26 Kasım 1942 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

26 Kasım 1942 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Siz benim nazarımda daima bir san'atkâr olarak kalacaksınız. Şadi heyecandan konuşamıyaca- ğını bhissetli. Hayatında bundan daha dehşetli dakikalar yaşama- mıştı. Bu eski, tanıdığı Leylâ de- gildi. Onunla, o zamanlar oldukça Iâubali konuşurdu. Aşkın çocukluk devresile, olgunluk devresi arasın» ne büyük uçurumlar vardı. Onun âciz bir durumda kaldı- ğını gören kadın ayağa kalktı. Ve ancak o zaman Şadi, Leylâya üze- rinde evinin adresi yazılı bir kart vermenin münasip olacağını dü- şündü. Ve kabıda, teşyi ederken de: — Saat dokuzda bekliyorum demeyi ihmal etmedi. “. Leylâ Şişlideki eve sast tam dokuzda gelmedi. Dokuzu beş geçe geldi, Dokuz ile, dokuzu beş geçe arasındaki bu ufacık zaman par- gazı bin bir ümit içinde yuvarla- nan Şâdiye tahammül edilemez derecede uzun göründü. Hattâ bir aralık Leylânın geleceğinden bile şüphelendi. Fakat kapı çalındığı zaman bir dakika inme inmiş gibi yerinden kıpırdanamadı. Genç ka- dın siyah bir gece elbisesi ile eve girdi. Siyah renk onu ne kadar güzel gösteriyordu, Leylâ hakikaten harika bir ka- dındı. Şadi onun elini tuttu. Öp- mek için dudaklarını değdirdiği vakit bu elin korkunç derecede soğuk olduğunu farketti. Fakat bunun heyecandan ileri geldiğine zahip olduğu için bir şey sormadı, Rilakis hattâ içinde inşirah bile duydu. Birkaç dakika devam eden bir sessizlikten sonra - böyle zaman- iarda herkes ilk sözün karşısın- dakinden gelmesini bekler - Şadi, pencereye yakın bir köşeye yerlep- tirilmiş piyanonun iskemlesine o0- turduğu vakit Leylâ! — Çalmasanız, dedi. Zira çok heyecanlıyım. Biraz konuşsak daha çok ferahlarım. — Fakat ısrarla istemiştiniz, Mamafih mademki konuşmayı ter- cik ediyorsunuz Leylâ, koli biraz doğrula- rak; — Hafta sonunda buradan ay- rılacağımı düşünerek üzülüyorum. Dedi. — Peki, Fakat bunu zarari kılan sebep nedir? 70 — Servetifünun — 2414 — Bütün işlerimiz orada. — Onları buraya nakletsek. — İmkânaz! Bu «imkânsız» sözü insanı Şi: leden çıkaracak bir katiyet ifade edişordu. Şadi ona: — Leylâ, bırak şu işlerini, Mesut olmak o kadar zor bir şey değildir. Biraz makul olmak lâzım. Benim öana çok ihtiyacım var. İstersen hayatlarımızı obirleştire- lim, Diyecekti. Fakat bu «Hayat- larımızı birleştirelim» sözü pek giğ kaçıyordu. Ona daha önceden zemin hazırlamalı idi. Meselâ yal- nızlığından ve bu yüzden bedbaht olduğundan bahsedebilirdi. Ken- disine eş olacak bir kadını mesut etmeye çalışacağını vaad edebilir- di. O zaman Leylâya sahip olmak gayetle kolay olacaktı. Fakat söy- lenmesi lâzım gelen bu şeylerin hiç birisini söyliyemedi. Onun bir şeyler hazırladığını sezen Leylâ: — Size. dedi, Bankada rica ettiğim şeyi şimdi yapabilirsiniz. — Demek heyecanınız yatıştı! — Evet. Şadi tekrardan piyanoya otur- du ve “Henüz gün doğuyor, val- sini: çalmıya başladı. Çaldıkça için- de bir şeyin büyüyüp genişledi- ğini ve kollarının bu imbisata ta- hammül edemiyeceğini hissediyor- du. Şu anda Leylâ, her halde ken. dinden geçmiş birşekilde onu din. liyor olmalıydı. Hayat ne kadar cazip, yaşamak ne kadar tatlı idi. Meslek, mevki, para, şan, hiç bir şey insanın sevdiği kadın tarafın. dan sevilmesi kadar memet Men Son notaları çalar — Giderayak sizden bir şey daha rioa edeceğim, bilmem yapar mısınız? dedi, — Her istediğiniz yerine geti- rilecektir. Leylâ cevabın bu şekilde ola- cağına o kadar emindi ki eğer menfi bile çıkmış olsaydı o farkın- da olmadan gene devam edecekti. — Tanıdığımız bir adam var- dır. İşsiz kaldı zavallı. Onu yarın size göndersem münasip bir yere koyabilir misiniz * erhal ! — Çok teşekkür ederim. — Ertesi sabah tatlı bir rüyadan uyanan Şadi geceki o mesut zİy&- retin de bu rüyaya dahil olup oi- madığını düşündü, Fakat sarih bir neticeye ulaşamadı. Ancak Ban- kada her günkü evrakı imza et- mekle meşgulken “Leylâ hanım size benden bahsetmiş olacaktı, diye karşısına çıkan bir adamın sözlerile uyandı. Evet Leylâ dün gece evine gelmiş ve onun piya&- nosunu dinlemişti. Ve giderken de ehemmiyetsiz bir şeyden bahseder gibi, göndereceği adama iş verme- sini söylemişti. Bu adam şu anda karşısında duruyor ve meraklı göz- lerle kendisini tetkik ediyordu. Henüz gençti.' Kibar bir tavrı var- dı. Her halde düşmüş birisi olmg- lıydı. Vereceği vazifeyi kestirmek maksadile bazı şeyler sormak lü- zumunu hisetti. O zaman karşısın- daki adamın Avrupada iflâs etmiş bir tüccar olduğunu ve hali hazır- da da Leylânın kocası bulundu- gunu öğrendi. kendisine doğru eğimli zannetti; Nerede ise onun ateşli dudakları saçlarında ve yanaklarında dola- şacaktı, Halbuki böyle bir şey ol- madı. Ve hattâ büyük bir coşkun- iuk içinde Şadi piyanonun kapa- ğını çarparak kapadığı zsman Leyiâyı daha canlı buldu. Gözleri daha parlaktı. Şadinin: — Bilmem, iyi çalabildim mi demesine sadece başile cevap ver- di. Ve seri bir hareketle yerinden kalktı. Kapının yanındaki büyük boy aynasında bir kaç saniye ken- dini seyrettikten sonra: — Siz hakiki bir centilmenşi- niz, Şadi bey, dedi bu lütfunuza çok teşekkür ederim Ve onün cevap vöthâzinö yahut bir şey söylemesine meydan ver- meden : ŞEHİR TİYATROLARINDA Dramda ; KOLLEGE KRAMPTON Yazan : Gerhard! Hauplman Her perşembe naat 16,30 da tarihi matineler o * Komedide: ASRİLEŞEN BABA KOMEDİ Yazar: Spiro Mellas Her cumartesi ve pazar günleri her iki kısımda da matineler Yazımızın çokluğundan «Vitrin» «Tiyatro ienkidlerini» bu sayıya ko- yamadık. Okuyucularımızdan özür dileriz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: