ATATÜRK Yazan: .. Her gün küçük köyden, rad- yosu olan ve bize 8 kilometre uzak: ta bulunan diğer köye koşarak gi- dip sihhati hakkındaki raporları dinliyorduk. O gün gene koşuyorduk. Bö- yün üstünde iki bulut vardı. Biraderim ve ben gözden, kelime- den kaçarak derin bir sükünet içinde yolun yılan kıvrılışlarında nefessizçe ilerliyorduk. Her tarafı derin bir gükünet almıştı, Acı bir sükünet. Yolun ortasındaki küçük koru- yu geçtik, karşıdan bir araba ge- liyordu. Hayvanlar ağır ağır tabi- atın en büyük &illesini yiyip te gersemlemiş gibi ilerliyorlardı. Diz- ginleri elinden bırakmış olan ihti- yar köylü, hayvanlara seslenmeden » - ie e — Büyük Milli Kahramanın validesi 318 — Servetifünun — 2308 Cavit YAMAÇ bunlar durpular. Bu bir duruş de- gil, titreyişti. Köylünün yüzü köy üzerindeki bulutların rengindeydi: kurşuni; yüzümüze baktı sonra ba- şını öteye kırların üzerine çevi- rerek güğün kavisine bakıp: — Ölmüş! dedi. Ve daha titrek bir sesle tekrar etti : — Ölmüş! Bu ses bir haberi, kara haberi getiren bir kelimeyi söylemiyordu. Bu seste onsekiz milyon? Türkün feryadı, Sakarya, Dumlupınar za- ferlerinde düşmana göğüs gerip Onun kumandası altında harbetmiş ve ölmeden önce gene Onun ku- mandası altında bir defacık daha harp etmek istiyen 65lik bir yiği- tin iniltisi, çocuğuna en çok kimi Atatürk Halka, yeni Türk harflerini öğretiyor sevdiğini sorduğu zaman «Atatürk'ü» cevabını almıya alışmış bir baba- nin yası, her işe «Onu» misâl ala- rak girişip yenen türk gençliğinin hıçkırığı vardı. Araba yavaş yavaş ilerlemeğe koyuldu. Biraderimle ben yolun ke- narına çöktük: Yorulmuştuk. Bu yorgunluk kâlblerimizi titretiyor ve tabiatı yakasından tutup ta he- sap soramadığımızı bize hatırlatan gancılarln bedenlerimizi yordu. dolduru-