3 Aralık 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8

3 Aralık 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KİLİ Müteceb, cevap vermedi, Koj- takinin dudağının kenarındaki çir- kin işareti örtülünce sandalyeye ilişti. Bir en, omuz ve;başlarını yukari kaldırıp ona istihfafis ba- kan sırmalı çevuşu yakasından tntup bu gülüşünün hesabını sor- mak niyeti beynini yaktı ama son- vazgeçti, Gözlerini. duvarda tozlanmış «Âns> tablosuna doğru çevirdi: Sâdece beyazlar giyinmiş bir ks- dın iki çocuğu eilerinden tutmuş naasihstler veriyordu. Acemi bir ressam fırçasının titrekliğini taşı- yan bu tablodaki çocuğun hâlini nekadar da kendininkine benzedi. ğini düşündü Müstecep. Sadece o müşfik kadın nerede? Kostaki, ouun düşüncelerini birden mihaniki bir sesle kesti: — Bunu kim getirdi... Müsteceb, korkuyla yerinden zıpladı. Titrek bir sesle: — Bilmiyorum... dedi.” Kostaki iki parmak kalınlığın- daki kaşlarını birbirine yapıştıra- rak be gırdı: -— Naml bilmiyorsun, be... Bu- nu, sen yazmadın ya... Müsteceb, kızararak cevap verdi. — Ben mi... Ben, yazmak bil- mem... don majur (1) Dün gece... Kapıyı çaldılar ve bunu bıraktılar. Ev, tarla paramı siacaklar bu gece... Bunu kurtarmealıyım... Bir hafta on güne kadar ben gidiyorum... Dün kızımı çaldılar, bu günde ye- ni bir hayat kurmama yardımı o0- lacak bu parayı alırlarsa, ben ö- lürüm... Evet, gülme majur efendi... Âşık Müstecep'te insandır... Os- nım çıkıverir... Uzun boylu, biraz kanbur, iri kurnaz gözlü jandarma çefi bir 6- linde o korkunç mektup, diğer eli hâki pavtalonunun ön cebinde (0) Çavuş elendi. 30 — Servetilünen — 2415 KADI VII Yazan: Cavit YAMAÇ intizamaz yazıyı tekrar - tekrar okuyarak odanın içinde bir iki defa dolaştı. Sonra çatırdılarla yanan teneke sobaya bir tekme attı. Ve daha sonra Müsteceb'e doğru dönerek, o yıkıcı Mefisto- vari gülüşüyle kahkahaların ©n korknncunu savurdu : — Sen deli misin Âşık 1 Gele- cek haydut mektup yazar mı hiç? Sonra, ben burada ne için bulunu- yorum! Onlar senin bu mektubu ba- Rakı senin beynini kemirmiğ... Yirmi haydut gelse, yarısinı eski flintan'la sen temizlersin... Bunu herkes, bilir... — Yek, efendi, yok... Eeki flin- tam ve eski cesaretim de yok. Ben, korkak bir adam, korkak bir mihor (2) oldum... Gelirlerse, beni öldürürler... Oğullarıma ait bu pa- radan da onları mahrum ederler... Kostaki, killi ve üç ağır &srl pirinç yüzük taşıyan elini Müste- ceb'in omuzuna koyarak : — Âşık, dedi... Haydutlar mek- tup yazıp gelecekleri vakti bildi- recek kadar aptal değildirler... Haydi sen git, rabat - rahat, içkini iç... Bu mektup şaka, hem de fe- na bir şaka... Ak... son kelime jan- darma çavuşunun âğzında hece olarak kaldı... Müstecep, donuk ve - gağirın gözleriyle dışarı çıkmıştı. Kostaki bir an Müsteceb'in omu- zunu okşadığı kolnnu havada tuttu ve sonra dişlerini gıcırdatarak gü- Tümsedi ; — Aptal... aptallar... diye mı- faj) Ayyaş rıldandı. O giin Müstecep, ne yaptığını bilmeden gezdi tozdu. Akşam üze- ri geldi ve odadaki yerde serili yatağa uzandı. Girene » çıkana bir şey söylemedi. Gelinleri ve karası yine ocak başında oğulları duvar dibinde, herbirini bir düşünce almıştı: Hey. dutlar. Müstecep, Deliorman'da sık sk vukubnlan bu baydut baskınını teferruatiyle düşünüyordu. Bir an keldi ki rezil heriflerin yaptığı işi o kadar çok duyduğundan köye, civara fecii bir kaza olarak düşündü, Fakat, basılscak ev kendininkiydi ve parası alınacak insan da ken- disiydi. Bak, bunu unutuyordu. Haydutların civarda yaptığı bas- kının endişesiyle ginirleri o kadar alışmıştı ki, bu gece vukubulacak olan bu baskını göğsünde feoii bir haber gibi tutuyor. Başını #ilkti ve fikirlerini tangim etmek istedi: Demek ki, komitacılar buraya hü- cum edecekler ve paraları alıp ve belki kendini de Sungurlar'lı Hoca gibi işkenceler içinde inlete- ceklerdi, Kulaklarını kesip, burnu- nu kızgın demirlerle yakabilirlerdi. — Ah! diye bağırmak istedi ve inledi. Ev halkı gözlerini ona doğ- ru çevirdi. Âdem sordu. — Ne oldu! , — Hiç... Dalmışım... Kötü bir rüya. Ve sonra vakit yine sessiz ke- limesisi eridi. : Müstecep uyumuş... Kadınlarla iki oğlu göz kıpıştarıyorlardı. Kapı çalındı. Hepsi birden yerlerinden sıçradılar. Müstecep İbrahim'e: — Git aş... Ne olacaksa olsun... diye mırıldansbildi. İbrahim, feneri aldı. O dönün- ceye kadar sanki zaman tavanın bir tarafında asılmış «gitmem! git- mem!» diye bağırıyordu. dışarda iki üç kelime duyuldu; sonra İb- rahim'in kahkahası. Ne olduğunu kimse anlıyamıyordu ve Müstecep gabırmz hayvanlar gibi ayaklarını sinirli-sinirii oynatıyordu. Nihayet, İbrahim içeri seslendi; — Başınızı örtün! Üç kadın ellerine geçenle baş- larını örttüler. Sonra başta İbra- him'in tebessümlü yüsü olmük ü- zere içeri dört kişi girdi. Müstecep sevincinden bağırdı; — Oevamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: