Victor Hugo'nun ka firatımndana BRUKSEL MACERASI çeviren : Oktay Akbal Mayıs 1871 de Victor Hugo Bel- çikada bulunuyordu. Büyük şair oradaki hatıralarını not defferine şöyle tesbit etmiş: 27 Mayıs: Bu akşam, saat on bir buçukda döndüm. Bir tesadüf eseri beni kurtardı; her günkü yolum olân Bableonniere'den dö- neceğime Notre-Dame-Aux Neiges yolundan geldim. Gece yarısını geçmişti, yatmış- tım. Tam uyumak üzere iken, kapı çalındı, dinledim evet kapı vuru- luyordu. Kalktım, pençereye doğru iler- ledim, camı açtım. Varı uyanık bir sesle: — Kim var oradal dedim. Bir ses cevap verdi: — Dombrowski.. Düşünüyordum veya rüya gö- rüyordum. — Bu ölmedimi.. Tam inip kapıyı açacağım sıra- da büyük bir taş duvara çarptı. Aşağıdaki meydanda bir yığın adam gordüm. Derhal vaziyeti kavradım. Ya- vaşça pencereye yaklaştım ve ba- gırdım : 4 — Hepiniz birer sefilsiniz. Bu sırada, büyük bir tas cam- ları kırdı, başımın üzerinden ge- çerek, odaya düştü, Ve sesler iğittim : Ölüm... Victor Hugo'ya ölüm.. Jean Vealjan'a ölüm.. Haydutu öldürelim.. öldürelim. Ceşssur Mariette kapıyı kilitledi. Kapı hücumlara dayanıyordu. — Alt katın kapısının kanat- ları çok sağlamdı. Dehşetli bir taş yağmuru eve yağıyordu. Bağırıyorlardı : — Ölüm. Jeanne odaya düşen taşlara hayretten açılmış büyük gözlerle bakıyordu. Küçük Georges — Bunlar eni olmalı di- duyor. Louise ve Adeline korku ile bağırışıyorlardı. Alice (Chorles Hugo'nun zev- cesi) ve Marlette imdat çağırıyor- lardı. Bense susuyor ve bekliyordum. Hugo'yu Dâvet Tanrım, dünyomızo buyur; Öyle harikulâde ki insae oğlu, İmrenirsin . Ne güzel şey olurdu konuşmak seninle Bizim kelimelerimizle, Dünyomıza dair, Aşka dair, Ölüme dâir.. 200 — Servetifünun — 2377 Tarık ÖZKEN Bir tek pencere açılmadı, bir tek imdat gelmedi. Herhalde polis başka yerlerde meşgul olmalıydı. Bu kalabalık isyancı ve bong- pattgı idi. Hücum iki saat kadar sürdü. Kap: sıkı dayandı, Mariette' in da- yadığı sürgü çok sağlamdı. Gün ağarııken kalabalık dağıl- maya başladı. Heryer sakinleğince polis meydana çıktı, «Victor Hugo'yu öldürelim» ses- leri halâ meydanı dolduruyordu. Elli ve belki daha fazla, mü- tecaviz sattlerce; altmış dokuz ya- şında bir ihtiyar, dört kadın ve iki çocuk bulunan bir eve taarruz etmişlerdi, Ben silâhsızdım, bir bastonum bile yoktu, Dehşetli bir tehlike, linç edil- mek tehlikesini gayet yakından hissettim. Taarruz üç defe şiddetlenmişti Sonra bir sessizlik başladı. 28 Mayıs: Yemekten sonra Karakola gittim, müdürle görüş- tüm. Onunla sert bir münakaşa yaptım. Neticeden hiç memnun değilim. Belçikayı terk etmemin iyi ola- sağını söyledi. Bana verilen sekiz günlük izi, ni, kendilerine iade ettim, Müdürle neler konuştuğumu ilerde yazacağım. u mösyö bana dediki: — Belçika hükümeti sizin hak- kınızda iyi niyetler besliyor. Ona şöyle dedim —Benimde Belçika hükümetine karşı iyi niyetlerim var. Fakat hakkımda niyet beslenmesini iste- mem. Ben yalnız adalet istiyorum. 30 Mayıs: Bir mubasir ihraç emrini getirdi. İçindekileri bir &ır olarak saklıyorum. Yalnız şöyle başlıyordu : <Sieur Hugo'ya verilecektir. İmza: LEOPOLD