Abdü GÜNLERİ: SON POSTA | Ka reerden Ço orkar Fare Görünce Sararırdı Bu Korku, Ondvau'l:a_ı-_Kü;iiklüğündenbe; Mevcuttu NAKILİ ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdar — 192 — 21 eylâl 330 " & teşrinlevvel 94 Çengelköyündeki ( Kuleli as- keri nin talebesi Saray kışlaya geldi. Mektep da hastane olacakmış... Bu mesele bidayeten Abdülha- midi epeyce düşündürdü. Saray civarında böyle kesif bir insan kütlesinin bulunması onun evha- mına dokundu: cdivarı binası — Şayet bir hastalık zuhür ederse, önünü almak güç olur. Dedi. Fakat sonra düşündü. Buna hak verdi. Şimdi de pey- derpey İstanbula toplanan aske- rin nerelerde yatacağını merak ediyor: — Önümüz kış. Uzun müddet asker çadır altında nasıl yatar?, Bu kadar asker, koca bir kışta Ateşsiz nasıl yaşar?., Diyor ve bunların büyük bi nalara — yerleşlirilmesini temenni ediyor. * Bugün, ( pembe oda) da oturuyorduk. — Söz, hükümetin bugünkü idaresinden açıldı. Ab- dülhamit, hükümet erkânını birer | birer saydıktan sonra: — Vakıâ bütün bunlar, genç ve hükümet işlerinde tecrübesiz amma, bazı işleri de iyi idare ediyorlar. Dedikten sonra, sözü muhte- lif babisler üzerinde dolaştırdı: — Bugünkü ( Tanin ) yazete- sinin — başmakalesini — okudunuz mu?.. Mutlaka hükümet tarafın- dan ilham alarak yazılmış... Doğ- rusu, ben çok beğendim. Çanak- kalenin niçin kapatıldığını izah ediyor. Benim bu makaleden anladığıma göre, İngilizler, bizi bir gafil —tarafımıza — getirip birdenbire Çanakkaleden girmek istemişler. Fakat çabuk keşfedilmiş. Ve Çanakka- le de kapatılmış. Eğer böyle ise, | çok isabet olmus. Çünki bunun emsali vardır. (93 Mrharebesi ) nde de böyle oldu. İngiliz zırhlı ları, bizim gafletimizden istifade ederek Çanakkaleden girmişler (Ayastıfanos) (*) açıklarına ka- dar gelerek demirlemişlerdi. Lâ- kin o aralık Ruslarla araları açık olduğu için bize husumet gös- termediler. Hatta, dostane hare- ket ettiler, Fakat ne de olsa, yabancı bir d wlet zırhlilarının İs- tanbul önünde durm: haş gö- rülecek bir şey değildir. Sonra sözü, yine İngilizlere intikal ettirerek: — İngiliz — Harbiye Nazırı ( Lort Kiçner ) bir nutuk vermiş, Muharebenin iki sene devam edeceğini söylemiş... İki sene bu.. bu fikirleri | | dile kolay... Hergün harp mey- danlarında binlerce kişi telef Eğer bu harp iki sene devam ederse ( Cihanı beşeriyet ) bundan oluyor. nekadar mutazarrır olur?.. İngilizlerin umurunda mı?.. Herifler, devizlere hâkim.. Bol paraları da var. — Asker- lerini de tamamile müstemlekâttan alıyorlar; hep onları harp mey- danlarına — yolluyorlar.. Sonra birçok — bahanelerle harbe sokmıyarak bir kenarda saklıyorlar... Şu halde bu harp- ten en az mutazarrır olan İngi- lizlerdir.. Dünyada böyle siyasi, böyle dessas, böyle.... Bu anda Abdülhamit durdu. Rengi, birdenbire soldu. Gözleri bir noktada temerküz — ede- rek adeta hafif bir felce uğ- ramış gibi oldu. “Ben, bir- denbire korkarak telâşla — yü- züne — baktım. O, benim bu bakışımdaki mana ve telâşımı anladı. Yavaş yavaş doğruldu. Parma- ğinin ucile uzaktaki kanapenin altını gösterdi. Orada bir fare geziniyordu. Ben, işi derhal an- ladığım için hemen yerimden kalktım ve oraya doğru yürü- düm, Fare, tabil korkarak bir anda kayboldu. Yerime — döndüğüm — zaman Abdülbamit bu nanasız korku- nun hicabını bir tebessümle ört- miye çalışarak: — Emin gemilerini olunuz ki, koluma sararım, Hiç korkmam.. Nitekim vaktile merak ederek yılan da beslemişimdir. — Fakat, fareden çok korkarım. Bunun da sebebi — vardır.. Çocukluğumda bir gün eski kalfalardan birinin odasında oynuyordum. Birdenbire yılanı | Bunu kalfa gördü. Hemen orada bir tahta parçası vardı. Onu