$ elçuk Kültür hayatı hakkında araştırmalar: SELÇUKLARDA YA Z A N : tezkeresi? diye anılan İranca eser- de mevlevilik tarihi ve Anadolu tarihi bakımından çok kıymetlidir. Ondan sonra yazılan menakip kitapları, bu iki kitabı kaynak olarak kullanmış kitaplardır, Mevlevilik : Mevlâna ve babası, Necmüddini Kübranın yolundan- dır. Hattâ Mevlânanın manevi silsilesi, Şeraşfiddini Tebrizi vası- taşilede yine Necmüddine çıkar. Zamanında kendisi bir tarikat kurmuş değildi. O, yalnız coşkun- Ink zamanlarında sema eder, ga- zeller söyler ve temkinli zaman- larında da yanına gelenlerle görü- şürdü. Kendisinden &onra kendisi- ne bağlananlar, başta oğlu Sultan Velet olduğu halde çelebi Hüsa- müddini tanımışlardır. Hüsamüd- din 684 te vefat etmiştir. Bu gu- rötle 12 yıl, Mevlânanın maka- mını işgal etmiştir. Bu zamanda da semâ meclisleri tertip edilirdi, Fakat ne tekke kurulmuştu, ne de teşkilât ve âyin vardı. Âyini ku- ran çelebi Hüsamüddinden sonra mevlevilerce ulu tanınan Sultan Velettir, Fakat Sultan Velet za. maninda da tam bir teşkilât yoktu, Hattâ bu zamanlarda mev- levi adı yalnız Mevlanaya uyan- lara ve onu bizzat görenlere veri» lirdi. Çelebi Hüsamüddine uyan- lara <Hüsami>, Sultan Velede uygnlara <Veledi>, onun oğlu Ulu Arif Çelebiye uyanlara da «Arifi» denirdi. -*Mevlânanın türbesinin daimi ikametgâh haline getirip ilk mevlevi tekkesini kuran ve teşki- lâti son zamanlara kadar geldiği veçhile tertip ve tanzim eden Ulu Arif çelebidir. Mevlâna ve Türklük ; Mevlâna bir rubaisinde ; Beni yabancı görmeyin, ben de bu civardan, bu ildenim. Düşman yüzlü isemde düşman değilim. Şehrinizde evimi arıyorum. Hindçe söyliyorsam da aslım Türktür. Der, burada <Türk» sözünün hinde mukabil getirilmiş olup bu suretle bir kelime oyuncağından başka bir şeyin ifadesi olmadığını söyliyenler ve Kia. arasında Burhan Toprak v (Buradaki Türk sözü milliyeti ifade eder. Çünkü o zamanlar, henüz Türk kelimesi sonrgları 8- dıği; kaba saba, köylü, âmiş yahut ta güzel manalarına gelmi- yordu. Mevlâna, bu kelimeyi yalnız bu rubaide kullanıyor. Meselâ, bir gazelinde ; Yarımız Türkistandanız, yarı- miz Pergandan, dediği gibi Salâ- hüddin için de: «O Türkün sureti, yakinen gö- nül ve dinin selâhıdır, gözünü sür ve gönül suretini gör, gönül Sure- tini!» Diyor. Çelebi Hüsamüddin, İb- ni Ahı Türktür, Sultan Velet; «Rum isen de tacik isen de Türk isen de dilsizlerin dilini öğ- ren» Mevlâna belihlidir. Anadoluya, yani o devrin tabirince diyarı Ruma geldikten sonra «Rumi» denmiştir. Fakat Rumi, Anadolulu mukebilidir, bir millet adı değildir. Milletin adı Türktür ve-dilin adı Türk dilidir. Âşık paşa da garip- nameşinde : «Türk diline kimse bâkmaz idi Türklere her kes gönül akmaz idi,» Diyerek sözümüzün doğruluğu- nu anlatmaktadır. Sonra bu ruba- ideki Türk kelimesinden başka mana anlaşılsa bile bir ihân yolile anlaşılabilir, bâşks yollü (o oğil. Yunus gibi yetmiş iki millete bir gözle bakan Mevlânayı bahusuş o asırda bir milliyetçi olarak takdim etmek şüphesiz hatadır. Fakat o, bu rubai ile türklüğünü bilmüna- İLMİ İNKİŞAF sebe bir de kendisi söylemiştir. Zaten İrfanı da türktür, yolu da) İranea yazmasının sebebini taf- sile hacet yok. Zaten «Fihmafih»de şiiri, ancak Anadoluda şiire rağbet edildiği için söylediğini anlatan ve bir gazelinde : «Şür, bana göre nedir ki ben ondan Jâf edeyim? Benim, şöâir- lerin fenlerinden başka fennim var.» Diyen Mevlâna, ancak asrının edebi dilile şiir yazmıştır. Fakat kelimeleri İranca olan bu Şiirlerin rühu Türktür, hattâ İranlılar bile onun şiirlerinin türkâne ol- duğunu söylerler. (o Mevleviliğin Acem harsını yazdığı iddiası ise bilgişizlerin meydana attığı bir batıl davadır. Mürettep dualarile, Türkçe âyinlerile, yetiştirdiği Türk şairlerile mevlevilik, bilâkis bir çok yerlere - meselâ İran ve Arabistan - Türk harsını yaymış- tır. Mukabelelerde Türkçe âyin- lerden ziyade Mevlânanın İranca âyinleri okunduğunu söyliyenler bulunabilir, Ve hattâ bunlar, mo- da olduğu veçhile Bektaşiliğin türkçeye yayıldığını da ilâve eder- ler. Bunlar bilmelidirler ki Mev. lânanın âyinlerini okumak, ns- mazda arapça okumak gibi bir şeydir, Bektaşilerin hece ile yazma» larındaki en mühim sebep, Bektaş şairlerinin halk şairleri olmasıdır. Fakat buna mukabil Hacı Bektaş da makalâtını arapça yazmıştır. Baştaki âyininde de Arapça ve Acemce dualar okuduyor. Hülâsa mevleviliğin İran harsını yaydığı iddiası büyük bir hatâdır. — ii — Sultan Velet 684 te Merlânanın yerine ge- gen ve 712 de 90 yaşını geçkin olduğu halde vefat eden Sultan Velet tamam bir Türk şairidir, — Devamı gelecek sayıda — 216 — Servetifünun — 2326