10 Sayfa Ümumi Harp Nakleden: H. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — — ğ SON POSTA —Ç ZM SA T | TEMMUZ 1914 | Nasıl Patladı ? — Yazan: Emil Ludviz Bir Filomuz BirTarafa Ayrılmıyacaktır, Berlin Bu Emrin Manasını Anlar Akşam üzeri Fransa sefiri meseleyi kurcaladı Yagova rica etti, senelerdenberi pek dosttur- lar: Fakat uğraşışları nafiledir. — Avusturyanın arkasından, gözlerinize bir sırgı sararak her yere gitmiye bir mecburiye- tiniz mi var ? Sırbistanın verdiği cevabı. bu sabah öğrenmedi- niz mi? — Daha vakit bulamadım. — Yazık. Vakit bulabilip te okumuş olsaydınız. görecektiniz ki, teferrüat noktaları hariç ola- rak Sirbistan tamamen teslim olmuştur. Şu halde madem ki Avusturya müzaharetinizin temin ettiği tarziyeyi ve metalibinmi is- tihsal etmiştir, kendisine bununla iktifa etmesini tavsiye edebilir- siniz. Yoksa Almanya harp mi istiyor? — Bu zanda olduğunuzu bil- miyorum, fakat tamamen yanı- hyorsunuz. Bu — muhavereyi — mütcakip Mösyö “Kambon,, mes'uliyetten bahsetti ve çıkıp gitü, fakat az sonra döndü ve bir gün evvel Bertholdün Pariste yaptığından daha yumuşak bir halde : — Bu sabah artık gerginliğin gevşemiye yöz tuttuğu fikrinde idim, dedi. Fakat şimdi sizden rica ediyorum. Biraz kımıldaması için Viyananın üzercine bir tesir yapınız. Rusyada herşeyi - silip süpürücü — cereyanlardan birinin husulüne meydan verilmemesi Tâzımdır. Kambon üç dakika sonra üç kapı ötede olan İngiltere safa- rethanesindedir; söyler, dinlerler, fakat kendisine şunu söyliye- mezler: — İngilterenin alâkası nokta- sından sizinle tamamen ayni fi- kirdeyim; fakat aziz dostum, bu- nu size bildirmeğe — sslâhiyetim yoktur! Feci bir nokta: Sir Edvard Grey kat'i kararını hâlâ ver- memiştir. Fakat Almanya sefi- rinin kerraren dikkatini celbet- miş, ilk ateşin Avusturya tara- fından açılması lüzüumunu bildir- miştir. Halbuki ayın yirmi yedi- sinde Berlinde şu yukarıki mü- lâkat vukua geldiği saatte Rus- | yanın Londra sefiri yanına gel- | miş, şunları söylüyordu: — Berlinde, Viyanada İngil- terenin bitaraf kalacağı zannın- dadırlar. Artk kendinizi gösteri- niz. Korkacaklar ve sulhe döne- ceklerdir! Sir Edvard Grey şu cevabı verdi: — Çörçil birinci — filomuza bir tarafa ayrılmamasını bildir- miştir. (Berlin )de bu emrin manasını anlamamaları kabil mi- | dir? Mahaza bu söyümü diploma- tik bir hareketten fazla bir vait | suretinde tefsir etmemelisiniz. Bir saat sonra, Grey'in iş masasının karşısındaki ayni tukta Vîyı:ı:ıın Loııdr: srf?ı: Kont Menadorff oturmaktadır. Grey Konta hitap ediyor: — Birinci file şu ande Portland ta bulunyor. Bu- gün dağılacaktı, fakat artık dağıl- mıyacak. Bunu bir tehdit telâk- ki — etmeyiniz! Bunun manası ÂAv- rupanın — belki ateşe verileceği bir sırada mu- harebe kuvvet- lerimizi dağınık tutamıyacağımız- dan — ibarettir, . Maamafih daha ihtiyat — kuvvet- Terimizi — topla- mıya sıra gelme- miştir. Artık ne derece — endişe ettiğimizi istidlâl edersiniz. ,, Sulh istiyen, hüsnüniyet — sa- hibi olan ve &< tumiyetlerikendi Alman Erkânı sini her iki tarafa ve kendi kendine şüpheli gösteren bir na- zır için bu dertli bir vaziyetti. * Şimdi Petresburga dönelim: Fransız ve İngiliz sefirleri Rusya thıncıuâı dlılusı:ı:.