Hikâye « Çifte Direkli otörçifte direkliydi. Buna Karadenizliler sâdece «Çifte» derler. Keniz kı- yısındaki Nahiyenin if- sanları, çifte sedası kulaklarına gelince: Onun arkasına dizilmiş elli altmış kayığın hamsi balığı için denize ağ döküşünü hayâl ederler. Kulakları: Balıkları ürküt- mek için denize kuvvetle çarpılan küreklerin çıkardığı şehvetli ses- leri baygınhkle dinler. Ağızları belli bir lezzetin tadıyla bir kaç defa açılır kapanır. Bakkallar yakın vilâyete sipariş ettikleri şeker, pirinç, makarnanın guvalını, eskiden elli kuruşa getirt- tiklerini hatırlarlar. Hafif bir kız- gınlık duyarlar, Fakat kârlarındaki artmayı düşünerek teselli olurlar, Fırıncılar, unun bol ve ucuz zamanında, motorcuların unu v8- resiye verdiklerini hatta bu işte yalvardıklarını düşünerek hayıf- lanırlar. ; Sahil çocukları ( hayâlbazlar ) motorun sesine, rengine, direğine meftundurlar, Biz şimdi deniz yolunun orts- sındayız. Bu nahiye pazarından dönüştür. Geminin içi pazarcılarla dolu, İki tane manifaturacıdan bir tanesi bugünkü alış verişte eline geçen paralaşı sayıyor, gözlerini karşısındaki yolcunun kırmızı ye- gil goraplarına dikerek gelecek pazara alınmak üzere vere siye verdiklerinin hayalinde bir listesini yapıyor. En nihayet pa r#ları kıymet ölrasına göre demet- liyerek diğerlerinin yanına koydu. Cebindeki madenileri saymak lü- zumunu hissetmedi. Kafasını kal- dırarak gözlerini etrafa gezdirdi. Belliydi kendinin de kaydolabile- ceği bir mevzu arıyordu. Diğer manifaturacı yan otur. muş yemeğe fırsat bulamadığı öğle yemeğini akşam yemeği ile bera- Salih OTARAN ber yiyordu. Kafam kendi hesap- larile doluydu, Muhtelif cihetlerde oturmuş 4 tane fındık simsarı vardı. Bu pa- zar aldıkları fındıkların ekserisi. nin tombul fındık olduğunu, şim- dilik elli çuvel alabildikleri; para- ları müsait olsaydı daha çok al- mak istediklerini söylüyorlardı. Ara yerlere oturmuş etraf köy- .lerden kazaya herhangi hükümet, işi ile çağırılan beş altı kişi de bu se- ne fındığın çok para edeceğini, fın- dıklarını erken agtanların oldukça ziyan ettiklerini; bu sene yukarı taraflarda fındık olmadığını söyli- yerek ortalıkla konuşuyorlardı. Kazadan gelen dava vekili de Türkiyenin yakında bilmem nere ile bir ticaret anlaşması yapmak ihtimali olduğunu buna göre de fındığın pahalılaşacağını kendine has büyük biredâ vererek ağır ağır söylüyordu. Hattâ o kadar ağır basarak konuşuyordu ki du- dakları bir hapishanin demir ka- pısımn iki kanadı gibi zor ve gü- rültülü açılıyordu. Çiftenin kenarına dayanmış bir orta mektep talebesi bunları hiç dinlemiyordu. Denize, arasıra ya- lıys bir geyler arıyormuş gibi ba- karak; ne olursa olsun bu ay riya- ziyeden (orta) alabilmeği düşü. nüyordu. Motor odasının üzerinde bir müddettenberi uyuyan altı yaşla- rındaki çocuk; başını koluna dayıya- rak yan olarah uzanmıştı. Mırıl. danarak tahtaya parmağıyla bir şayler çizerken ılık akşam güneşi altında uyumuştu. Dümendeki gemicinin kocaman elleri kirli fakat sağlam bir yüzü vardı. Elindeki sigarasını uzun İa- sılalarla ve ağır ağır içiyordu. Bu dumah alıp vermenin temposuna gözleri de iştirak ediyordu. Ne dü- şünüyordu bilemiyorum ?* Muhak- kak ölan şu var ki hestahanenin bu sarı duvarları mubayyilesine uğramıyordu. Kanserden yatan, ciğerlerinden ameliyatlı ile zerre kadar alâkası yoktu onün. Diğer dört tayfa motor odaşı- nın yanında oturmuşlardı. Bazan uzakta görünen bir yağ balığından, bu sene hamaiye çıkılmânın biç nasib olmayışından bahseğdiyorlar- dı.. Birisinin gözleri çımalarda; iki- sininki de birinci ve ikinçi yelkeni kontrol ediyordu. Diğeri kaptanı gözlüyordu. Kaptan babacan bir adamâ berziyordu, Kuvvetli kolları geniş bir gövdesi vardı Sarı bıyıkları yüzünün ifadesini âdeta tamamlı- yordu. İri gür kaşları uzun, gör- müş geçirmişliğin inhinanını &l- mıştı. Bu anda gözleri keyif ve lez- zetten rahat ruhat açılıp kapanıyor- du. Yüzünde bir iç frahlığının gev- şekliği vardı. — Lâyfer sayıfayı çeviriniz — Hovardalık Çarşının ilk müşterisi ben olacağım. İpek taklidi ucuz bir mendil, Bir de boyunbağı alacağım iyisinden ; Ayakkabılarımı da boyatırsam ayaküstü Bütün gün benim demektir. Laf atabilirim artık Parkta kızlara. Tarık ÖZKER N 29 --Serveti fünun -— 2399