“ | Stefan Z WEİG — . PERİŞAN HİSLER ii j g gö, Ziya YAMAÇ j Orada işitilen ayak besleri an- cak benim odama çıkan birinin olabilir. Bu srada tavan arasında benden başka kimse yok. İhtiyar kadında, bu katta olduğu balde, çoktan uyumuştur. Zaten o kimse- nin ziyaretini kabul etmez ki. Acü- ba gelen hocam mı? Hayır, olamaz. Onun acele yürüyüşü ile, bu kor- kak, sinsi adamlar arasında müna- sebet yok. Ancak bir hiraız, bir ca- ki böyle yürüyebilir. Bir dost ols- maz. O derece dikkat kesilmişim ni kulaklarım nğuldamağa başla- mıştı. Kapımda bir anahtar &esi işitince, olduğum yerde, donmuş gibi kaldım. Psrarengiz misafir k&- pıma dayanmıştı. Çıplak ayakları- ms çarpan söğuk hava kapının açılmış olduğunu haber verdi. Fa- kat nasıl olur? Buranın anahtarına yalnız hocam maliktir, Eğer, gelen o ise, neden bir yabancı gibi çeki- nerek, gizlenerek geliyor? Acaba helimi merak edip te yoklamağa mı geldi? Fakat bü acayip misafir ne diye sahanlıkta oyalanıyor, içe- riye girmiyor? Korkudan taş kesil- miştim. Bağırmam icap ettiğini dü- şüntiyor, fakat sesimin boğazıma yapışıp kaldığını hissediyordum. Yerimden kıpırdamak istediğim halde muvaffak olamadım, Ayak- larım uyuşmuş gibiydi. Şimdi bek- lemedik misafirimle benim aramda incecik bir duvar mevcuttu, Fakat her ikimizde bir adım bile atami- yorduk. Bu sirada kuledeki saatin çaldı- gını duydum. Bir tek darbe. De- mek ki saat on biri çeyrek geçiyor. Bu seş kendime gelmeme sebeb ol- du. Şiddetle kapıyı açtım. Karşım- da duran hakiksten hocamdı. Ka: pıyı açmamla husule gelen cereyan elindeki mumün ışığını yükseltti. Arkada, duvarda, gölgesi oynuyor- du. Beni görünce, ürkek bir hare- hette bulundu. Ani bir cereyanla uyanan ve yorganı başına çeken bir ağam gibi büzümüştü. Mumdan bir damla eline düşünce biraz kendini topladı. Dehşetli bir korku içinde ancak şu kelimeleri söyliyebildim: — Ne var, ne oldu? Bir kelime bile söylemeğe mu> vafftak olamıyarak, birisi boğazını sıkıyormuş gibi, sustu. Nihayet mu- mu komodinin üzerine koydu. Oda içinde baykuşlar gibi oynaşan göl- geler hemen sakinleşmişti. Neden sonra: — İstedim, şey... Diyebildi. Suç üzerinde yaks- lanmış bir hırsız gibi, gözleri yere dikili olarak duruyordu, Bu korku insanı sinirlendirecek bir şeydi. Gecelik gömleği içinde perişan bır vaziyette, şaşkın: mahcup titriyor- du Birdenbire bu zayıf vücut e gin vaziyetinden sıymlarak bana doğru hareket etti. Gözlerinde çir- kin bir parıltı belirmiş; yüzünün hatları korkunç bir tebessümle ge- rilmişti. : Bu müthiş maske, bir an yüzü: me sesBizce tevecoiih ettikten sonra, büzülmüş, dudakları arasından in- ce, yılan gibi bir se8 şu kelimeleri fısıldamıştı: — İstedim ki... artık teklifsizli- ği bırakmamız icabettiğini söyle- * “mek istedim... Bir profesörle, şakir- âline yakışmıyor... Anlıyor musun? Aramıldaki mesafeyi aşmamalıyız. Bunlari söylerken bana öyle nef- retle bakıyor, kelimeleriyle yüzü» mü öyle tokatlıyordu ki, korku ile geriledim. Acaba sarhoş muydu! Yoksa çıldırdı mı? Yumruklarını sıkmış üzerime atılacak gibi kar- şımda duruyordu. Bu dehşetli sahne ancak bir sa- niye sürdü. Sonra özür kılıklı bir şeyler mırıldanarak mumu koydu- ğu yerden aldı, Biraz evvel kaybolan gölge tek- rar duvarlarda kara bir şeytan gi- bi göründü. Çıktı. Aklım başımdan gitmiş sesim çıkmaz olmuştu. Kapı giddetle kapandı ve basamaklar, ayakları altında inledi. y Bu geceyi sala unutmıyacağım. Hiddetle, büyük bir nevmidi âra- sında boşalıyor; fikirler maytap fi- gekleri gibi kafamdan karmakarı.. şık fışkırıyordu. Neden bana bu işkenceyi reva görüyor, niçin gece yarıları merdivenlerden sessizce tlr- manarak beni tahkir etmek İçin zahmet ediyor; diye bin defa ken- di kendime goruyordum. Ona karşı ne hata yapmıştım, gönlünü almak için ne yapmam icabediyordu! Sersemlemiş bir hslde kendimi yö tağa attım, bir sanlye sonra yine karyoladan atladım, sonra tekrar yorgana büründüm, Çehresi bir tür- lü gözlerimin önünden gitmiyor; bir hayalet gibi karşıma dikildiği- ni, o esrarengiz gölgenin duvarlar- .da oynadığını gorür gibi oluyor- dum. Sabahleyin kısa ve yorucu bir dalgınlığı müteakip uyandığımda bütün bunların rüyâda vaki olduk- larına kendimi iknaa uğraştım. Fa- kat gözlerim komodinin üzerinde donan iki yuvarlak ve sarı mum lekesina ilişti ve sabahın parlak siyası altında hocamın hırsız adım:- larile kapıma gelişi tekrar hays- limde canlandı Günün geç vaktine kadar odam- den çıkmadım, Onunla karşı ker- şıya gelmek ihtimali küvvetimi ke- siyordu. 93 — Servetifünun -- 2994 mmm İl, in ine m izm