veden dönerken ayrilmışlar gibi hiç bozmamak mı lâzımdı? Velhasıl ne lâzımdı! Osman bunu kestiremedi. Ellerini arkasına bağladı ve lâfa ortasından girdi: — B... Yaşardedi. Kızı 8lip gö- türdün, rahat mısın Yaşar böyle bir sual beklemi- yordu. Hiç bir şey anlamadan, göz- leri âdeta bir an görmiyerek O8- mana baktı. -- Rahatım ya, dedi. Bir zamön sessizlik oldu. Yaşar biraz tafsilâğ vermek lâzım geldi- ğini düşünerek ilâve etti: — Gündüz, işteyim hergün, ge- celeride sinemada, — Karın ne oldnki ulen, dedi Orman. — Karım mıf Ne olacak; Ben nerdeysem oda orda elbet. -— E.. Gündüzleride işte mi? Çalışıyormu! Yaşarın bnrada zihni bulandı. Karısıyle tanımadığı, ismini ve şek- lini bilmediği bir adamın arasında bir şeyler geçtiğini veya geçebile- İeceğini, kendisi fabrikada çalışır- ken belki de karısının onunla ya- şadığını düşündü. Bunlar oluyordu diyemezdi. Fakat olabilirdi. Kendi- si yokken onun canı sıkılabilir, baş- ka dünyalar hülya edebilirdi. Ba düşünceleri sıkıntılı buldu ve unut- mıya çalıştı. — Yok çalışmıyor, dedi: evde, Gündüzleride. Ne yapsın belki ca- nı sıkılır, sokağı seyreder, aşağıda ufacık adamların dolaştıklarını gö- rür, belki uyur, veya yün örer. Osman bunları pek diniemiyor- du. Yaşarın da böyle bir kadınla bütün dünyadan, yani mahalledeki kahveden, mahut deniz kenarından ayrı yaşamasını ne aklı alıyor, ne de bunu doğru buluyordu. Bütün gününü oyun kâğıtlarıyle geçiren Yaşar şimdi bir un fabrikasında çalışsın? Sabah altı buçukta evin- den çıkıp işine yollansın! İşte bu aesip, Yaşarın hayatında nasıl ol- duğana, kendi hayatında olamıya- cağına inandığı bir işti. Aklı tek- rar mahalleye, oyunlara gitti, Ya- şara biraz daha yaklaştı. Ve daha alışkın bir sesle: — Yaşar dedi,piyasada yeni bir oyun var, görsen çok seveceksin, Ve mahalle kahvesinde yeni mo- da olan, salgın haline giren, -her. kesin birbirine öğrettiği elli iki kâ- ğıtla oynanan bir iskanbil oyunun- — Büyük teselli — Gavsi Ozansoy'a — Yıldızları bekliyor bir vahada develer, Düştükçe goribliyor kum üstünde gölgeler; Bir şehvet rüyasında çıplak kadın kıyılar, Birer titreşen alev kanad çırpan martılar. Karanlık aranıyor gül göğüslü dağları, Venüse birer tüldür pembe balık ağları. Geriye bakar gibi yola dalmış bayırlar, Tanrının düşürdüğü birer mendil çayırlar. Ağzında tatlı yemle kuş dönüyor, yuvaya, Çiçekler buse Için göğüs açmışlar aya. Rüyaları taşıyor sükün kanatlarında, Ölüler dile geldi insan hayatlarında.. Yer yüzünde çanın da ezanında derdi bir, Tonrı gibi şair de yalnızken kudretlidir. Boş geçirdim diyemem günün akan selini . Unutulmuş bir rüya uzatıyor elini. İhsan BORAN dan bahsetti. Biraz uzunca anlattı, Yaşar merakla, gözünü bile kırp- madan sonuna kadar dinledi. —bBen, oyundan anlamam, dedi. İşte o an bir gey oldu. Yaşar için büyük ve insan hayatında pek fazla olmıyan bir şey. Osman öyle dinleyip cevap vermeseydi. “Ben oyundan anlamam,, demeseydi bel- ki bu şekilde bir yıkılma ve yeni- den meydana gelme halini içinden duymıyacaktı. Sanki bir ağaç, bü- yük bir ağaç hemde, içinde salia- nıyor, hiç bir kök onu tutmıyordu. Yaşarın başında rüzgârlar esti, uğuldadı. Sanki Beyoğlunda, karısında ne vardı? Gündüzün fabrikada iyice yoruluyor, gece sinemada bir Insan kalabalığının içinde ouyukluyor, soura apartımanın en üst katinda dünyadan büsbütün ayrılmış gibi, hiç alışmadığı tarzda bir gece £6- giriyordu. Halbuki mahalle kahvesinde yeni oyunlar çıkabiliyor, yeni bir dört bir araya gelip oynuyor, Hacı Emin de bazan ocağı bırakıp ma- saya oturuyordu. i Kadınların denize girdikleri ye- rin ilersinde erkekler denize giri- yordu. Sevda çeken kız ve delikanlı- ların hikâyesi iki günde kahveye geliyordu. Çok sıcak yaz gecelerinde kim- se evine bir türlü girmek istemi- yor, yatağa girer girer girmez bo- gucu bir havayia karşılaşacaklarını yatağıu gündüzün bütün &ıcağını içine iyice sindirmiş olduğunu, kız- gın yün koktuğunu düşünerek ka» pının önünde duruyorlardı, elbet şimdide orada her kadının önünde küçük, büyük iskemlelere oturan bir yığın insan vardı. i Osman son pazar günü lirasına pişti oynarken, görülmesi lâzım gelmiyen bir anda polisler tarafın- dad basıldıklarını ocürmümeşhut mahkemesine verildiklerinide an- latitı, Osman hâkimin karşısında ka- bil olduğu kadar sâf durmuş, okur yazar bir insan gibi konuşmaya dikkat etmişti, Ve müdafaasına harikulâde bir cümle ile başlamıştı: “Kfendim, pazar olması hasebiyle hava güzel- di., “Üç arkadaş havadan istifade etmek, yorgunluğumuzu gidermek — Devamı 107 inci sahifele — 10$ — Servetifünun — 2995