Fransa Başvekili Te Röiye Hariciye o mazırının (o beyanatını okuduktan sonra: — Sulh teklifine, (cevabı ret ) verecekler. Dedi, Ve sonra başını ağır — iki tarafa sallıyarak, ilâve — Ba harbin. daha uzun z2- man devam edeceği anlaşılıyor, w Yapacağız bilmem ki. Eski «en on kuruşa alınan şey, Şim- diki kâğıt paralarla yüz kuruşa Kr. 15 Küzümsevvek 192 rl 0 b Bu gece Abdülhamit, büyük İr korku geçirdi. Az kalsm, bayılıyordu. Gece soğuk ve her tara sessizdi. Pembe salonda, #obaya yakın bir yerde Ahdül- başitle doktor, karşıkarşıya atu- Tayorlardı. Ortada bir yaldızlı masa var- di. Masanın üstünde adi bir pet- Yol lâmbası yanıyor. Bütün salo- We zinet ve saltanat taşan renk- eri ve yaldızları Üzerinde ölgün riya dolaşıyordu. Büyük soba, ağar yanıyor. Dışarda vakit it uğuldıyan sert bir zın yakıcı in karşı ei bir hararet yayıyordu. Abdülhamit, müteessirdi. Bazı hâdisat onu sinirlileştirmişti.Bunu bir ahlâk meselesi olarak telâleki €den Abdülhamit, artık insan- rda vefa ve muhabbet hisleri- nin zail olduğundan bahsetti. a sonra; derin derin içini çekti: — ( Saltanat ) zamanında, herkes dost görünüyor. Halbuki asıl dostluk, ( idbar ) derinde belli oluyor. Benim (nekadar peni vardı, akat hiçbiri, (dost) çıkma» dı. Bana, neler, ne fenalıklar yapmadılar? Tabii bunları siz bilemezsiniz. o Benim şu âbir ömrümde yeyâne emelim, mille- ,fin saadet ve selâmetini görmek, ona dua etmekten ibarettir. Otuz bu kadar sene bu devlete hiz- met ettim. Amma, iyi, fena.. Onu tarih tenkit etsin. Hem Allah biliyor ya... İşte bakınız, yine Otuz mik yon lirahk bir istikraz aktolun- muş. Garötelerde okudum. Be A TE UNİ İL. e Lİ el a Abdülhamidin Korku Ve: Dehşetli Vehmine İki Misal i Şişe Ve “Gerili Soba Teli... | — Kimdir?.. e e Diye sordu... Ses kesilmişti. | Rüzgâr, sert temaslara pencere- | lere çarpıyor, sinirler üzerinde | amma ! İ çalışıyordu, nim zamanımdan sonra şimdiye | kadar Yöpılan istikrazların ye künuna bakılırsa; o yüz milyon lirayı bu'uyor. Bu kadar borcu, | için pencere tarafına (yürüdü. i den kalkarak ve doktoru adeta nasıl ödiyeceğiz? Bunu düşün- | dükçe, dehşet içinde kahyorum. G i te onun omuz başından ayni su- | rette etrafı muayene ediyordu. | Sonra daha mühüm... Bu anda; — Çaat... Diye keskin bir ses işitildi, aza birdenbire sözünü | eserek olduğu yerde sıçradı Ortadaki masanm Üzerinde Yan petrol lâmbasının şişesi kı sert bir sesle çatlamıştı. ge Abdülhamit, kendini çabuk topladı, Boş bulunup ta sıçrama- $ına bir korku manası verilme- için vaziyetini tebdil edip masaya pp eğilerek : — Galiba şişe ıslaktı. Onun için çatladı. Dedi ve bu sözlerle geçirdiği korkunun © helecanımı — örtmek istedi, Bu hâdise geçti. Abdülhamit, yine muhtelif mevzular üzerinde sözlerine devam ediyordu. Bir- denbire pencerenin dışında, soba borusunun olduğu yerde madeni bir cismin bir yere şiddetle çarp- masını andıran bir gürültü hâsıl oldu. Abdülhamit, birdenbire oldu- ğu yerde doğruldu. Bütün vücu- dundan bir elektrik cereyanı geçer gibi sarsılarak gözleri o noktaya çevrilirken, “yüksek bir sesle: A MUSTAFA B. ; Müstağni ve kısmen mağ- rurdur. Fülve hareketlerin e müdahale €- dilmesini o ve başkalarına hesap verme- “ sini istemi ez, © Herşeyi kolay kolay beğen- mez (bazen müşkülpesent olur. Tahakküme, sulmuameleye tahammül edemez, mukabeleye mütemayildir. Men- faatlerini