. &. Şubat * SON POSTA Vi % L ASAUA Goeon GÜNLERİ. — Ablhamit, Ahvali Harbiyeyi Kemali Dikkatle Takipten Vazgeçmiyor Müttefiklerin Selânik Etrafındaki Faaliy;le_ril; Meşgul NAKİL —— ZİYA ŞAKİR Her hakktı mahfuzdur — 221 — 30 Kânunusanl 331 Abdülhamit, ( Yusuf İzzettin Efendi vak'ası ) nı bir türlü unu- tamıyor, Sinirleri bir türiü si- künet bulamıyor. Mütemadiyen : — Çirkin şey.. Çok çirkin Çey-. Diyor. Fakat bunda. banedan azasından birinin - herbangi şe-*| kilde olursa olsun - uğradığı feci akıbetten ziyade, bir ( hayat korkusu | var. Kimbilir, neler düşünüyor? Kimbilir ne evham- lara — kapılarak — ne - ibtimalleri | hatırına getiriyor. Dündenberi belinde bir ağrı var. Mutadı veçhile ( Aspirin ) alıyor. İki gündenberi idrarı da az geliyor: ğ — Acaba böbreklerimden mi?. Diye, buva da marak ediyor. Bacaklarının arasındaki kaşıntı da henliz geçmedi. Mamafih Abdülhamit, yine abvali barbiyeyi kemali dikkatle takip etmekte berdevam. Bilhas- sa müttefik orduların Selânik ci- yarındaki barekâtına çok ebem- miyet veriyor: — Bu kadar fedakârlık ettik- leri halde eğer burada da mağ- Kp olurlarsa artık dünya yüzün de baysiyetleri kalmaz. Ve toşallah ta böyle olacaktır. Bu barp, kolay kolay bitmez. Yazık | ae — ki milyonlarca insan, biribirini boğazlıyor. Aman Yarabbil.. Bu, ne hal?.. Dünya, dünya olalı böyle bir facia görülmemiştir. Diyor. ? gubat 381 Abdülhamit, (Veliaht) hk me- selesile meşgul. — Acaba garzeteler, Vahted- gdin Efendinin Veliahtlığım niçin yazmadılar? Diyor. 10 gubat $8 Bugünkü gazeteler, bu ( cu- ma selâmlığı ) nın ( Ayasofya ) camisinde olacağını yazıyorlardı. Abdülhamit, buna pek memnun oldur — Elhamdülillâk, — meraktan kurtuldam. Biraderin, ( Ayasofya çamisi ) ne kadar — gitmesi, her halde, iadei afiyet ettiğine de- Mlet eder. Camide, mamazdan sonra ( Mevlüdu Şerif ) te okur nacakmış. Allah, kabul eylesin... Narh tartı üzerinedir. Aldanmayınız !.. eden sükün, Abdülhamidi düşün- dürüyor. —Bunlar, ne bekliyorlar. Şimdiye kadar ne olacaksa olma- h idi. Kuvyetlerini daha xziyade tezyit ederlerse, vaziyetimiz va- hamet kespedecektir. Diyor. Mütemadiyen ( Buharii Şerif ) okuyor. Yakında . bir ( batim ) daha indirecek. Namaz- larda da daima ordunun muzaf- fariyetine dua ediyor. — İnşallah bu — dualarımız, Cenabı Hakkın indinde müstecap olur. Tememnisini tekrarlıyor. * Bugün öğleden sonra Müşfika Kadın Efendi ile pencerenin önünde oturuyorlardı. -Abdülha- mit, son günlerde havaların güzel gitmesinden dolayı hafifçe ye- şillenen muhite bakarak gülümsedi Kadmefendinin elini - tutarak yüzüne baka baka şu Arapça beyti okudu: Selâsetün tüzhibnelhüzne Elmaü velhazraü velveçhulhasen Dedi.. Kadınefendi de ayni tebessüm ile bu beytin manasını sordu. O zaman Abdülbamit, halinden memnun bir - vaziyet alarak izah etti: — Dünyada, büznü ve ke- deri izale eden Üüç şey varmış. Biri su, diğeri yeşillik, öteki de güzel yüzmüş... İşte önümde, de- niz., etrafımdaki manzara, - tatlı bir yeşillik.. Sonra da senin hüsnü cemalin.., Elhamdülillâh, üçü de karşımda. Bundan büyük saadet * MEHMET EFENDİ : Sokulgan- dır. - İşlerinde aceleyi ihtiyar eder, mihnet ve