5. 'Naehkit TULÜUÜAT Gedikpaşa tiyatrosundan ayrı- lan aktörler, suflörsüz tiyatro oy- nıyarak ortaoyunu ganatkârlarının bu? sahada çalışmalarına imkân vermişlerdir. )lu aktörler eseri 67- berliyerek metine sadık kalmışlar- dır, Nasıl ki bugünkü modern ti- yatroda tam metini suflörden &l- mak yoktur ve suflör aktörün t8- kıldığı yerlerde hatırlatıcı bir Tol oynuyorsa Gedikpaşa tiyatrosun- dan ayrılan sektörler de ayni şeyi yapmışlardır, Asıl tulüatı, yine tu- İâatın ayrı birer janrı olan Orta- oyunu, Karagöz, Meddah sanatkâr- ları meydana getirmişlerdir. Raks ve mugikinin tulüat sahnesinde yer alması eski bir tohumun filizlen- mesinden başka bir şey değildir. Halk bunu yadırgamaz, folklora dayanıldığı zaman Türk temaşa- sının en iptidai şekillerinde musiki ve râks beraberliğini görmek ka- bildir. Türklerde gok eski devir- lerin eseri olan drametik duygu mevcut olmasaydı temaşa hevimiz de bir taklit olurdu. Temaşa nevi- mizin eşsiz janrı bize eski bir ta- rihin malı olduğunu gösteriyor. Tulüat melodramin fazla hâ- kim olduğu bir devirde kendisini göntermiş ve en debdebeli devrini yaşamıştır. Böyle olmakla beraber kozmopolit muhitler ve Mehmed Reşad'ın devrine kadar gelen «Tan- zimat sonrasi> züppeliği ona soy- teri damgası vurmaktan çekinme- miştir. Abdülhamit ve Tiyatro Sultaniye gemisi görülmemiş bir merasimle Toulon limanında karşılandığı gün balkı selâmlıyan Sultan Aziz'in arkasında mağrur ve gözucuyla etrafı kontrol eden bir adam duruyordu. Bu Osmanlı tarihinde Kızıl sultan diye rol oy- nıyacak şehzade, yanındaki ayni seviyedeki insana bile garib garib bakıyordu. Paris'e kadar bütün geçtikleri yerlerde muhteşem me- rasimle karşılanan Aziz ve Osmanlı tahtının bu iki ayrı karakterdeki BİLGANIN IV iki genç varisi Beşiktaş sarayından ayrılmış olmakla müteessir olduk- lan yüzlerinden belliydi. Başyaver Fuat paşanın oğlu Keçecizade İz- . zet Fuat paşa daha gemi yolda iken bu iki garib karakterli insanla arkadaş olmuştu (*J. İçeri girmek emri üzerine ka- pıyı açan İzzet Fuat paşaya mağ- rur bir edâ ile bakan Abdülhamid : — Nereleri gezdiniz bakalım" Fuat paşa damdan düşer gibi sorulan bu şual karşısında, mah- onb bir vaziyette bir iki Paria hi- kâyesi anlatarak meseleyi kapattı. Hamid'in büyük bir neşe içinde dinlediği bu hikâyelere Şehzade Murad Efendi ancak kulak misa- firi olabimişti. — Bugün bir yere gitmiye ni- yetiniz yok müf Diye sorduğu zaman İzzet Fu- at paşa bu mağrur adamı biraz hırpalamak için iç firsattan der- hal istifade eder — Btsndimiz yah at yarığ- larına gideceğim sonra da Bulogne ormanındaki lokantalardan birinde öğle yemeğimi yiyeceğim, akşama da Chapelet tiyatrosunda gazetelein uzun uzun baheettikleri bir kome- âi için locam var. Hamid Zee Fuat pdşanın sözün keser: — Mi hâpsolmak içiv gel- mişsek bizi Beşiktaş sarayından çi- karmıya ne lüzum vardı! Hamid bundan gonra Fuat ps- şaya tiyatroya gitmek imkânlarını aramasını müna&ib bir lisanla an- lattı. İzzet Fuat paşa, Başyaver Fuat paşaya Hamidin bu arzusunu söyler söylemez Başyaver : , o— Tiyatronun biletini Hamid ve Murat Beylere veriniz, Bu ak. şam tiyatroya gitmeleri için lâzım gelen tertibat alınmıştır. Eğer ar- zu ederlerse sen de mihmandar ve ve tecürman olarak refakat et. O akşam Hamid komediyi ha- rikulâde buldu, muhteşem dekor- ları hayranlık içinde seyretti. Ne- (9) Keçecizade Fuat paşanın hâtıratından Bir SAHNESİ şesine payan yoktu, Murat Efendi ise bütün, oyun müddetince tek bir sual bile sormamıştı. Hamid Paris- te bir iki tiyatroya daha gitti; ruhundaki tecessüs hissi tiyatroyu sevmesine vesile olmuş, senelerden sonra padişah olur olmaz, Yıldız sarayında Bagmabeynci İlyas Beyin delâletiyle küçük bir sahne yap- tırmıştı, Ahmed Mithat Efendinin Çerkes Özdenleri ismindeki dört perdelik dramı saraydaki Çerkes yaverleri kızdırmış bunun üzerine Hamid'e verilen bir jurnal Gedikpaşa tiyat- rosunun yangın beltacılarına bir gece içinde yıktırılmasına vesile olmuştu. Gedikpuşa Tiyatrosunu kuran Güllü Agob da müslüman olarak Muziksi hümayuna girmiş- tir. Ahmet Mithat Efendi ise Yıl- dız saray tiyatrosunda oynanacak eserleri hazırlamak ve provalara nezaret etmek için saraya alınmıştı, Saffet Beyin bestelediği Zeybek ba- lesinin provalarını gızlice seyre- “den Hamid zeybek oyniyanların. ağzında palaları görünce senirlen- miş ve oyanu yasak etmiştir. Bu hâdise üzerine Ahmet Mithat E- fendi de saraydaki : vazifesinden affedilmişti. Paris'te ortadan açılan perdeyi gören Hamid, Yıldız'da aşağıdan yukarıya kalkan perdenin yapıl- maşını istemesi Ondaki tecessüs duygusunun kuvvetli olduğuna bir delildir. Melodramın tesiri o de- virde Saray tiyatrosunda büyük olmakla beraber Abdinin saray halkı üzerinde mühim bir nufuzu vardı, Hamid en ziyade melodram» dan hoşlanmakla beraber sahnede ateş alan silâh kullanmak yasaktı, Eseri ve oyunu beğenmediği 28- man 8alonu terkeden, Padişah'ın gittiğini gören kafes arkasındaki saraylılar daha ziyade kafese 80- kulurlar ve meçhul bir âlemi &6y- rediyorlarmış gibi bu deliklerden küçük sahneyi yakından görmiye gayret ederlerdi. 261 — Servetifünun — 23827 .