Tedkik Yazan ; Cahide BAŞOL İl | 1908 de gençler. — 260 Mart 1908 — de Fecriati edebi encümeninin kurulması Köprülü ile Sadrettin Celâl lügat yardımıyla Gustave Lebon'dan «Ruhül akvam» ı tercümeye çalı- ştyorlarmış. Köprülünün daha o zamandan kitabe çok merakı var. mış. Eline göçen bütün kitapları okur, şurada burada eski kitaplar alır araştırır ve satın alırmış... Genç lerin en çok beğendikleri giir Ah- met Haşim'in «<Şi'ri kamer» manzu- mesi imiş, Bu şiirin istinsah edilmiş şekli hepsinin defterinde bulunur ve her toplantıda büyük bir hara retle okunurmuş. Çam dibi toplantıları bazan Tah- sin Nahitin mektebin karşısındaki veya Haydarpaşa çayırındaki evin. âv de olurdu. Gençler, garp ediplerinin ve Ser- veti Fünuncuların eerlerini okuyor- lar, Cenap Şahabettinin <Senbo İzm» gibi cereyanlar hakkındaki yazılarına büyük bir alâka duyu- yorlar, hisse hitap eden elemli, hü- zünlü şiirleri çok seviyorlar, çoğu san'at İçin san'at, «sırf san'at» nazariyelerini kendilerine muvafık buluyor. Ecnebi şairlerden A. de Musset, Albert Samain, Eensy de Rögnler'yi tercih ediyorlardı. Yegâ- ne arzuleri edebi bir topluluk vü. cude getirmekti. Bunu sık sik ko- nuşurlardı. Bis aralık edebi bir faaliyet gös- termek istediler, Ziya Şakir «Ha- nimlara Mahsus Gazete» yi 1907 de kendi idaresine aldı. Fakat sansür bir iki nüsha sonra bu hareketi durdurdajil 1908 e kadar olan bütün bu ha- reketler, bize yeni bir edebi neslin yetişmakte olduğunu gösterir, 1908 inkilâbı ve gençler. 20 Mart 1908 (7 Mart 1307) de “Fec- rlâti,, Edebi encümeninin kurulma- sı, edebi beyannamedeki şayanı dikkat noktalar. (4) Bay Behçet Yazar'ın bize verdiği şi» fahi malümet, 1908 de Meşrutiyetin ilâniyle matbuat hürriyete kavuşunca, genç- lerin ilk düşündüğü şey bir mec- mua çıkarmak oldu, Tahsin Nahit «Hale» isimli meemuayı tesis etti. İlk nüshada çıkacak yazıları tople- dı, fakat mecmug çıkamadı. Bunun- la beraber gençler lüzumundan faz- la neşir vasıtasına maliktiler. De- Zınık bir halde gazete ve mecmu&- larda çalışmıya başladılar. Bir ara- ya toplanmak ıhtiyacını artık his- sebtmiyorlardı. Fakat bir müddet sonra eski arzuya tekrar düştüler. Bn fikri bilhassa Refik Halit, Mü- fit Ratip, Tahsin Nahit kuvvetle müdafaa ediyorlardı. Edebiyatı Ce- didecilerden Faik Âli ve Celâl Sa- hir de aralarına katıldı Hariçten bir kaç genci daha davet ettiler, 7 mart 1325 (20 mart 1909) da Hi- lâl Matbaasının bir odasında topla» narak «Feoriâti Edebi Mehfeli» ni kurdular. İlk reisleri Faik Âli bey- di. Sonra Celâi Sahir, Hamdullah Suphi ve İzzit Melih beyler reis oldu. Fecriâti'nin bu ilk öoplantısını Encümenin ikinci reisi olan Celâl Bahir beyden dinliyelim (5H «Karlı bir gündü.. «Feoriâti» di- ye gençlerden mürekkep bir encü- meni edebinin teşekkül etmek üze- Te olduğunu ve kendimin de davet oluuduğumu Fazıl Ahmet'in lütfü dolayısiyle haber almıştım. Onunla beraber bu kıymetli davete icabet ederek gittim, Hilâl matbaasında- ki odaya girdiğim zaman âşina ve bigâne bir Kalabalığın karşısında idim- Faik Âli her zaman istilâ ede- cek bir âsüman arıyor gibi duran müstağrak nazarlarışla köşede otu- ruyor, Tahsin Nahit küçük kahka- halarıyla odanın ortasında &ıra ile oturan bütün azaya bir şeyler an- Iatıyor, Emin Bülent pürhayat &i- masiyle gayri mütenasip marazi şi- (b) 7 Mart, Celâl Sahir. Serveti Fünun. 1998. Sayı: 931. Sahife: 204 irlerinden birini yanındakine okü: yordu. Ödaya girer girmez hergey. den evvel sol tarafta pencerenin yanında Müfit Ratibe hararetli ev- ze ile bir şeyler anlatan yeni gelen adamı görmek için gözlüğünün üs- tünden bir nazar atfeden Şahabet- tin Süleyman nazarı dikkatimi cel- betmişti. «Serbest İzmir» isminde bir gazetenin sabifelerinde gözüme ilişen birkaç eseriyle düşmanlığımı kazanan bu adama burada tesadüf etmek hiç hoşuma gitmemişti. Bİ- zi tanıştırdılar. O muarefeyi üze- rinde tevakkuf edilecek birşey ad- detmiyerek mükâmelesine, yazâca- ğı «Siyah Süs» ismindeki piyesin tafsili mevzuuna devam etti. Ben de galiba — bu samimi itiraf — diğer birine onun hakkındaki fikir ve hissimi söyledim, şimdiki efkâr ve higssiyatımın o zamankinin ta- mamiyle aksi olduğunu ilâveye lü- zum görmüyorum. Bu odanın İçinde bir havayı sa» mimiyet teneffüy ettim, Herkesin gözlerinde cevval bir zekâ ile me- tin bir azmiu kaynaştığını görüyor. dânm, Burası bir lânei san'at ve şe- baptı, İşte Fecriâti ile ilk müvace- hem.» Bu topluluğa evvelâ «Sinayi Emel» ismi verilmek istenmiştir Bunun Refik Halidin bir yazısından öğreniyoruzj6k «Yoğu kimse bilmez, bilenlerde belki unutmuşlardır: «Fecriâtisnin ismi, az kalsın .GSinayi Emel» ole- caktı? Bundan tam otuz bir sene ev. vel, Bâbıâli mescidinin karşısında: ki <Hiihi> isimli matbaada, bir ce- miyet kurmak için Faik Âli rels- liğinde toplanan gençler bu edebi teşekküle isim ararken ilkönce ile- ri sürülen kelime «Sinayi Emel olmuştu. (6) Fecriâti ve Sinayi Emel. Refik Halit, Yeni Mecmua. 1940. 68. 6 143 — Servetifünun — 23di5