meşakkate müte ha m mil- dir , İsraftan sakınır, intiza- mı ve temiz- Hiği sever, gü- rültücü ve tan n'yıd! anlaşmıya — mütema- N;JSRE'I' BH: Ağır *başlıdır. - Lâübali hare- mez, olduğu gibi görünmi- ye —mütema- yildir. İğbirarı ve inadı devamlı olur. Bedeni ve ameli meşakkate tahammül gösterir. Resminizi Bize Gönderiniz, * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... kavgacı olmak- a olur mu kadınım?... Dedi. Kadınefendi, kendisi- ne senelerdenberi derin bir mu- habbetle merbut olan Abdülha- midin bu samim! ve candan söz- lerine pek mecanun oldu. 28 Şubat 331 Geceleri Abdülhamide hafif bir ateş geliyor. Kollarında bir karıncalanma hissediyor. (Asprin) alıyor; banyo yapıyor. Bunlarla biraz bafifliyor. Enver Paşanın ( Medine ) ye gittiğini gazetede okumuş. Bu hareketi, fena' bulmuyor. Lâkin gerek Arapların ve gerek âlemi islâmın üzerinde büyük bir tesir yapılııb'ıleoeğini pek ümit etmiyor. — Eğer buna muvaffak ola- bilirse, aferin... Diyor. ( Arkası var ) Sinema Ve Tiyatrolar ALKAZAR — Şafax keşif kolu ALEMDAR — Bir haftalık saadet ARTİSTİK . —— Viktorya ve Hüssarı ASRİ — Kai palyaçe EKLER — Şekerim ELHAMRA — Kaçakcılar KTUVAL — Haydut şarlarn FERAH < — Parlak bir revli FRANSIZ TİYATROSU —Zencller turupu GLORYA — Aşk hülyalarım HİLÂL — Kanlı venedik KEMAL B. — Gece sevdaları MAJİK — Böyah melar MELEK — Monte Karlo MİLLİ — Esir Melike OPERA — Rariye ŞikK — Par KADIKÖY sOnmıı".sL:ı:m — Ren Kızları ve Raşit Rıza ÜSKÜDAR HALE — Kazlı puse eee MEHMET CAHİT BEY: Hasş- sastır, — şıklık, intizam ve te- | mizlikle titiz- lik derecesin- ! de alâkadar olur. Rikkati kolaylıkla tah- rik edilebilir, gürültücü kav- gacı ve mü- endeleci de- Fotoğraf Tahlil Kuponunu " iııdşıyfınıdı bulacaksınız. DAKTİLO Bugünün Romanı Zehra — bunları — söyledikçe, fena halde gücüme gidiyordu. Ne demek?. Ben bu hayata ça- lışmak, elimin ve kafamm kuv- .vetine dayanarak rahat rahat yaşamak için girmiştim. Beni çalıştıracak — adamlara, — yalnız elimin ve kafamın kuvvetini ver- miye mecburdum. Benden başka birşey beklemiye, başka şeyler istemiye —ne haklan — vardı?.. Ben, eski zamanın para ile satın alınan — çerkez — veyahut gürcü odalıklarından biri mi- idim ki, bir taraftan — bedeni kuvvetimi sarfederek bitap kalıncıya kadar çalıştıktan sonra, icap, ettikçe de sahibimin — zevk ve keyfine de hizmet edecektim. Vakıâ, tütün ameleliğinde de az çok buna yakın şeyler olür- du. Arasıra, Ustabaşının hafifçe çimdiklerine, haftalık — dağıtan kâtibin gizlice çene okşamalarına | şunun bunun yanık yanık göz süzmelerine maruz kalınırdı. Fa- | kat ben bunları, o hayat içinde yaşıyanların bir sınıf farkı zan- nederdim, Hatta, makine dersi alirken bazı kızlardan kulağıma çalınan Patron hikâyelerine de pek okadar ehemmiyet vermi- yerek : — Her balde, kendi aşifte- likleri. Derdim... İnsanların -sınıfları yükseldikçe, daha nezih ve daha semiz olacaklarına bir kanaatim vardı. Onların içtimai mevkile- rinden bir gurur duyarak, ken- disinden ekmek bekliyen bir zavallının kalbini ve hissiyatını rencide edecek hareketlerde bu- lanmıyacaklarına — çok — eminim. Meğer, nekadar yanlış