alınca farenin üstüne yürüdü. Fare, kaçacak yerde, bilâkis kalfanın üstüne hücum etti. Tah- BUGÜN— 6 kânunusani 932, Çarşamba, Rumi 23 kânunuevvel 1347, 25 Şaban 1350. GÜNEŞ — Doğuşu 17,5 NAMAZ VAKİTLERİ — Sa. bah 5,48, öğle 12,18, ikindi 14,29, akşam 17,5, yatsı 18,26. Kasım — 58 ALKAZAR — Esir Melike ALEMDAR — Evelallah ARTISTİK — Aşk ve cinayet ASRİ — Zor ikâh EKLET — Şekerim ELHAMRA — 27 numaralı camua ETUVAL FERAH FRANSIZ TİY OGLORYA HİLÂL KEMAL B. MAJİK MELEK BÜİLLİ OPERA T, Batışı — Haydut şarkısı — Konser, varyete ATROSU — Yunan turupa — Ölüm çenberi — Son bölük — Ruhum annena — Dişi köpek — Aşka törbe — Herkes kendi bahtıma — Fabişe üK — Küçük daktile DARÜLBEDAYİ — İş adamı ÜSKÜDAR HALE — Sumru Kadıköy SÜREYYA — Operet | köşenin birinden bir fare çıktı. | ucunu asırarak - kalfanın Üstüne sıçradı. tanın O zamandanberi fareden çok korkarım. Hem fare, çok - tehli- keli bir hayvandır. İnsanlara, pek musallattır. Ben, buraunu, kulağını faro yemiş insan gördüm. Bunu, çok merak ettim. İnsanın burnu- nu, kulağını fare yer de hiç du- yulmaz mı? Dedim. Sonra dün öğrendim ki, bu pis hayvan in- sanın uykusunda bir'yerini yer- ken üflermiş, hiç duyurmazmış. Maamafih, böyle buraunu, kulağı- nı fareye yediren insanların uy- kusu derin olur ya?.» Fareyi tutmak için en iyi çare nedir, bilir. misiniz?... Haniya küçük kavanozlar — vardır, — Göksuda yaparlar.. Onlardan birkaç tane almalı, İçine su doldurmalı. Üze- rine saman koymalı. Samanın üzerine birkaç parçe peynir at- malbı, Fare, peynirin kokusunu alınca dayanamaz. — Tırmanır, kavanoza çıkar.. Samanı görünce aldanır, üzerine basar. Tabii o anda da suya batar. Orada boğu- lur, kalır.. Kapan iyi değildir. Birçok mahzurları - vardır. Ben sarayda, bu usulü tatbik ettirdim. * Abdülbamidin - bu sözlerini hayretle dinlerken kendi kendime de şu suali soruyordum : — Her gün hükümetin, siya- setin, idarenin binlerce ince te- ferruatile uğraşan, yüz binlerce derdi ile kafasını yoran bu adam, farelerle mücadele etmiye de mi vakit bulabiliyordu ?.. (Arkası var ) — —— Resminizi ŞARK YILDIZI Holivuta Nasıl Kaçtım.. Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? O, birdenbire doğruldu, otur- du. Onun gözlerinin hiçbir za- man açıldığını görmemiştim.. O süzgün, o daima biri ni çeki- yor gibi duran göz kap.ıkhm. açılmış, Çangın gözleri ş3mld: | küçük ve uzun bir ba em şeklini | almıştı. — Hayır, hayır Mis Selma.. Sizin, hangi noktayı ima etmek istediğinizi anlıyorum. Fakat hak- sızsınız. Kendi arzularile başbaşa kalmak istiyen bir genç kıza darılacak kadar basit bir adam değilim... Evet, şunu itiraf c:î.î- yim ki ben kaçtım.. Zayıf gö- rünmemek, insan hislerinin çirkin ve gülünç derecelerine düşme- mek için... Çang, birdenbire sustu. Bu sefer de ben kalktım oturdum. | ve el'an dudağımdaki neşeli ve alaycı tebessümle sordum: — Evet Mister Çang... — Rica ederim Mis Selma.. bırakınız, bu bahis burada kal- sın. Haniya, — bana hiçbir. şey sormıyacaktınız ?.. — Nasıl — dayanabilirdim Te Çang'ın bu sözlerinden sezdiğim manaa, okadar tatlı, okadar mes- tedici bir tesire malikti ki boy- numu büktüm ve yalvardım: — Kuzum Mister Çang.. Ç'uk rica ediyorum, devam cdîn!ı.. İsterseniz, hepsini sö)îluîmeyımz.. Hiç olmazsa sözlerinizi — yarıda kesmeyiniz. ' Şimdi onun yüzüne bir gölge çöker gibi oldu. 4 çok ciddi hislerin, hürmet safiyetle — dolu vekar ve manasi okunuyordu.. ? — Ne lüzumu var Mis Selma.. Birakınız.. — Kalf i — hisler, dudaklara kadar biçbir kalmaz.. ederim, çok rica ederim.. Rica kıymeti — Kuzum Mister Çang.. Ca- Bize Gönderiniz, * x * Size Tabiatinizi Söyliyelim... 