Stefan ZWEİG PERİŞAN HİSLER Ziya YAMAÇ | dü Her şeyden fazla beni korku- tan bu adamın mutlak inzivasıydı, Bu derece hassas ve heyecanlı bir. inanın hiç bir dostu yoktu. Onun yegâne alâka tesellisini talebeleri teşkil etmekteydi. o Üniversitede arkadaşlarile tam bir nezaket dai- resinde görüşüyor, onlara daha fazla hir alâka göstermiyordu. Hiç bir toplantıya ve cemiyete yanağ- mıyor ve günlerce evini, ancak fakülteye kadar olan birkaç adımı katetmekten haşka bir şey “için terketmiyordu. Dilsiz gibi her şeyi içine gömüyor ve her hangi bir insana veya kâğıda hislerini dök- ul, Artık talebelerle bulunduğu za- , man gösterdiği taşkınlığı anlama- ga başlamıştım. Günlerce cebrinefa ettikten sonra, bir boşalma ihti- yacı duyuyordu. İçinde o derece titizlikle sakladığı fikirler, kelime dizicikleri Ohalinde, sükünetinin mahzeninden, coşkunlukla fışkırı- yorlardı, Evde karısile seyrek, pek seyrek ölarak konuşuyordu. Bu v8- ziyetleri görünce ben dehşetli bir hayretle hattâ hicapla - yaşımın tecrübesizliğine rağmen - bu iki insan -srasında görünmez bir göl- ge, mevcut olduğunu. Bu gölge her an mevcuttu ve onları dai- ma birbirinden ayrı tutuyordu. İlk defa olarak her evliliğin ne derece esrar taşıdığını farketmeğe başlis- dım. Hususi bir davet vaki olma- dığı tâkdirde, mesai odasının ka- pısında bir levha asılıymış gibi, karısı, oraya kat'iyen girmeğe ce- saret edemiyordu, Bu balile karısı onun espri âleminden tamamen uzaktaydı. Onun yanında, hocam, kimseye mesaişinden ve plânlarından bah- sedilmesine müsaade etmiyordu. Karısının kapıda belirmesile, he- yecanlı anlarda sözünü ani olarak kesmesi bana pek dokunuyordu, 260 — Servetifünun — 2387 Bu en basit terbiye kaidesinden uzaklaşması kasti bir tahkir niye- tinden başka bir şey olamazdı. Çar- çabuk ve aşikâr olarak, onun, m&- mevi hayatına karışmasına set çe- kiyeriyordu. Fakat kadın, tahkiri sezmiyor gibi görünüyor, veya alış- tığı için umursamıyordu. Çapkın bir genç kız tavrıyla, hafif ve çe- vik hareketlerle ev içinde dolaşı- yor, merdivenleri koşarak inip çı- kıyor, daima fasl olduğu halde, zamandan tasarruf etmeyi de pe- kâlâ beceriyordu. Sık sık ve daima tiyatroya gidiyor, hiç bir spor teza- hüratını kaçırmıyordu. Buna mu- kabil, kitap, ev işi gibi sükünet ağırbaşlılık icabettiren her şey, bu otuz yaşındaki kadın da, hiç bir alâka uyandırmıyordu. Daima bir şarkı mırıldanarak, kahkahalar sp vurarak ve şakaya muntezir bir halde dolaşıyor, ancak yüzmek, dansetmek veya sıçramak suretile yaşamanın zevkini çıkarıyordu. Benimle katiyen ciddi konuşmu- yor, beni âdeta bir çocuk telâkki ederek, ancak herhengi bir spor hareketine arkadaşlığa kabul edi- yordu. Onun bu açık ve neşeli ka rakterile hocamın ancak oespri- tüel tesirile canlanan kapalı at- biatı arasında büyük bir tezad mevcuttu. Gittikçe artan hir hay. retle birbirine tamamen Zzıt olan bu iki insanın nasıl olup ta eşol- duklarını kendi kendime soruyor- dum. Bittabi bara bu zıddiyetin büyük faydaları dokunuyordu; her hangi bir ağır çalışmadan sonra, kadınla hasbıhale dalacak olursam, başımdan, saatlerce taşımağa mec- bur olduğum bir çelik miğferin âlınır gibi olduğuna zahib olayor- dum, Bitmez tükenmez manevi cehtlerden sonra onunla konuşmağa başlıyacak olursam, bütün muhitın tabii renklere büründüğünü, tek- rar realite &lemine döndüğümü farkediyordum' Hayatın sari ney'e- si, hakkını istiyor ve hocamın ya- nında âdeta unuttuğum gülme ih- tiyacını tatmin ederek, manevi bag- kıların hafiflediğini hissediyordum. Âdeta bir kardeş dostluğu, aramız- da peyda olmağa başladı. Hemen ekseriya tiyatroya birlikte gidiyor ve hemen her vakit lüzumsuz ba- hisler üzerinde konuşuyorduk, Bu suretle âlakamız her türlü gergin- likten uzaktı. Bu hasbıhallerin ta- biiliği ancak kocasının ismi geçince sıkıcı bir tarzda dağılıyordu. Bu hal benim şiddetli merakımı mu- cib oluyordu. Suallerime ve ima- larıma insanı çıldırtacak bir sükü- netle mukabele ediyor; heyecanlı çıkışlarımı ise garib ve esrarengiz bir tebessümle karşılıyordu, Du- dakları kıpırdamiıyor; bu suretle o da ayni şiddetle fakat başka bir tarzda onu hayatından uzaklaştı. nyordu, Buna rağmen ayni sessiz çatı onları onbeş senedenbiri bir arada tutuyordu. ! Bu sır derinleştiği nisbette, be- nim merakım artıyor ve bu göl- geyi ortadan kaldırabilmek için sabırsızleniyordum. Bazen bu &nrrı açabileceğimi zannediyor fakat onun belirsiz ve başdöndürücü ör- güsü gözümün önünden jkaybolu- veriyor Sonra tekrar benliğimi sa. rıyordn. Fakat bu sir asla söz he line dökülmüyor, elle tutulacak bir hale gelmiyordu. Bir genç için ise, meşkuk tahminlerden daha üzücü, öldürücü birşey olmaz. — Devamı var — YABANCI Yazan: Mustafa NİYAZİ