Dilde gece I Otların içinde bir ateş böceği. Çamlar gittikce geceye dalmada.. Sularda, Nizam'ın kıvrıldığı koyda İşıklara vuran Dal gibi acaip gölgeler... Yürüyorum, ayaklarımın altında Hayallerden kurulmuş bir pusu... Yürüyorum, içimde bir dua Ve ilk cedlerimin Karanlık geceden korkusu... Kanımda bir alev var, Yine onlardan geçen Bir alev... Yeniden Habil-Kabil efsanesini yaşıyorum, Ve siyah çadır gibi çamların içinde Beyaz ve yumuşak bir kıvrılış özlüyorum... TI Bir fenerin aydınlığında Bir tavus sırtı gibi kabarmış asfalt, Bir araba geçiyor, Sonra yine sessizlik, İçine bir taş atılan Bir an Merkezini arıyor... Bir mateme bürü Kimbilir hangi kr. Nnş'e değil, Yalnız, İstırapsız Kahkahalar çınlıyor çamlıkta... Bir kuyunun çolkantısı durur gibi, Ve uzakta, gele gibi koyu «Senatoryom.un ışıklı gözleri ardında, Bir gecenin sabahını arıyor... Halit Fabri OZANSOY — 170 nci Soyyadan Devam — sade yemekler... İsviçre gibi seüde bir memlekette bulunmak ve seninle beraber olmak... Bunlar çok kıy- metli hâtıralardır. Suad Davaz şimdiki müthiş Avrupa bherbinden evvel Paris elçiliğinden Tahrana naklolunmuş- tu. Kardeşim Suad şarkta yeni memleket göreceğim diye sevine- rek gitmişti. Ne büyük talif var- mış ki 1940 daki Fransa inhizamı- nın içinde bulunmadı, harbin iki yılını sukün içinde Tahranda ge- girdi, İranın muharebeye karıştı- 174 — Servetifunun »— 2349 rılmak ihtimalleri son zamanlarda arttığı zaman kendisini düşünü- yordum. Mutlaka çok heyecanlı ve yorgunluklu hizmetler görüyor- du. Gene talii varmış diyeceğim; İranın bir kaç cepheden tecavüze uğradığını görmeden gözlerini ha- yata kapadı. İranın resmi ve hu- susi muhitlerinde çok tatlı hâtıra lar bırakıp aramızdan ayrılan Suad Davaz için söztümü kesiyo- rum. Artık biraz bırakınızda Suadı yadederek biraz daha ağlıyayım. Ahmed İhsan TOKGOZ İgnace Paderewski Paderewskinin, 81 yaşında ol. duğu halde, geçenlerde, Ameriks- da ölmesi üzerine, beşeriyet, elim bir ziya& uğramıştır. Paderewskinin adı, cihân kültü- rüne okadar bağlıdır ki, onun gr- tistik hayatını yeniden antlatmaya lüzum yoktur. Bili senedenberi, «Dünyanın en büyük piyenisti> lâkabını taşı- yan san'atkârın siyâsi cephesi de bir hayli enterasandır. Padereweki, bütün ömrünü, uğurlarına (O harcadığı (O Polonya- lann mâbudu idi. Padereweki, bütün hayatında, necip bir tevazu sadelik, ve samimiyetin timsali olmuştur. Musikisine paha biçilmez oldu- Bundan, milyonlar kazandığı halde parasız kaldığı da olmuştur. Fakirlere dağıttığı, hayir mü- esseselerine verdiği paranın haddi hesabı yoktur. Gerek san'at, gerek giyaset sa” hasında çok yivi olan idenllerine dalma ssdık kalmıştır. Daha bundan evvelkı harp es- nasında, kendisini tamamiyle san'- ate vakfetmiş olduğu halde, Polan- ya lehinde mesâi sarfetmekten geri kalmamıştır. San'atı, Chopin'inki gibi o de- rece milli mahduyettedir ki, bütün artistik meşleğini, ırkının kültür ve dehâsının bir ifâdesi addetmek mümkündür. Cihan harbi başlar başlamaz, bütün kuvvetini, istidadını ve dün- yaya misal olabilecek otoritesini memleketine vakfetmiştir. 1917 den itibaren Pariste teesstis eden «Polonya komitesi> erkânın- dan olmuştur. 1918 senesi sonuna doğru mem» leketine dönmüş, ve garbi Polan- yanın merkezi olan Pozman'a gitmiştir. Halk, bu memlekette, ekseriyet hâlinde olduğu halde hüküm ve — Devam: 178 inci sayıfada — Afif YESÂRİ