Sg G ec e EMMANUEL BOVE'DEN; HALID FAHRi OZANSOY heri — ag — Bu lisan Arnold'u müteessir etti. Ah bn iyi ve âliecenap adamın gögsü üstünde serbestçe derdini dö- kebilmek için yalnız saçma sapan işler yapmış ol- mağı ne kadar arzu ederdi, Fakat kalbi, böyle işle- diği bir cinayetin ağırlığı ile dolu olunca, süküt etmekten başka bir şey yapamazdı. Hasen, Komi- serin kendisinde yapdığı iyi tesire rağmen, derin bir ihtiyat duygusu onu tntuyordu. Polislerin ağızdan itiraf almak için bin vastaya müracaat ettiklerini ve bu vasıtalar içinde mülâyimetin en denenmiş olanlurdan biri olduğunu işitmişti. M. Bugeaud ne dereceye kadar samimi idi? Arnold onu gözetliyor, İakat her şeye rağmen itimadı büyüyordu. Komiser : — Benden Korkuyor gibisiniz, diye devam etti. Adeta sanıyorsunuz ki, ben, vazifelerimin esiriyim. Halbuki ne kadar sldanıyorsunuz! Beni ne kadar az tanıyorsunuz ! zannettiğiniz komediyi oynamak, &a- dece ağzınızdan kim bilir hangi itirafı koparayim diye maksadımı gizleyip sizinle bu kadar samimi konuşmak için bende vicdanın yalnız gölgesi mev» cud bulunmalı idi. Hayır, ben buna muktedir de- ğilim, Siz birinci dairenin Polis Komiterinin büro- sunda değilsiniz; alelâde bir yerde, sizi anlıyan ve sizi seven, çünkü size benziyen bir adamın karşısın- dasınız. Evet, ben &8ize benziyor ve bundan gurur duyuyorum. Bu anda âmirlerimden birisi de buraya girmiş olsa idi yine bu sözümü tekidde devam ederdim. — Ne demek istiyorsunuz 9 — Demek istiyorum ki vicdanınız ne kadar yüklü de olsa hiç şüphesiz benimki kadar değildir. Haydi dökün içinizdekini, şçimdideri keşi ettiğim şey'i bana itiraf edebilirsiniz. — Nedir keşfettiğiniz 9 — Pek çok şeyler. Ve bilhassa bu sebebden size karşı derin bir sevgi duyuyorum. Ben, mesleğe gi- rince değişen ve ilerlemek ârzusile nihayet her şeye karanlık bir nazsr atfeden adamlardan değilim. Va- zifeye girerken aynı adam kalmağa, kendimde ben- liğime aid ne varsa muhafaza etmeğe uğraştım. Ve bu gün gibi, hâdiseler, beni, kendisinde güzel ve iyi bir ruh keşfettiğim meçhul bir kimse ile karşılaş- tırdığı zaman, bu yer yüzünde ne kadar küçük bir şey olduğurau hatırlarım ve bu ruha yaklaşmaktan başka bir arzu beslemem, Siz bir cinayet işlemişsiniz fakat... Komiser, sözünü bitirmeğe zaman bulamadı. Arnold bir sıçrayışda ayağa kalkmıştı. — Ne demek istiyorsunuz ? Diyb haykırdı. — Hiç... sizi incitecek hiç bir şey. Kahramanımız sararmışdı. Elleri titriyordu. Bir- denbire, sanki bir felâket onu ssrhoşluktan ayıltmış gibi, bir polis komiserinin odasında bulunduğu ha- kikatini kavramıştı. Tevkif edilmiyecekmi idi 1 kor- ku göz kapaklarını titretiyordu. Bir lâhza, deli gibi kaçmak, karşısındaki değişmeden ortadan kaybolmak için M. Bugeaud'nun son nezaketlerinden istifade etmek düşüncesi zihninden geçti, Fakât, aynı za- manda; ihtimal aldandığını ve şayet komiser kendi- sini tevkife hazırsa, firara teşebbüs etmekle onu vazifesini yapmağa mecbur birakacağını fark etti. Kendisini ele vermeden evvel biraz daha beklemesi daba doğru olmazmı idi 7 Delikanlı iki kaziyenin kargısında idi. Bir yol iyisi idi, fakat hangisi? Şa- yed kurtulmasına fırardan başka çare yoksa, o zaman kendisinde bunu hattâ düşünmüyormuş gibi görün- mek kudretini bulmalı idi, ancak bu sayede o firarı kolaylaştırmış olurdu. Mamafih bütün bu karma karışık düşünceler Arnold'un zihninden geçtiği sırada, Komiser hare- ketsiz kalmıştı. Muhatabının kaçmağa teşebbüs etme- si ihtimalini bile düşünmemiş görünüyordu, bu da berikini müsterih etmişti, Kendisine refakat eden polislerin itimadını kazanmak için onlara tevekkü- lüne dair bin türlü teminat veren, fakat hakikatde kaçmak için onların bir dalgınlık anlarını gözetliyen katii gibi Arnold oturdu ve sıçrayıp kaçmağa hazır olduğundan şüpheye düşülmesin diye bacağını be- cağının üstüne atarak yalandan cebinde bir sigara - arıyormuş gibi yaptı. M. Bugeaud: — Fakat neniz var, azizim? diye sordu. Maamafi öyle sanırım ki size, sizinle dost gibi ve aynı za- manda baba gibi konuştuğumu snlatmıştım. Size tekrar ederim ki benden hiç korkacak bir şeyiniz yokdur. Şüphesiz düşünürsünüz ki, başka türlü olea idi, hüsnü niyetim hakkında sizi ikna etmek gahme- tine katlanmazdım. — Sahi mi — Tabii sahi. Ne mutlu Türküm diyene ! 261 - Şervetifypun — 0355