yalnız nefsine hasret- mez. Başkalarını da istifade et tirmek İster. Resminizi Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi Söyliyelim... ürpertici bir his (yaratıyordu. | Dokor, Abdülhamidin fena balde | şüphelendiğini ve çek korkulu | saniyeler geçirdiğini o anlıyarak | ayağa kalktr — Müsterih olunuz efendim.. | a borusu şsınmış. Hariçteki | seğuk havanın tesirile — merbut olan tel gerildi. Bu | husule geldi.Emin olunuz ki baş- ka bir şey değildir. Dedi. Fakat bu cevap, Abdül- bamidi tatmin etmemişti. Onun gözleri daha hala o noktaya sap- lanınış olarak duruyor ve © nok- tada kendisini öldürmek istiyen bir dişmanın U hayalini görmiye Doktor, onu tamamen temin Abdülhamit te derhal yerin siper alarak onu takip etti. Dok- | tor, pencerenin önünde durup hertarafa bakarken, Abdülhamit Doktor, rde geri döndü, e vücudu Ürpermiş bir balde helecanlar | geçiren Abdülhamide: i eli müslerih olunuz efendim. Hariçte. hiçbir Ddedi. O zaman ek bütün bu korkusundan hak ka- zanmak için sem bir tebessümle : — i mazur tor Bey.. Bizim re tarih ee çirkin.. Pek fecidir. ledi. (Arkas var) | Sinema Ve Tiyatrolar | ALKAZAR o — Sen bölü, ALEMDAR oo — Dreyfüş ARTİSTİK b işeme) azab: ASRI — Cambathane çocuğu ELHAMRA — Kongre eğicaiya İ ETUVAL — Göl Cehennemi GLORYA — Mustafa HİLÂL — Kanlı venedik ! KEMAL 8 — Gece sevdaları MAJİ< — Alev şarkın MELEK — ğleniyes MİLLİ — Dul Nişanı OPERA — Aya Ayık ŞIK — Yanık kalpler Kadıktiy Süreyys — Amerikah baktralar ÜSKÜDAR HALE — Kank pasa * RAHMİ B.; Arkadaşperver in dir. — Dürüst g ir ER ©, hareketlerden hoşlanır, mu- amelesinde hi- v6 riya Ğİ yoktun. Yaran "© tıcı, girgin ve azimkârdır. G Ni inci Sayfamızda bulacaksınız. | Vedat, DAKTİLO Bugünün Romanı mama 2) GEREN) Yazan: 2. Sakir 17 ağustos 9 Mühendis Salim Beyle annem konuşurken, Oben de kapıdan dinliyordum. Asnem. bu parlak izdivaç teklifin oo böyük Obir o soğuk- kanlılıkla o karşılamıştı. o Hatta, onun vaziyetinde, bu işin ciddi- yelinde emin olamadığına delâlet eden bir halde vardı. Mübendis Salim Beyi tamamen dinledikten sonra, tecrübekâr ve endişeli bir sesle sordu: — Peki Salim Bey.. acababu adam evli değil mi?.. Malüm ya, taşralıların ekserisi İstanbula ge- lirken karılarını memleketlerinde bırakırlar, kendilerini bekâr ola- rak tanıtırlar. Sakın böyle bir şey olmasın?... Apnemin bu sualini pek be- ğendim. Bu parlak mesele karşı” sında tamamen gözlerim kamaş- tığı için bu mühim noktayı gö rememişlim. o Salim Bey, buna cevap verdi; — Evet... Bu, benim aklıma geldi. Sordum. Filbakika evli imiş. Fakat Oçöcuğu (olmadığı için kadını terketmiş. — Buna nasıl emin olmalı?. — Kendisi bana yeminlerle temin etti, Annemin yüzünü göremedi ğim için bu cevaba karşı nasıl bir vaziyet aldığım bilmiyorum. | Yalnız, uzunca bir süküttan son ra snnem içini çekerek; — Pekâlâ Salim Bey. kıs metse ne diyelim?... Demekle iktifa etti. 19 Ağses 38 Üç gündenberi Fahir B. âde- ta benden kaçıyor. Bu sabah yazıhaneye biraz geç gelmiştim. Bir aralık Hasan bir iş için odama geldi. Lâf olsun diye; — Ne var, ne yok Hasan? Dedim. Hasan bana mühim bir havadis verdi. Sabahleyin erken gelmiş, (o Fahi- rip (Oo gelmesini (beklemiş © gelir gelmez odasına çağırınış. Evvelâ, sessizce o konuşurlarken birdenbire (o sesleri (o yükselmiş. Fena halde kavga etmişler. Fahir odasına