Tl İV Yazan : Cahide BAŞOL Fecriâti ve tiyatro — Fecriâti mensuplarının tiyatro hakkındaki düşünceleri Tiyatro iki noktayı nazardan ağ tekâmülüne hizmet et- mişti > Tiyatro, san'at itibariyle gü- zel olduğu için ve her insanda gü- zelliğe karşı bir meyil ve incizap bulunduğundan, insanların en bü- yük ihtiyacatı meyanına dahil ol- muştur. bj O ayni zamanda faydalıdır. Bir mekteptir. Tiyatro hangi mektepte yayıl- mışsa © mektepte oynanmalıdır. Günkü o memleketin hissiyatı ef- kâr ve malümatının tezahür ve tealisine muavin olmak itibariyle lüzumu tahakknk eden temaşa is- tifadeli olmak için o memleket abalisinin ihtiyacat ve ihtisasatına tevafuk etmelidir. Fakat bununla beraber, meş- hur ecnebi egerleri de tercüme et- mek lâzımdır, Bu egerler 88n'atın san'at için olması ve san'atın fay- dalı olması noktayı nazarından tetkik edilirre görülür ki fayda- sından ziysşde güzelliği vardır. Çün- kü milli bir piyes kadar hissiyatı- mıza tevafuk etmez. Eğer histiya- timıza tevafuk ediyor ve bizim İçin mucibi ibret bir hâdiseye dair bulunuyorsa şüphesiz faydabahgtır ve tercüme edilmelidir. Bizde vücude getirilen eserler. de kusurların bulunacağı tabiidir. Çünkü tiyatro hakkında iktisabı malümata vasıta olücak ne elimiz- de bir eser, ne de önümüzde bir üstad mevcut değildir. Hasılı lisa- nımızda tiyatro yazmak öyle bir meslektir ki - Avrupa âsarından istifade etmek gertiyle - müellif kavsidi 'san'atı eseriyle beraber vazetmeğe mecbur oluyor.» Fecriâticiler hakikaten, garib eserlerinin tercümelerinden ziyade mahalli hayatımızı gösteren eser- ler vücude getirmeği daha ehem- miyetli görmüşler ve tercümeden ziyade telife ehemmiyet vermiş- 90 — Servetifünun — 2368 XX lerdir. Müfit Retib te <«Odalık» hakkında yazdığı bir tenkitte (40) bu fikri müdafaa eder ve “Sahne- mizin gerb âsari tamaşasından zi- yade milli asarın ihtiyacı inkâr edilemez. Kendimizi tanımadan, kol kola yaşadığımız insanları daha bilmeden harici tanımağa kabul edemem. Daha doğrusu içinde bu- landuğumuz aczi mutlak arasında bize. kendimizden bir parça gös- termeğe muvaffak âsara çok tak- dir ederim, der. Fakat bütün hüsnü niyetine rağmen Fecriğti ortaya muvafis- kıyetli temaşa ederleri koyama- mıştır. Bunun sebeblerini de ör- nek ittihaz edilecek eserlerin ve tiyatro üzerindeki çalışmaların yokluğunda aramak lâzımdır. Fecriğti mensuplarından Müfit Ratib ve Şehabettin Süleyman bu sahaya ehemmiyet ve emek ver- meğe başlamışlardı. Eğer genç öl- memiş olsalardı ve tuttnkları yol- da yürüselerdi iyi eserler vücude getirecekleri tahmin olunabilirdi iyi eserler vüçude getirecekleri tah- min olunabilirdi. Bilhassa Müfit Ratib tamamiyle tiyatro sahasıyla uğraşıyor; telif, tercüme piyesler- den başka, tiyatro tenkitleri, ma- kaleleri yazıyor, hattâ bezen pi- yeslerde bizzat oynuyordu. Müfit Retib'in temaşa hakkın- da san'at nazariyesi nedir $ Bunu bir makalesinden (41) öğreniyoruz : «Yunan filozoflarından biri ha- yatın bütün teğekkülâtı maddiye- sini ifade için «Hayat harekettir» demiştir. Bu fikir san'ata tatbik olununca ona âit mesaili bediiyeyi teşkil eden kavanini sureti kat'i- yede tasrih ve hülâsa edecek bir fikir teessüs edebilir. Mw) Odalık: Müellifi İbnürrefik Ah- med Nuri. Müfit Ratib. Servetifünun. 1826. 997. 181 (41) Temaşa hakkında nazariyeyi sani- at. Müfit Ratib. Servetifünun. 1826: 1000. 210. Noktayı teveccühü ne olursa olsun san'at tabiatı kasteder. Ve madem ki tabiat daimi bir hare- ket halindedir; şu halde şan'stkâr bu hareketin bir safhasını daimi surette nazarı dikkatinden kağır- mamak meoburiyetindedir. Bir €- seri gan'at, sahibinin o esere tabi- attan bir şey verebilmetiyle yaşı- yabilir. Bunun hilâtında bir kuv- vetin ahengi tabiatı, bingenaleyh ahenk hissini mahveder. Bu fikir her şubeyi san'atta ayrı ayrı tevsi" olnnabilir. Fakat bil- hassa san'at temaşado her şeyden ziyede «Hayat, hareketten ibarettir.» Lâkin hareket, daima hayat değil- dir. Hareketi yalnız hayat bahşe- debilir; hareket, hayat vermez. Şu halde temaşa hakkında nazariyei san'at «hayat vasıtasıyla hareket» suretinde hulâsa edilebilir. Bu na- zariye evvelâ Yunan müellifleri tarafından vazolunmuş, sonra Sha- kespeare, Maliöre gibi dehalardan bu asrın en son tiyatro müellifle- rine kadar taraflarından kabul ve tasdik edilmiştir. Bunların hilâfına tiyatroyu hattı tabiişinden çıkar: mak iğin şimdiye kadar icra olu- nan bütün teşebbüsat pek çabuk ademi muvaffakiyete ve nisyanâ hedef elmuştur. Bu teşebbüslerin sahnenin kabul edemiyeceği mev- zuların intihebiyle yapılmış olması bu muvaffakiyetsizliği husule ge- tirmemiştir. Tiyatro hiç bir fikri red- dedemez, her şeyi kabul ve cem- edebilir, hayatta en hain muam- malar, en anlaşılması güç fikirler, en neticesiz mevzular bir vüsude sarılmak, bir hayata malik olmak va bu hayatın vereceği hereketi icraya muktedir bulunmak şartıyla sahneye naklolunabilir. San'atı temaşanın başlıca esası harekettir. Hayat vasıtesıyla hare- ket tiyatroda daha, icat, büyük san'attır. Achile, Shakespeare, Mo- liâdre bundan ibarettir.