ROMEN EDEBİYATINDAN : Iİ YI Tİ A ET E.K EZ | Yazan: Mihal SORBUL (»..—.—.— —>-| Çevirm: Ziya YAMAÇ| — Hım. Bu «him», ufak sükünet anları- nın kısaca böldüğü bütün gece devam eden horlamayı da kıstı, Bu «hım» dan sonra Bay Po- pescu gözlerini açtı yine kapadı bir iki sâniye sonra yine #ğti. — Him! Ağzını açtı bir iki def& dilini oynattı, biraz yapışkan buldu, yü- zü kendine doğru çevrilmiş uyu- yan karısına döndü. Karısı hafif soluyor sanki onu uyandırmak is- temiyordu. Odanın içinde her an daha beraklaşan ve temizlenen menekşe rengi bir ışık vardı. Bay Nastast Popescu göğüs geçirerek ; — Sabah oldu! diye mırıldandı. Bu göğüs geçirmesi öfkeden ziyâ- de alışkanlıktan geliyordu. Mademki sabah oldu ne diye yatakta dursun? Karısını uyandırmasın diye usul- ca kalkarak dikkatle indi ve ayak» larının ucuna basarak yandaki banyo odasına girdi. Sabahın serinliği onu ferahlattı. * Yeni bir gün kendine takdim olunu- yordu. Yeni fakat hergün gibi gün... Yıkanmadan önce üç defâ haç çıkardı ve mırıldandı. — Sana teşekkür ederim 'Tan- rım, bana yeniden güneşin doğma- sını gösterdin... Yavaş ve teferrüatile yıkandı ve yıkandıktan sonra merdivenler den indi- Aşağıda yazıhanede ay- 128 .— Servetifünun — 2319 ni kirli ışık sanki eşyâ ve tablo- ları buharlaştırıyordu. Girerken daha yüzü büroya asılı duran takvime doğru gitti. Gözlüğü burnuna koyarak bir yaprak kopardı. Arkadan çıkan yaprak kırmızı ile yazılı idi. — Yine Pazar... Buyurun... Bir hafta daha geçti... On onbeş yıldanberi bay Nas- tase zamanın çabuk geçtiğinden ağlanıyordu. Takvimin yaprağını pazertesi koparırken daha hafta çabucak geçiveriyordu. Sâdece kışın biraz geç geçtiği- ni zannediyor, ilkbahar, yaz ve sonbahar sanki derhâl geçmek için yapılmış mevsimlerdi. Şimdi ise mevsim yaz ve der- hâl sabah oluyor... Günler uzun, fakat yine kısa... Bay Popesau yi- ne göğüs geçiriyor ve birosuna, 3T yıl .önce satın aldığı birosuna geçiyor. Bay Popescu iş adamı, ga- zeteci veyâ muharrir olmamasına rağmen, bir biro almayı İstemiş ve bironun üstüne yazmak için lüzumlu olan herşeyi yerleştirmiş. ti. Büyük mor #aş bir hokka bir yığın kalem ve muşambadan bir astar. Ve bunlarneden? Ayda bir defâ bir makbuz, bir kart yazmak veyâ her akşam defterine yevmi masrafı geçirmek için. Bay Nas tase'nin defterleri ve hizmetçileri otuz ve bilmem kaç senedenberi vardır. Arada sırada kütüphanenin gözünden bir tümesini çıkararak tozlarını silkiyor ve yapraklarını çevirerek tıpkı hatıralarını arayan biri gibi veyâ eski mektuplarıuı karıştıranlar gibi düşünüyor. — Bil bakalım Saftico 1893 te etin kilosu kaç paraydıf Veya: — 1889 un sonbaharında do- matesler... Bayan Saftica, o zamanın ti- yatlarına şaşıp içini çekerek: — Bugün haydutluk ver, di- yor, o zamanki gibideğil... İnsan- lık... Bay Nastage'de kederli: — Ne zamanlardı, ne zaman- lardı... diyor bir ley'le sepetini doldurup eve gelirdin. O zamana ait vakalardan Bay Popegcu kendinin gitmediği 28 manlar hizmetçisini pazara gön- derdiğini hatırlıyor. Bugünde pek hevesli değil bili- hassa gazetesini okumak istiyor. İlkönce ölüm ilânlarını. — «Buyur» veyâ «Piha» diye bağırıyor. Vetutza'da ölmüş, o ka. dar ihtiyar da değildi. Sadece... 718 yaşında... Onunla üç gün evvel konuştum. Tam bana gelecek yaza kaplıca- lara gideceğini söylemişti. İnsan, nedir sanki? Sanki hiç yokmuş gibi... Mamafih bay Nastase Popescu, neşlindekilerin gidişiyle kendine verilen tehditlere rağmen ölümü düşünmüyor bile. Zâten ölümün mukadder oldu-