137 M. NAİL EF. : Azimkâr ve işlerinde işgü- zardır. Temiz- lik kaideleri- ne riayet e- der, Şöhreti ve kendini say dırmasını ver, - İzzetine- fis mesailinde hassas ve a- hngan olur. a 121 SÜPHİ BEY : Hassas ve &- hngandır. Te- vazua ve sâ-< mayildir. Va- zifesi haricin- leki mevzu- lara lâkayt ka- , hir, ataklık ve B atılganlık gös- ( * termez. Sessiz- j 8 Fotoğraf Tahlil Kuponunu W inci Sayfamızda bulacaksınız. se- | liği tercih eder. VASFİ BEY: Çekingen ve alıngandır. 131 MEHMET Başkalarına | minnet etmek- ten fazla en- dişe eder, &) %( 7 kançlık gösterir. Fikir ve arzı- İzzetinefis me- sailinde —S:lsiye!, has- aile işlerinde taas- sup ve kis-« larına — muhalefetten — sinirlenir. Menfaatlerini yalaız nefsine has- retmez. Diğerendişliğe mütemayildir. 132 FATMA SÂBİHA HANIM: Samimt ve uysaldır. Yü- züne — gülen- lera karşı men faat lerini | esirgemez, gü- zel eşyayı çabuk ve sever, gücenir barışır. — So- Bu gölgede, | ve | eldikten sonra | kulgan ve Iâübali değildir. Ev işlerinde muvaffakıyet gösterir. YAZAN: Selma Z. nım Mister Çang.. Ben sizden daha çok rica ederim. Çok kısa bir tek kelime ile cevap veriniz. Niçin, Niçin ben- sak - istediniz?.. Onun şimdi Elindeki Ççubuğun sapım yavaş yavaş eli- Böyleyiniz.. den ka başı eğilmişti. baş vurarak mırıldandı; —e için, belki manevi bir çile idi. Bütün ağır- lık ve ıstıraplarında, en tatlı heye- canlar taşıyan hissi ve ka'bi bir çile.. nin parmağına benim lerin birçokları vardır ki ya sefil ve yahut hodgâm yapar.. Ben bütün baya- tımda sefil olmaktan çok kork- tum. Hodgâmlıktan da çok uzak kahre- dünyanın Beşeri arı kaldım... ün insanları biribirine geçiren maddi ve manevi bütün kanun- larma karşı yırtıcı bir isyan gös- teren (aşk)a karşı hayatımda ebedi bir düşman olarak yaşadım. Sadece mubitimde hüküm süren ( Buda ) nın ( Konfücos ) ua bana ilham eltiği manevi buzu- zattan zevkaldım. ve seneclerce bunlarla oyalandım... Fakat bir gün geldi ki bunların da haki- katini anladım. O zaman kalbim, çorak bir sahra gibi bomboş kaldı. Artık benim için hayatın ne zevki ne de kederi — vardı. Avamın (Saadet) diye arkasından telâkkileri - gördükçe onların hakikaten bahtiyar olduk- hissediyordum... Bu, ne devam etti bilir Ta sizi ta- kostukları Tarını zamana kadar Mis Selma.. nıyıncıya kadar... “Çangın sesi, gittikçe alçal- yor ve kelimeler, bir hastanım sayıklaması gibi dudak- larına Bu sözlerin devamındaki tehlikeyi yavaş ya- vaş ben de anladım. Ve derhal fikrimden Tücu ettim. Çangın söylemek istediği hisler hummalı dolaşıyordu. | ve fikirler, hissedilip te söylenmi- yen şiirler gibi yalnız kalbinde kalmalı idi. — Pekâlâ Mister Çang.. U- | zülmeyiniz.. Bırakalım, bu mesele burada kalsın.." O, geniş bir nefes alır gibi doğruldu. Sersemliğini dağıtmak ister gibi bir an düşündü ve sonra devam etti: — Fakat.. Size temas etme- me"- nazarlarınızdan uzak vaşa- makle beraber, yine sizi gözle- rimin önünden bir an bile _uıuk bulundurmuyordum. Her ihtimale ve aklü bayale gelmiyen İıcr' şeye karşı size vaktinde ycliş'c.bx!meşı için, sizi çok yakinden takip edi- yordum. Bu takip bazan l:ıufıA:n— dan yapıldığı gibi, size kc_:ıdıxul göstermek korkusuna binaen, çok zaman da adamlarım tara- fından icra olunuyordu. Bunun için, hergünkü hayatınız, bütün inceliklerile, bence malümdu. n Çangın bu sörleri beni gizli bir meserretle titretiyordu. Fıkıa! ona hiçbir şey sezdirmeden hiç- bir şey anlamamış gibi ıordıfm: — Hayret ediyorum Mister Çang.. Bütün bu külfetlere ne ü Ü luxııomı ;ıâ:gıenbîre durdu. Dudak- larımda hafif ve acı bir tebessüm hâsıl oldu. Herhalde bir şey söyliyecekti. Lâkin, kendini çok çabuk topladı. ( Arkasi ver)