kışmını gelecek günlere ihtiyat olarak tutmalı, diğer kısmını na- türün insanlara verdiği güzellik- lerden istifadeye hasretmelidir. Bü- tün teferrüntiniı iyi hatırladığım çalışma hayytımda, bu dediğim programdan hiç ayrılmadım. Ha- diselerin sevkile gelirim szaldığı gibi aceba başkaları ne derler di- ye hiç düşünmedim ! Derhal mas- rafımın fazlalarını kestim; gelirim müsaadeli olduğu zamanlarda 86- yahatler yaptım ve kotr& gezmeler yürüdü. Hayatımda benimi en tat- h hatıralarım 14 tonluk çok güzel kotra gezmelerimde ve türlü tür- lü yoleuluklarımda olmuştur. Marmaranın her köşesini dolaş- tım gezdim. Sibhbstce çok istifs- deler ettim ve her şaferde natüre olan sevgilerim arttı, Ne yapalım ki 1914-18 umumi harbi kotracılı- ğı durdurdu. Sattım. Parası Viys- nada bankada idi; 1918 mütare- kesimden sonra Avuaturya ve Al- msu parasının uğradığı iktisadi felâket parayı batırdı. Bunların içinden dahi, ibtiyatli olmak ve çalışmakta devam sayesinde çıktım. Kotra ve natür bayatını sevmek beni Değirmendereli yapmıştı. O- radaki köy evimi 1922 de düşman yaktı. Zaten biz kaçmıştık. Tan- riya şükür ki içinde değil idik demiştik! Orasını gene ihtiyatlı olmak ve çalışmak sayesinde, cumhuriyet devrinde, yeniden yap- tım. Fakat Degirmenderedeki evim tam köylü uşulüdür. Lüks onun kapısından bakmamıştır; ama kon- für vardır. Yani banyosu vardır ama dıvarları çini kaplı değildir. Tavanlar halâ boyasızdır, fakat ocaklar güzel yanar, ev iyi ısınır. Biz Avrupalılar gibi refaba ve lükse alışık değiliz; bu, mübarek yurdumuzun en büyük sermaye- sidir. Bir kaç veya bir kaç bin hesabını bilmemizin israfcılığı mil- li kanaatimizi aslâ sarsmaz. Mad- di vaziyetimizin böyle olduğu dü- şününce oiban yangını içinde su- ni eehennemde bizi karşılayan tehlike Avrupalıların haline nis- betle ve mukayese yolile çok az- dır. Çalışmağı arttırırsak, istihseli fazlalaştırıraak, istihlâki azaltırsak ve aynı zamanda lüksten, &üsten ye israftan ve bilhassa vurguncu- luktan ve yutuculuktan kendimizi korurdak hiç endişeye mahal kal- maz. Dediğim programin sade lâ- fını etmek kâfi değildir. Program 74 — Servetifünun — B61 Iı9a12 Yılı dünyaya acaba ne hazırlıyor ? 1942 bunu mu getiriyor? Yoksa bunu mu f tam manasile ve mükemmel di- siplin kaidesile tatbik olunmalı- dır, Şimdi burada size gene İsviç- reden bir misal vereceğim. İsviç- renin Umumi Berne Parılmentosu Noel yortusu vesileşile balka bir bitap yapmıştır. Telgrafla gelen bu haberde şu fıkra vardır, aşağı ayrı barflerle, göze çarpsın diye alıyorum : “İsviçre yaşadığı beş asırlık ta- rihin en nazik yıllarındadır. Hariç memleketlerden gelen mallar daima azalmaktadır ; bu halde İsviçreliler maddi ve manevi yalnız kendi va- sıtalarile, kendi ihtiyaçlarını temine mecbur kalmıştır. Bu en ziyade iaşe hususunda kuvvetle kendini göster- mektedir. Her tarafda ekelim, mah- sulu yetiştirelim; mahsulu dikkatle ve ihtiyatla sarf edelim, kaçalım ! . israftan İsviçrenin vaziyeti barp dışın- da olmak itibarile bize benzer; bizde halkın mahrumiyete alışık- lığı ve sade hayatı nami bir kuv- vet ise orada balkın diğplin ve intizam hayatı öyle bir küvvettir. O halde meslek hususunlla ayrılık olamaz. Bu yoldan ayrılmadığımız gibi korku yoktur. Bunun manevi kısmında sade kendini düşünmek ve yurddaşına yardımdan kaçın. mak en fena hastalıktır. Bu has- telık azalmalıdır. Ahmed İhsan TOKGÖZ