H İ k a > Y e GEÇİM DÜNYASI A BW ir Nedim, birdenbire hatirina gel- miş gibi: — Ayol! dedi, haberiniz yok mu, bu sabahki ekespresle Leylâ geldi. Bana telgraf çektiği için karşılamaya gitmiştim. Artık hep İstanbulda kalacağından bahsetti. “Sadi ne yapıyori,, diye geni sordu. Ve bir gün eli değince ziysret ede ceğini söyleyerek &dresini istedi. Şadi büyük bir bir alâka ile din- lemiş olmasına rağmen lJâkayıd görünmiye çalışarak: — Haberim yoktu. Dedi. Buna teleton etmiş olsaydın her halde gelirdim. Nedim, Şadinin Leyl& ile bun- dan on sene kadar evvel flört et- tiğini bildiği için, biremare yaka- lamak maksadile gözletini arka- daşının yüzünden ayırmıyordu. Şadi acaba onu, hâlâ seviyor mu idi? Yoksa bu da zamanın o ha- rikulâde eriticek o tesiri altında unutulmuş mu idi? Mamafih me- rakını tatmin edecek vazih hiç bir çizgiye tesadüf edememişti. O sırada tramvay Taksime gel- diği için Nedim, Şadiden ayrıldı. Ve biletcinin hareket zilini çek- mesile Şadi kendini on gene ev- velki hâtıraların srasınde dolaşır buldu. Bir gün; bir yaz günü Ka- dıköy iskelesinde bilet alırken çantasını düşüren genç bir kız gör- müştü, Genç kız kendisinden biraz ilgride ayakta duruyordu, Arkası dönük olduğu için yalnız vücudu- nun dış çizgileri Ogörünüyordu. Şapkasının altından boyamış zan- nını verecek kadar sarı saçları dökülüyor, ve bu saçlar, sinirden ileri geri mütemadi hareketlerle kıpırdanan umuzlerını örtüyordu. Şadi yerden aldığı çantayı sahibine iade ederken onün yüzünü göre- bilmişti, Hatta buna yüzünü gör- dü bile denemez, Kendi gözlerinin içine bakan yeşil bir çift göz ve tebessüme müheyya fakat çok cid- di duran taze dudaklar. Ondan şonrasını haftalık Tan- | devular takip etti. Ve bu böylece ne kadar sürdü Allah bilir? Günün birinde Leylâ gözden yokoluverdi. Bazıları evlendiğini söylemişler, bazıları da bir ecnebinin onu bu- radan alarak kendi memleketine götürdüğünü iddia etmişlerdi. Fa- kat Leylânın kendisinden hiç bir haber çıkmamıştı. Şimdi bu sabah arkadaşı, Nedime “Elim değince ilk fırsatta Şadiyi göreceğim.,, demişti, Acaba hâlâ eski güzelliğini muha- faza ediyormu idi? Yoksa değiş- mişmiydi? Meselâ gergin dudakları genişlemiş ve solmuş muydu, Göz kapaklarındaki mavi gölgeler: hâlâ duruyor muydu! Bötün bunları düşünürken Şadi kendisinin heyecanlanmakta oldu- ğunu hissetti. Fakat bu heyecanını yenmek için güldü; «Her şey maziye ka- rışmıştı,> Dedi. Fakat buna kendi de pek inanmadı. Her şeyerağmen «mâzi» olmayan bir şey vardı. Leylânın gözden sırrolduğu gündenberi mesleğinde terakki et- miş nihayet geçen sene, mesaisini takdir eden idare meclisi onu bankaya direktör yapmıştı. Kapı- sında hususi odacısı ve masasında müteaddit telefonları vardı." Hal- bu ki gençliğinde iş adamı olacağı hatırına bile gelmezdi. Musiki ile uğraşır, bir artist olmak idealini beslerdi. Hocası, oldukça iyi Piya- no çaldığını söylediği gün -ki o gün «Henüz güu doğuyor> valsini hiç hatasız sonuna kadar çalabil- mişti - Leylâya rengini hatırlama- dığı çiçeklerden bir buket hediye ettiğini hatırladı. ci Aradan üç gün geçti. Dördüncü günün sabahı Şadi Bankaya her zamankinden biraz daha geç gitti, Kendisine getirilen evrakı imza ettikten sonra, bir kaç gündür ağırmakta olan başına, ufak bir otomobil gezintisinin fe- rahlık verebileceğini düşündüğü sırada, odacısı bir hanımın kendi- sini görmek istediğini haber verdi. İçeri giren Leylâ idi, Aradan geçen on sene onu biraz daha oi- gunlaştırmış, biraz daha kadın tipli yapmıştı. Bu halile belki de eski- sinden daha arzu edilir görünüyor- du, Arkasına limon küfü bir domino giymişti. Siyeh şapka ve siyah eldivenler taşıyordu. Hayretinden dons kalan Şadinin karşında, odanın ortasına kadar yürüdü ve: — Acaba, dedi, sizi rahatsız mi ediyorum! — Bilâkis &izi bnrada görmek benim için büyük bir saadettir. Oturmaz mısınız?. Büyük kadife kanepenin üze- rine yan ie oturdular. Leylâ; — Ben,dedi. Buraya yerleşmek fikrile ir Fakat o kadar yalnız kaldım ki, tekrar eski mu- hite, eski hayata dönmeliyim. Bel- ki bir hafta, belki de onbeş gün sonra âize vedaa gelirim, apmasanız, gene 8İZ İstanbula yerleşmek fıkrinde sabit kalsanız, aileniz, akrabalarınız hep buradalar, Onların arasında avunur gidesiniz. Leyiânın gözleri boş oda içinde daha çok parlıyor. Ve adeta mık- natisi bir hava yaratıyordu. — Lâkin, dedi Leylâ. Sizden bir rieada bulunmıya geldiğimi söyle- meliyim. — Buyurunuz, Sizi dinliyorum. — Eski bir hatıranın. Hemen henüz bundan sekiz, on sene ev- veline git. Bende oldukça derin tesirleri olmuştur. Bu galiba bir şarkı. Bir velatı, Şadi kafasında bir köşenin ay- dınlandığını farkeder gibi oldu. Demek Leylâ onu hâlâ seviyordu. Demek Leylâ kendisi için çalınan o valsi unutmamıştı. Bu genç ka- dın; şu yanında, kendisinden y&- rım:metre uzakta oturan Iğtif var- lık; onun zengin, şerefli fakat ku- ru hâyatına biraz çiir ve mâna katabilirdi. Şadi: — Sizin, dedi, bu arzunuzu da diğer emirleriniz gibi yerine geti- receğimden emin olmalısınız. Kadın titrek bir sesle: — Bunu, dedi. Bu akşam rica edebilirmiyimt Bana bu iyiliği yaptığınız takdirde size minnettar — Beni iltifstınız ile mahcup ediyorsunuz. Zira bütün heves ve çalışmalarıma rağmen iyi bir pi- yanist olamadım. 19 — Servetifâinun — 2414 4