ı: odıııındı bu- ardı. ov İngiliz se- firine dönerek: z — Avrupanın hürriyeti tehlike önünde bulunduğu şu sırada siz bizimle, Fransa ile tesanüt halin- de bulunduğunuzu ilân etmez ise- niz Almanyayı sulh davasına çe- kemezsiniz, dedi. İngiliz sefiri Buhanan düşün- düğünün aksini söyliyerek fakat telâkki ettiği talimata sadık ka- larak: — Almanya hükümetine Avus- turyaya silâh kuvvetile yardım eder- se Fransa ve Rusya ile beraber, ngiltereyi de karşısında görece- ğini bildirmeden — sulh davasına yardım edemez, eğer bu zanda blunuyorsanız hata ediyorsanız.,, Cümlesile mukabele etti. Paleo- logue ayağa kalktı, ve Fransızlara has evza ile duvarda asılı duran Gortehakovun resmini göstererek söze başladı; — azizim Sir George, 1870 senesinin yine temmuz ayı içinde yine bu oda da, Prens. Gortcha- Askeriyesinden Ceneral Grüner kov kendisine Cermen ıhtirasatının telikelerini sayıp döken pederi- »bize hitaben işti kiz — Alman kut ve şevke- tinin artması, Rııyıxı endişenak ettirecek bir şey değildir. Bu- günün — İngilteresince, Rusyaya bu kadar pahalıya mal olmuş olan hatanın aynen tekrar - edil- memesi temenni olunurr. — Buchanan sükünetle din- ledi, sonra yorğun bir eda ile: — İmanı — kâmil — sahibini imana davet etliğinizi pek alâ bilirsiniz!.. Dedi. İki müttefik sustular. Lom- dradaki mükâlemelerin takviyesi için ne yapmak lâzimgeldiğini düşünüyorlardı. * O sırada Peteresburg'da ikin- €i zümre vardı. Bu zümreyi Alman ve Avusturya — sefirleri teşkil ediyorlardı. Fakat bu se- firlerin — biribirine — emniyetleri yoktur. Sazanof tarafından her ikisine yapılan müuamele biribi- rinin aynı olmadığının da farkın- dadırlar. Filvaki Sazanof Alman sefirinin — ahvali ve etvarından hoşlanmaz ve ona karşı - soğuk davranır. (Arkam var) BAHRİSEFİT FELEMENK BANKASI İSTANBUL ŞUBESİ İdare merkezi: AMSTERDAM Mezun sermayesi: 25,000,000 FL. Tediye edilmiş sermayesi: 5,000,000 FL. İhtiyat akçesi: 3,250,000 FL. Galatada Karaköy palasta Telefonı Beyoğlu 3711-5 İslanbu. tâli şubesle "Merker Poztanesl İttisalinde Allalemci han, Telefon: İst. 563 Bilâmum banka muamelâtı EMNİYET KASALARI İCARI Bu Sütunda Hergün Kânımusani (€ ÂYE Nakıli: M. Feridun Uçurumun Kenarında 1925 senesi haziranının altıncı akşamı Cemal Rasim deniz ke- narında mavi sulara vuran meh- tabı seyrederken, beyaz - elbiseli bir kadın, saklandığı ağacın ar- kasından — çıkarak - tabancasile onun kalhine nişan olmış ve altı el silâh atmıştı. Bereket versin kadın iyi bir nişancı değildi. Tabancasından çıkan kurşunlardan beşi havada kayboldu. Yalnız bir tanesi deli- kanlının vücuduna isabet ederek bir taraftan girip diğer taraftan çıktı. Rasim sendeledi ve yere düştü, O aralık sağdan, bir evin penceresinden — vuran ışık yerde yatan delikanlnın yüzünü aydın- lattı ve kadın korku ile bağırdı. Bu kadın aldanmıştı. Rasimi kendisine hiyanet eden kocasına benzettiği —için onu öldürmek istemişti. Silâh seslerini işitenler koşup geldiler. Kadının heyecanla söy- lediği manasız sözleri, kesik cümleleri anlamadan — yaralıyı onun tarif ettiği sayfiyeye nak- lettiler. İçlerinden biri doktor çağırmıya - gitti. Doktor geldiği zaman kadın yaraladığı ve belki de öldürdüğü adamı sedire yatırmış, başucunda içini çeke çeke ağlıyordu. Kur- şun delikanlının göğsünü delmişti. Doktor hastayı muayene et- tikten — sonra hıçkıran kadına döndü : — Kalbi atıyor, henüz ölme- miş, dedi, onu kurtarabilecek miyim ? Belli değil. Şimdilik bir pansuman yapmak lâzım. Bana yardım ediniz.. Kadın — cevap verdi: — Ben harpte hasta bakıcı- hği ettim. Yaralılara bakmasını bilirim. Rasim © aralık — gözlerini açmıştı. Evvelâ dokluru sonra kadını gördü. — Fakat yak'ayı hatırlıyamıyordu. Yaralı- nın — gözleri kadına — takıldı, kaldı. Beyaz — elbisesi, — sarı saçları, şefkatli güzel gözlerile hastanın başı ucunda — duran bu kadın bir meleği andırıyordu. — Rasimin| kendisine baktığını görünce onun yanında diz çöktü: — Ben sefil bir. kadınım, merhamete lâyık değilim! Diye inledi. Daha bir şeyler söyliyecekti, fakat dotor mâni oldu: — Affedersiniz. Hanımefendi, fakat böyle işlerde bir sıra takip etmeli, Evvelâ kaynamış su, sonra ispirto, daha sonra da sargı lâzım. İstediğinizin hepsi de var bende.. diyerek kadın koşarak çıktı., Büyük bir tesadüf eseri ola- rak delikanlının göğsünü delen kurşun mühim uzuvlarından bi- rine tesadüf etmemişti. — Rasim genç ve sıhhatli olduğu için ya- rası iyileşmekte gecikmedi. Genç kadın bütün günlerini ve gecelerinin büyük bir kısmım yaraladığı adamı tedavi etmekle geçiriyordu. — Evli idi. — Fakat bu suikast vak'asını kocasından boşanmıya teşeb etmiş, kocası da kendisine edilen — kurşunların — başkasili göğsünü deldiğine memnun, rısının arzusunu derhal is'af © mişti. Rasim ölümden kurtula fakat kendisini tedavi eden l müteakil dının cazibesinden kurtulamamli! tı. Genç kadın da gün geçtil hayatına kastettiği adama b landığını hissediyordu. Rasim mesut bir nekal devresi geçirdi. Fakat iyleştikti sonra düşünmiye başladı. diğini biliyordu. Lâkin ölü pek yakinden görmüştü! Bu asabı bozuk kadının nında uzun müddet kalırsa gül birinde en ehemmiyetsiz bir seleden dolayı belki tabanca! namlısı yine göğsüne dayı caklı, Rasim tab'an korkak d Fakat hayatı seviyordu. Bu dinin ayni hareketi tekrar yeceği ne malümdu? Hem cidden seviyor muydu, yo hissettiği şey geçici bir heve ibaret miydi? Günlerce tereddüt etti. yet karar verdi. Gidecekti. Fi bu heves geçtikten sonra, kadına doyduktan sonra gidece * Bir sabah ona dedi ki: — Hanımefendi, yanınızda çirdiğim günleri hiçbir zaman uf tamıyacağım. Sizi daima kal çarparak düşüneceğim. İyilikl nize teşekkür ederim, Müsad. bugün gideyim. Misafirliğim uzun sürdü. Kadın şiddetli bir lisan landı : — Siz benim için sadece ? misafir değilsiniz, dedi. Bunu $tf diye kadar nasıl hissetme diniği Ve genç adamın başını ğini görünce ilâve etti: — Evet, Biribirimizi sevil ruz! Bunu siz de biliyorsunuz! Bunu filhakika Rasim de © yordu. Ve bu kadının hey sesini dinlerken aşk onun büf vücudunu sarsıyordu. Fakat rada kalırsa daima tehlikef uçurumun kenarında yaşıyaca” — Müsaade edin gide; mecburum.. 4 Diye kekeledi. Kadın netle cevap verdi: — İmkânı yok. Artık yaşıyamam. Beni terkedi mahvolurum. Delikanlının gözünün ö kendisine altı el silâh atan din canlandı, ve titredi. Ke için değil sevdiği kadının b için titredi. Kendi iradesi daha kuvvetli bir şey onu lüp etmişti. Rasim gidemedi ! Bu anlattığım vak'a 1925 / nesinde cereyan etmişti. F hâlâ yaşıyor.. Ekmeğinizi tartırınız. Narh tartı üzerined”