düşünü- yormuşum. Demek ki, snıf yükseldikçe, gervet ve mevkiün verdiği cür'et, | bunları şımartıyor. Her ne şekilde olursa olsun, ekmek yedirdikleri birinin bütün varlığına da temel- lük etmek, adeta bunlar için bir | | (Hak ) telâkki olunuyormuş.. Zehra, müteessir olduğumu anladı, veda ederken: — Sakın —annene bir şey söyleme. Diye sıkı sıkı tenbih etti. Ne münasebet?. Eğer anneme işin iç yüzünü — biraz çıtlatsam kabil değil yarın işe göndermez. Yine kolumdan tutar, sürükliye sürük- liye imalâthaneye götürür, —dizi- nin dibine oturlur. Osert kokulu tütün tazlarınm — içinde aksıra aksıra demet bağlatımya İcbar eder. * Eve gidip te annemi beklesem, uzun sürecekti. Zehradan ayrılın- ca doğru imalâthaneye gittim. Koca salonda, tozdan dumandan göz gözü görmüyordu. Ânnem, kuru tahtanın ÜÖstüne serili bir Si bağdaş kurmuş, Önündeki tötün denğinden birer birer yaprakları ayırıyor boylarına ve renklerine göre biribirinin üs- tüne koyarak demet bağlıyordu. Eski arkadaşlar beni görüncer — Ooa. Oca. MA 7 MMM Yaran: Z. Şekir Diye bağırımıya - başladılar. Bu geslerde, şüphesiz biraz da alay vardı. Şimdi kadın, erkek hepsi başlarını kaldırmış bana bakıyor- lardı. Bu bakışlarda öyle bir tebessüm vardı ki, eğer bu tahlil edilecek olsa tamamen (kin ) ve (istihza ) manası çıkardı. İçimde, — bafif bir örperme düydum. — İşe girdiğimi anneme tebşir etmek için koşa koşs geldiğim halde, en evvel, öteki- lerle konuşmıya mecbur oldum. — Nasılsın Ayşe?.. — İyiyim be... Sen nasılsın?. Çoktanberi görünmez oldun. Ayşenin yanında çalışan Gük- süm, ona cevap verdi: — Görünüp te ne yapacak?. Burada ne işi var onun?, Artık hanım olda o... Gülsüm, — bunları söylerken ne bana ve ne de Ayşeye bak- mıyor.. elindeki tütün yaprakla- rını silke silke ayırıyor. Yüzü- nün çizgileri, gizli bir infial ile geriliyordu. (Arkam var) Cevaplarım Daktile Necibe ve Samiye Hanımlara— Alâkanıza teşekkür- ler ederiz. İşaret buyurduğunuz noktayı esasen (Bizim Daktilo- muz) Kevser Hanım da lüzumu kadar nmazarı dikkate almıştır efendim. Sabık inhisar daktilolarından (M) Hanıma — Tefrikamızın, ha- yatımza temas ettiğini ancak gönderdiğiniz mektuptan öğreni- yoruz. Emin olunuz ki bu, bir tesadüf ve müşabehetten başka birşey değildir. (Bizim Daktilop muz, sadece Kevser Hanımdır. Biz, yalnız onu dinliyoruz. ve onun hayatını kopye ediyorur. Telâşınız, beyhüdedir. efendim. Navman Daktilo mektebi mu- allimi Sabiha Hanımefendiye — Kartınızı pek geç aldık. Lütfu- nuza teşekkürler ederiz efendim. Daktilo |Nebahat Hanıma — Kevser Hanımın hiçbir tesir a- tında kalmadığına emin olabilir- siniz. — Müşkülünüzü, — istikbal "halledecektir. Z. Ş. a Zekât e Ve Fitre iğrye Heı olduğu gibi bi K SAA Birdlür(Cayyemi ilâtı vasıtasile top- hanacak ve t Tayyare, Hi- mayti Etfal ve Hilâlinhmer Ce- miyetleri arasında taksim edi- lecektir. Hava kuvvetlerimizin takviye- sine ve lıı(ıı işlerine yardım için zekât ve Ütre en güzel bir fır- sattır. Zekât ve fitrelerimizi Tayyare Cemiyetine vermek bir vatan borcudar. Fitre miktarı aşağıda gös- terilmiştir. — | ç Âlâ Orta Ednn ği Kys 'K. Harma — 208 O 0 Üzüm 1851 56 78 Arpa 8 $ 3 Buğday 12 10 8