o ll. e MMA MM Sahibi ve milessisi A. İbsan Tokgöz Maşriyat Müdürü : H, Fahri Ozansoy Fiyatı 15 Krş, UYANIŞ SİYASİ — EDEBİ —İLMİ—SOSYAL— HAFTALIK GAZETE o Karuluşu 1891 VE TI FU NUN yu 9) — cın Şİ No. 2368 Telgraf : Servetilünun İştanbel Telefon: 21013 B İkincikânun 1942 Perşembe HAFT A HA S B I HAL | Damlaya damlaya göl olur, arkan varsa her şeyin bol olur — Hısım ve akraba yerleştirmekler — İstanbulun sokakları — Karlar yağdıkça sabaha karşı mutlaka kaldırılmalı diye 1912 tarihli bir belediye kararı vardı 1!! Yazan : Bir gün bir kaç arkadaş top- lanmıştık; daha doğrusu kar ve soğuk bizi toplamıştı. Tabii olarak tasarruf etmek, israftan kaçmak etrafında konuşuluyordu. Anado- ladan gelen bir arkadaş şöyle dedi: — Öyledir. Tevekkeli bizim ba- balarımız «Damlaya damlaya göl olur I» dememişler ! Bir diğer köylü arkadaş da her vakit söylediği şu sözü tekrarladı: — Bizde şöyle derler; «Dam- laya damlaya göl olur, arkan varsa her şeyin bol olur!» Arka kelimesini iyice kavraya- mıyan bir genç muharrir ne de- mek diye sordu; şu cevabi aldı: — Nenin arkası olacak evlâd! Kendini kayırtmak için destek! O zaman izah ettik. Asıl Türk- çede «iltimas» kelimesi yoktur; yurddaşlarımız «tavsiye» yi de bil- mezler. Onun için bu mana da (arka) kelimesini kullanırlar, hattâ : “Arkan varsa işin oluktur, arkan yoksa halin bozuktur!, derler. Aramizda bulunan genç muharrir arkadaş gülmeğe başladı. Şimdi iyi anladım. Arkaya dair eşkice bir fıkra anlatayım, dedi, dışarda kar buram buram yağıyordu, o da söze başladı! — Benim bir mektep arkadaşım Ahmed İhsan vardır; onun ağabeysi tüccari bü- yük bir müesseseye müdür olmuştu. Ben de arkadaşımı gözden kay- betmiştim. Bir gün görüştüm ve sordum : — Ne yapıyorsun bakalım ? — Ağabeymin umumi müdür olduğu müessesenin ,,, Şehirinde şube müdürüyüm. — Baban ne yapıyor” — O da yerleşti; müessesede depolar şefidir. — Sizin kayn birader? — Onun talii daha yükselmiş 1 Müeşsesenin ...... şehirinde müba- yani ve münakasa memuni. Genç muharrir bunları duydu. ğu gibi anlattıktan sonra şunu ilâ- ve eyledi: — Mektep arkadaşımın benim daha tanıdığım hısım ve akrabası vardı #mma ziyade soramadım. Bunların hepsi de zaruret Şiçinde büyümüş, bolluk görmemiş adam- lardı, Karşımdaki eski mektep ar- kadaşımın gırtındaki esvap ve ayağındaki potinler, ve süsler, kıravatlar, vaziyetini anlatıyordu. İşte bu hikâyem size Anadolu köylerinde kullanılan «arka» nın ne demek olduğunu daba iyi anlatır, benim arkam yok, fakat Tanrıya şükür bilgim var ve, TOKGÖZ İstanbul - 6 İkincikânun - 1943 kendime güvenirim. Şimdi konuş- tuğunuz taşarruja riayet ve İBTaf- tau kaçma meselelerile bir de elinden iş gelir mi gelmez mi diye düşünmeden hısım 've akraba ka- yırmak meselesinin önüne geçilse çok isabet olur ganıyorum. Hazır bulunanlardan birisi göze atıldı ve dedi ki: — Çok doğru mütaleadır, Ben de bildiklerimi saysam sonu gel- mez; fakat yeni birtanesi var; bir genç, vilâyetlerin birinden geldi; bir hizmete geçti. Aradan çok geç- meden memleketinden kardeşini eniştesini getirtti; kardeş ayni yer- de tahsildar oldu. Enişte muhase- beye girdi, diğer kardeşini de çâ- ğırmış: bakalım ne olacak! İnsanın hısım ve akrabasile uğraşması ve onlara hizmet bul- ması takdire lâyık bir iştir. Fakat aranılacak en mühim nokta, geti- rilen adamın bilgi ve kabiliyetini iyi ölçmek ve işillâyıkına vermek- tir. Yoksa ben bu işin başındayım diye vukufu, tahsili ve tecrübesi ol mıyanlara toplayıp kayırmak, mil- let kesesinden yapılacak cömert liğin çok fena bir şeklidir. Böyle hareket pek büyük zarariar, âli Iâkşızlıklar doğurur. — Ldtfen tayıfayı çeviriniz — 85 — Servetifünun — 2368