Yazan : Pavel ROMEN EDEBİYATINDAN : OCUÜK DAN 200000. #..cns0u Bizim ev öyle büyük, öyle bü- yük bir dağın yamacında bulu- nuyordu ki, bu dağın eteklerine dört köy serilmişti. Batı taratından baktığım 28- man, aşağıda kırda, Mureş nehri. nin gümüşlü sırtı ile demiryolu. nun siyah kolunu görürdün. İkisi birden, sükünetle, uzağa, dağların dumanlı ufuklarının ar- kasında kayboluncaya kadar, u- zaklara gidiyorlardı. Bizim taraftan Ardesli Kır'ını ikiye bölen, ve mühendis kafasın- dan çıkmayıp insan ihtiyacının yaptığı yol geçiyordu. Taş, yeni yol aşağıda çiftlikler yanındaydı. Oradan bütün zengin- likler Euduş'a doğru akıyordu: Zahire, hayvan sürüleri; mütemadiyen yapağı, yumurta, peynir ve kuş dolu arabalar ge- giyordu. Buralarda, sâkin günlerde, İ- çindekiler rahatsız olmasın diye yumuşak minderleri bulunan fay- tonlar hafifçe, kayıyorlardı. Yol iyidi ve yeni yapılmıştı. Gece gün- düz alınlarında bakırdan işâretler taşıyan adamlar tarafından bekle- niliyordu. Yolun tek kusuru var- dı: pek şişman olduğundan bayır- ların tepesine çıkamıyordu. Önü- ne çıkan bayır ne kadar küçük olursa olsun, onu bir tarafa bıra- kıp aşağı doğru iniyordu. Filvaki suya kadar ıslanmıya inmiyordu 250 — Servetifünun — 2355 Çeviren : Cavit YAMAÇ ama, çok kıvranıyor ve güçlükle varıyordu. İhtiyar yolda — hepi- miz biliyorduk ki —o da Luduş'a Murepln kımna doğru gidiyordu. Nerede başlıyordu? Her hâlde b&- şı uzaktaydı. Bizim evin önüne erdiği zaman o kadar mesafeden bitkin bir haldeydi, doğru ilerle- yemiyordu. Yokuşu bir, bir tarafa, bir di- ger tarafa yalpa vurarak çıkıyor- du. Tepeye çıktığı zaman, uzun uzun dinleniyor, sonra yeşillikle- rin üzerine ihtiyarca devrilip, 8- şağıda tarlalar arasından çıkan ev» leri ve tanıyamadığı su birikinti- leri ile orman sıralanu: seyredi- yordu. Ne insanlar, uede dağlar onun yola çıktığı zamanlardaki gibiydi artık... Yeni yol yepılalıdanberi, o, gittikçe daha yalnız, daha tenhay- d,.. Gençler sabah işe giderken bile onu kıvranıyorlar, gürültüden hoşlanıyor, motör görüp, yahudi- lere takılmayı tercih ediyorlardı. Vakit, vakit, burada yabancı bir yolcu görünüyordu. Onu ne kırlar nede ufuklar tanıyordu. Bâzan de bu yolda gebun bey- girlerin çektiği bir çingene araba- sı yürüyordu. Paçavra hâlindeki çadırın altından bir çok çıplak ve aç çocuk araştırıcı gözlerini gös- teriyorlardı- İki yol gözlerle biribirine girdiği zaman, dizginleri ellerinde tutan çin- geneler yolun uzunluğuna baka- rak, atları kamçılıyorlardı. Bu yolda, bir defa, yazın, ba- yırda, çember saran bir Mocan (9) göründü. Üstüne bir yük dağı yer- leştirdigi ufak, beyaz bir atı bir iple çekiyordu. Bu kadar yükten zavallı hayvanın beli o kadar aga- ğı sarkmıştı ki sanki, (Allah koru- sun |) toprağa temas ediyordu. Bt- rafta, insan gölgesi bile yoktu. İş zamanından sonraydı. Mıs- rın kazılması bitmişti, Bâzı yer- lerde, biçimin başlanıldığı söyle- niyordu. Adamlar evlerinde oturup avlularını temizlemekle ve şaşıla- cak hiçlerle zamauı mahvetmek- teydiler. Pazar günleri aralarından biri tarlalarına gidip bakıyordu." Toprağın bir köğesinde durup, baş- tan — aşağı bir süzüyordu. Sonrs tarlanın ortasına gelip, çiğnemesin diye mahsülü ortadan ayırarak bir iki başak koparıyordu. Ayni itina ile ekinler araşından çıkıyor, mahsü- lün yanında duraklıyarak, göğe bakıyor ve düşünüyordu: — Allah, sâdece doludan ko- rusun... O gün, kimse, tarlaya gelme- miğti. Kendini bayır üzerinde görür — görmez, Mocan, âdeti veçhile bağırmaya başladı. — Çembeeer... çembeeeree!... Hey... çembeeerree... Sanki bütün kur ünün üzerlerine çember geçi- ts) Dex dimi.