hiç itibar etmezdi. Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar sözü- müz de meşhurdur. Benim ziyade istikrah eylediğim şey kibir ve gururdur. Mağrurlar mutlaka za- Jim ve cahil olurlar. Uzun haya- tımdaki tecrübelerimde hep böyle gördüm. Kendi menfaatine doku- nulduğu zaman son derece kudu- rup ber türlü zulmü, yalanı ve ifti- rayı su içmek kadar sade iş sa- yanlar ve iyilik gördüğü yere ve- ya adama bağlılık yerine galdıran- lar hep mağrurlar ve eahillerdir. İyilik gelen yerden verileni alır- lar, fakat onu söylemezler ve söy- lendiğine tahammülleri yoktur. O- nun için eski tanıdığım temiz ah- lâklılar iyilik ederler, lâfını etmez- lerdi, çünkü iyilikten karşılik mü- kâfat belemezlerdi. İyilik görenler ise her fırsatta mutlaka iyilik ede- ne karşı yürekten gelen sevgi duy- gularını söylerdi ve onlara baba ve ana gibi hürmet ederlerdi. Gu- rarlu ve azametli olanların yanla- Bir taşın üstünde Bir günün sonunda son defa Gördüm güneşin batışını Bilmem ki doğdu mu bir daha? Rüzgârlar eserken bir akşam Gelin başucuma, dostlarım, Ne kadar sizlerden uzaksam Dinleyin ebedi uykumda Kalbimin hâlâ atışını.. Halid Fahri OZANSOY rına en kolay sokulup kendilerini sevdirenler dalkavuk ruhlulardır, Bunlar cahil ve mağrur da olmi- yan kabiliyetlerin dar olduğuna o Bu gece evimdeyim, Muhacir kuşlar gibi gitti En sevgili ümitlerim, Ve rüyalar beni terketti Artık boşuna beklerim. Yıldızlar yine eski yerinde. Toplanın başıma bütün vehimlerim, Hesaplaşmak isterim sizinle. Âşık olmak isterdim ben » Güneşli bir bahar sabahı. Hayaller geri dönmedi gökten, Nedamet, ömrün tek günahı. Artık boşuna beklerim Ne buldum zamanin dışında, Söyleyin bana, söyleyin ne buldum ? Bir damla sıcak gözyaşında.. Ve şimdi bu kadar, böyle yorgunum ? Suat TAŞER 16 — Servetifünun — 2389 azgınları kandırırlar, Şimdi düşü- nelim; bu hastalıklara karşı çare nedir $ Ahlâk noktasından yüksel- mekten başka çare yoktur. Genç- lik bu vazifeye sarılmalı ve etraf- taki kötü cereyanlara istikrab ile bakmalıdır. Ölüm deryası olan mu- harebe bu hastalıklardan çıktığını” göre üç yıldan ziyadedir. Dünyayı kasıp kavuran muharebenin şu çi- faya, yani anlaşma sulhüne kavuş- mağina dua edelim. Yoksa uzun süren hastalıklar hem çektirir ve gene ölüm ile sona erer. İnsanlık böyle bir akibetten masun kalsın duasından başka çare göremiyo- rum. Sözümü bitirmeden gene bir İsviçre gazetesinden şu satırları hulâsa şeklinde nakleyliyoram: | (Serlevha: Disiplin) Doğru olan şeyi tam mâünasiyle açık söylemek fırsatlâr pek azalmıştır. Çünkü insanlar yalan dolan içinde, pro- paganda mahsulü lâflar dinliyerek ve bunlara karşı hakikati bağıra- bilmekten mahrum surette yaşıyor- lar, Bu hali doğuran ve yaşatan kuvvet son zamanın muharebe taz- yikidir. Yüzlerce milyon adam müdhiş dertler içindedirler, bun- ların bir takımı hayatlarını kahb- ramanlıkta feda ederler, bir takımı da kendi rehatları bozuluyor diye durmayıp söyleuirler. Buna karşı tek çare disiplindir, disiplin İsviç- relilerin ruhuna eskiden yerleşmiş» tirl Şimdi bazı entrikslarla belki yerinden kımıldanıyor, yerinden kımıldıyanları durdurmak ve o&- mek mutlaka lâzımdır. Ahmed İksan TOKGÖZ