İspanyol Tiyatrosu 16 ıncı asırda kendini göster- meya başlayan İspanyol tiyatrosu, Yunan tiyatrosuna hemen hiç borç lu değildir. İspanyol dramı üzerin- de muası İtslyanr tiyatrosunun da tesiri yoktur. On altıncı asır içinde yapan bazı tecrübeler ve deneme- ler İspanyol tiyatrosunu kurunu vüşstânın dini piyeslerinden kur- tardı bu ilk adımlarda mühim eserler vücude gelmiş olmasına rağmeu İspanyol tiyatrosunun ana hatlarını çizdi, İspanyol tiyatro- sunun babası olan Josn başlıca şahısları çobanlar ve melekler 0- lan daramatik muhaverelerden iba- ret ondört ayrı parçadan ibaret dini? eserler vücude getirdi. Jil visente «Gil Vicente» çoğu kastil- ya lisanile yazılmış kırk iki piyes vücude getirdi çoğu enisinadan mülhem olarak yazdığı bu piyas- lerin en erkişi «Nativiter dir bin beş yüz iki de temsil olunmuş olan bu eder Portekizlileree tiyatrola- rının başlangıcı sayılır, Cil Vicente umumiyetle ahlâki mahiyette tam kırk iki eser yazmıştır. İspanyol tiyatrosunun hakiki müessisi Lope- de Rueda dır. Sevile şehrinde orta halli bir kuyumcu olan Topede- Rueda ilk defa olarak İspanyol dramını kiliseden kurtarmış ve tiyatroyu saraydan çıkararak bir halk temaşası yapmıştır böylece Rueda İspanyol tiyatrosuna bir istikumet vermiştir. Bundan sonra İspanyol dramı mütekâmil bir devreye girmiştir. Rueda eserle- rinde İtalyan (kömedyalarının tesirinde kalmış olmasına rağmen piyesleri yerli bir hava taşır Rue- da'yı bu sahada takip eden «Ju- ande Lacueva»> 1610 - 1550 ilk defa olan milli dramlar yazup «Les Sept enfantes de Lara» Lara hanedanına mensup yedi şehzade “Perişan hisler,, muharriri STEFAN ZWEİG Geçen haftanın ajans haberi Stefan Zweig'ın Amerikada, karı- sile beraber hayata, kendi isteğile veda ettiğini bildirdi. Cihan edebiyatında, nadir şahsiyetlere nasib olan, parlak bir şöhretin sahibi Stefan Zwelg'ı, Türk münevveri, son yıllar içinde tanıdı. Gazetelerde tefrika halin- de tercüme edilen romon ve hi- köye ve tarihi eserleri, Cumhu- riyet (o sütunlarına, (arkadaşımız Hamdi Varoğlunun kalemile ge- çen bir kaç uzun hikâyesi, bil- hassa <#Merhametten maraz» ve «Bir kadının yirmi dört saati» isimli iki romanı, onun edebi de- host hakkında, Türk okurlarına olgun bir fikir vermiştir. Stefan Zweig, 1881 senesi son teşrin ayının 28 inci günü Viya nada doğmuştur. Pek genç ya: şında, edebiyata, tiyatro sahasın- dan girdi ve daha 23 yaşında iken, bir sene zarında, biri şiir, diğeri hikâye almak üzere, çok özlü ve çok güzel iki eseri birden vererek Bouernfeld şiir mükâfa- tını kazandı. Ondan sonra, bu velüd delikan: lının, babası zengin bir fabrikatör olduğu için hayatın ı kazanmak kaygusundan azâde geçen bütün gençliği, çok çabuk eriştiği edebi şahikaya doğru süratli adımlarla koşmaktan ibaret bir faaliyetin şeretli tarihçesini teşkil etmiştir. Romanda, şiirde, tiyatroda, tarihde, hikâyede, hulâsa edebi- yatın her şubesinde. gerek umu- mi kültürünün derinliği, gerek e- debi zevki bakımından eşsizliğini gösteren eserlerle, Zweig, harb sonrası edebiyat neslinin büyük üstadlar arasında mümtaz bir mevkie sahip olmuştu. Çok seyahat eden, çok gören ve beşer takati fevkinde denik meğe değecek kadar çok çalı- şan Zweig'in kaleminde, insan ruhunun derinliklerini kurcalama kudreti en yüksek dereceyi bul- muştu. Çalışmalarında kendisine kıy- mefli bir arkadaş olan, kendisi de güzide kalem sahibi karısı, hayatı olduğu gibi, ölümü de o- önunla beraber paylaşmış bulu nuyor. Dünya edebiyat âlemi, Zwe- ig.in şahsında, yeri doldurulmaz bir kıymet kaybetii. “Cümhurityel, «Le Siğge de Jamora»> zamuranın muhasarası en meşhur eserlerin- dendir. İspanyol tiyatrosu yavaş yavaş «Madrid, Sevil, Valans» ya şehirlerinde kendini göstermeye başladı.” Her şebrin kendine mahsus muharrir grupları meyds- na geldi sonraları bu üç gehir tiyatrolarının başlıca merkezi oldu. İspanyol dramı bin beş yüz doksan da ingiliz dramile beraber olgunluk devresine girdi. Artık bin alt: yüz altmışda her şehrin bir tiyatrosu vardı. Her sınıf halk tiyatroya rağbet gösteriyordu. Pi- yesler sahneye pek iptidai bir şekil- de konuluyordu. Dekorlarde çok iptidai bir şekilde idi halkın tiyat- roya çok fazla rağbet göstermesi külliyetli mikdar ve pek çabuk yazılmış bir çok tiyatro eserleri- meydana gelmesine sebep oldu. S. Nahit BİL 201 — Servetifünun — 271