Yazan: Hayatın en acı emri, çerçeveli oluşudur. Muayyen bazı şekiller karşısında, insan, kımıldamadan, daimi mahkümiyetini, şahsiyetinin küçülmek bedduası gibi hisseder, İnsan : vazifesinin, yevmi hays- tın ioabları, muayyen sosyâl kad- roların etrafında, çerçeveler içinde, bütün bir hayatı tüketmeğe muh- kümdur. Hayatın ve hislerin hudutların- dan sıyrılıp nfuklarımızı kilitliyen yerlerden kurtulmak gibi hararetli bir arzu, daha insani bir arzu ta- savvur edilemez, şte bunun imkânsızlığı bizi başka hayatlara derinleşmeğe sevk eder. Maskeli balolar ve dünyadaki ber millette mevcut olan maskeli ve kostümlü eğlencelerin esası bu arzudan doğar. İnsanlar, hakiki veya tahayyül edilmiş insanın maşkesi altında bir iki saat hayâli bir mevcudiyet ol- mayı severler. Sanat zevkinin de temelinde ayni tandansı buluruz: seyirci bu- nu bir sahnede, ziyaretçi ise bir ser- gide hisseder. Seyircinin, sahnedeki hayats yaklaştığını hissettiren (sevinci, hakiki bir fragmana yaklaşmak, bulunduğu, bulunabileceği veya bu- lunmak istediği bir hayat şeklinin verdiği sevinçtir, Gizli arzularıyla, kendini sah- nedeki şahısta bulduğu an, insan, onu yaşamak hevesiyle tıpkı ru hunu aynada görür gibi gevinir. Seyirciler, eğer sahnedeki ma- cerayı kendileri de yaşıyabilecek vaziyette olduklarını, bayatların- T CGCAVİT Li L daki bazı parçaların tıpkı sahne. deki gibi olduğunu, ve sahnedeki dramı yâşamış veya yaşamak ihti- mali ile kendine yaklaştırmamış olmuş olaaalardı, sahnedeki bütün vakada cazib bir şey bulamıya- caklardı. Tiyatroda seyirci, kahramanlar- dan kendi tabiatına en nygun ola- nın maskesini takınır. Genç adam Romeo gibi âşık, Armand Duval gibi müteessir, kadın Margueritte Gantiere olan aşkıyla kendisini feda eder, ikisi de İnago'nun düş- manı ve kendilerine yapılan son kıskançlık sahnesini hatırlıyarak Desdemona'nın hâline ağlar. Tıpkı, maskeli bir baloda, indan hasıl kıyafetine girdiği şahıs gibi ise, onun gibi paradideki &e - yirci de Madame de Pompadaur veya Don - Juan'ın hayatını ve rubi reakâiyonlarını duyarak yaşar. Bu hâl bir roman okuyucusunda da aynidir. Her sanat eserinin temelini eğe- re bu bağlılık teşkil eder. Tiyatroda, kahraman, seyircinin entüisiyonuna duhül etmiştir ve seyirci bir maske takınıp başka bir hayat yaşadığını duymaktadır. Bu- nun için tiyatro en kati heyecanı hissettiren sanattır. En mükemmel beyecanı gene O verir, Çünkü tiyatro, entüisiyonun bir çok kollarıyla çalışır: ses, gekil, renk, fili, Ve enbüyük heyecanı verdiren gene üyatrodur, çünkü bir heye- can merkezi sikleti etrafında bü: tün seyirci kitlesinin içten birieş- mesi onun en büyük kudretlerin- dendir. » ik YAMAÇ Tiyatro ayni derecede göze ve fikre hitab etmesini bilir. O, müsa- vİ bir surette, kelimeden, ışıktan ve renkten istifade eder. Demek, tiyatro bütün sanatların muassalasıdır. Kadim Yunanistan temsilleri, sanatın en mükemmel birer ifadesi olmuğtur. > Edebiysttaki kelime, başlangıç ve intihasını beraber getirir. Keli- me her şeyi ifade etmeli anlatmalı ve hissettirmelidir. Sahnede ki, kelimelerin hayat- taki gibi muayyeniyeti olduğun- dan tiyatro, edebiyattan ayrılır, Hissedilen bazı ruh hâletleri vardır ki, bunları tiyatro da keli. me ezer, Fakat bu hâller sahnede, bir jest, bir tebesslim, bir sükütla ifade edilir, U Kelimenin ağırlığı bazı anlarda, sahne ile salon &rasındaki ruhi bağ atmosferini dağıtabilir, Bu stmoş- ferin kalabilmesi için, o an müzi- kinin bağıyla örülebiliı, Ve nihayet öyle anlar vardır ki, bunlarda hayatiyet ifadesi öyle kük- remiştir ki bu bir çığlıkla bile an- latılamaz : O an, sahne, dansa müsait ol- malıdır. : Böylece - minyatür bir dünya olan sahne - ifadelerin bütün iniş çıkışının gamını, kelimenin ölü esaretinden gıyırarak hayatın rit- mik ve karışık hakikatına rabteder. — Devamı ton sayfada — 321 — Servetifünun — 2308