ROMEN EDEBİYATINDAN : İHTİYAR URCAN r :İ Cavit YAMAÇ | : : İ Yazan : i Pavel DAN : nn İ Çeviren Kendi kendine daha gonra. haberi var? Onlarla konuşsa — Galiba, bu Anna yılan çinsi * (bile, yüksek gözler, öğretici şeyler diye mınidandı. söylemeli ! Sonra, gün, ağır geçti. Zekâaını ispata kalkıştı mı, Güneş sanki kadınlarla solbete dalmış, yerinden kopmak bilmiyor, kendi işine bakmıyordu. Akşar yemeğinde, hepsi işini bitirip, ate- şin ufkunda mamaliga |1J nın ya&- nında dururken, Anna, sadece ağız kesilmiş, anlatmaya doyamıyordu. Güzelliğine, pek güzel değildi, fakat hiçbir erkeğide korkutmu- yordu. Saçları kırmızımtrak, dâime& kurnaz bir alevin içlerinde oyna- dığı ufak gözleri, çilli bir yüzü vardı, Dedikodular, anasının, onu tarla omakinesile o civarlarda dolaşan bir yahudiyle yaptığını fısıldıyordu. Fakat kocası onu seviyor, çünkü güzelliği ser- vetle ölçüyor o civarda da hiç- bir kızın onun kadar ceyizi yok. Haydut bıyıklı gürbüz bir de- likanlı olan Valter, Anna'nın söy- lediği bütün palavralara başını sallayarak gülümsüyordu, Askere gidince, servetiyle, akranlarının arasında, köyde birinciydi. Şimdi askerden döneli beri “aptallaştı, diyordu köylüler. Onunla anlaş- mak imkânsız, çünkü efendilik iddiası çok. Askerden çavuş rüt- besiyle dönen bir adamın divâne- ler gibi aptallarla beraber sokakta durup konuşması lâzım değildir. Onların dünya gidişatından ne li) Misir unu yemeği. 92 — Servetifünun — 2368 adamlar biribirine mânalı nazar- lar atıyor, üzerinden lâf söylüyor onunla alay ediyorlardı. Evde az konuşuyor, mütema- diyen emreden bir eda takıniyor- du. Biraz sıkıya gelipte lâfı uzun söylemesi icabettiğinde, dâima : «eğer öyleyse... mâdemki...> diye- rek söze başlıyordu. Ludovica'nin yüreğindeki his henüz dağılma- roıştı. Anna'nın neşesi kalbini par- çalıyordu. Yalnız ihtiyarın Luduş'a tütün almağa gittiğini duyunca biraz rahatladı. O tehlikeli fikir kalbinin bir köşesine çekildi ve gizli olarak orada kaldı. Ludovica kendini Anna'nın ne- şesine kaptırdı; iki Iâf arasında düşündü : — İnsan nasılda olmayacak şeyden korkuyor. Valter'i seviyor- du çünkü o “bir çam gibi iri ve güzel, di. O; insanlar arasında dolaşmıya başladığındanberi, ba- basını bir çok şeylerden kurtar- mıştı. Anası, bâzen : — “Şimdiye kadar herkes on- dan insanlık ve namus gördü. Şimdiden sonra da, Allah bilir, ne- ler görecek, diye düşünüyurdu. >» Velter ve karısı kalktıkları za- man sabah olmak üzereydi. Her vakit bu saatte kalkması irkân- sızdı; başka sabahlar bu saatte gö- zünü açsa bile, can çekişiyor gibi uyuyor ve yine uyanıyordu. Şimdi ise uyanırken daha ya- taktan fırladı, lâmbayı yakıp ale. iacele giyinmeğe koyuldu, O yeni pantalonlarına kayışını geçirirken Anna çizmelerini boyuyor, elbisele- rini temizliyor ve kocasına deh- şetli bir muhabbet ve itina göste- riyordu. Buişi,o, bu eve gelin geldiğindenberi yapmamıştı. Bazı defalar kocası, geceden, evden ây- rılırken, o öteki tarafına dönmü- yordu bile. Ludovica, ayni odada, kapının öteki tarafındaki keryolada uyu- yordu. Valter lâmbayı yakınca uyandı, ve bir daha uyuyamadı, Toprak düşüncesi onu yine azap- lar içine koydu. Valter'i böyle sarı çivili değneği elinde, tilki kuyruklu abası omuzunda görün- ce, sabredemedi ve bir dirseğinin üzerinde doğrularek ; — Kuzum Valter, nereye gidi- yorsun * Valter, anasına doğru dönmedi; öfkeyle cevap verdi : — Dağların başbaşa dövüştüğü yerden su getirmeğe gidiyorum.., Mütemadiyen nişin soruyorsuuuz * Moineşti'e, pazara gidiyorum, san- dıktaki paralarla birşeyler alaca- ğım. Onları paslandırmak istemem. Sonra, âdeti üzerine, bir şey unutup (unutmadığını anlamak üzere gözlerini odada dolaştırıp, kendi kendine :