geçmiş. Vedat ta çanta- sım koltuğunun altına kıstırarak çıkıp * gitmiş.. # Öğleye dogru, beni Sait Bey ğırdı. Gülerek bir kâğıt uzattı. ki » aldım. Evvelâ imzaya baktım; Vedat.. Vedat, (bazı esbap dolayısile artık işine devam edemiyeceğin- den) bahsederek istifa ediyor, on sekiz günlük da (atideki adrese gönderilmesi ) ni (talep eyliyor) du. Kâğıdı okuduktan sonra Sait Beyin yüzüne baktım; — Bu adam sadece istifa etmiyor.. Adeta meydan okuyor. Dedim. Sait Bey, o daimi tebessümile cevap verdi : — Kendiliğinden defolup gitti ya, sen ona bak... Şükür Allaha nemiz var ki, meydan okuyup ta bizi korkutacak. Sait Beye hak verdim ve, bu hasut herifin mubitimizden uzak- laşmasına memnun olarak odama Fotoğraf Tahlil Kuponunu | | avdet ettim. f * Akşam yazıhaneden çıktım. ! Bahçekapıda fırının köşesini dö nerken, omuzbaşımdan bir ses geldi; — Kevser Hamm. bir iki dakika sizinle görüşebilir miyim? Başımı çevirir çevirmez Fa- hirle karşılaştım. Her zamanki gibi güler yüzle; — A. siz-misiniz Fahir Bey. Vallahi, (o birdenbire (korktum. Buyurunuz.. Hem, sormak ayıp olmasın Oamma, niçin O öyle resmi bir vaziyettesiniz? Fahir, dokunsam ağlıyacak bir halde idi. Sesi titriyerek ! cevap verdi: — Şüpesiz değil mi Kevser Hanım, Patronumuzun zevcesine lâyık olduğu hürmeti göstermiye şbüdiden alişahm. Bu seste, bu söyleyişte oka- dar derin bir sitem, okadar acı bir mana vardı ki buna birden- bire mukabele edemedim.. Fahir, Topkapı tramvaylarının durduğu tarafı gösterek: — İsterseniz, şu taraftan gi- delim. Daha tenhadır. Dedi. Hiçbir şey söylemeden muvafakat ettim. (Liman Hanı) nın önüne gelinciye kadar iki- miz de bir şey söylememiştik. * Nihayet, sabredemiyerek sordum; — Görüşeceğiniz şeyi bekli- yorum Fahir Bey. Fahir inler gibi bir sesle ce- vap verdi; — Buna, nasıl başlıyacağımı Kevser Hanım. — Ay, bu kadar mühim mi Fahir Bey? Fahir, sendeler gibi biran durdu ve sonra, başını gerek muztarip ve helecanlı bir ifade ile sözüne devam etti. — Sizin için belki mühim ol- mıyabilir Kevser Hnım. Fakat be- nim için çok mühim. Pekçok mühim,.. Bunu, bizzat sizin ağzı- ederim, (söyleyiniz, Sait Beye varıyor musunuz?.. Göz ucile baktım. Fahir şaka götürecek bir vaziyette değildi. Kalbinde hissettiği acı şüphesiz pek büyüktü, Ona dürüst davran- manin en doğru bir hareket olaca cağma hükmederek cevap verdim: — Fahir Bey, sizi temin ede- rim ki bu izdivaç, tarafımdan tasarlanmış birşey (o değildir. Bu teklif vukubuluncaya kadar Suit Beyi bir patron tanıdım. aşifte bir kız olmadığımı zanne- dersem (herkesten evvel sir kabul (o edersiniz. Eğer canım şununla, bununla eğlenmek iste- seydi, herhalde daha derli toplu şahışlar arardım. Sait Beyin ser- vetine tama ederek bir vurgun vurmayı da aklımdan geçirmedim. Vakıâ ben fakir birailenin, fakir bir kızıyım. Fakat para hatırı için bir erkeği baştan çıkaracak kadar düşük ve süfli ruhlu de- şe Size yemin ederim ki, Fahir y. Sait Beyle tanıştığım gün- denberi ona en küçük bir ümit vermek şu tarafa dursun, bilâkis mümkün olduğu kadar onun ar- zularını kıracak surette hareket ettim. Çünki, bu adamın amiyane bir iştiba ile başlıyan hislerinin nihayet böyle bir safhaya gire- bileceğini, hiçbir zaman aklımdan geçirmemiştim. Bu iş bana, tali- min bir emrivakli oldu. Buns ne diyebilirim ?.. ( Arkası var j ii ia

Bu sayıdan diğer sayfalar: