Yayan : — Har Doktor demek... — Etet... hip ümit yok! — dişlere ona söylemeli... Doktor, parmağını dudağına götürdü: — Sst... Seni duymasın! Fakat adamın canı sıkılmıştı. — Ben, onunla ne yapabilirim bay doktor1 Kardeş, bısım, akraba vü destur değil... Hizmetçim. Onu sana milsşi: bırakmıştı. Dwkint omuzlarını salladı. Vi- zite parasını &lmıştı ve bundan ötü- rü bu adam artık onu â#ikıyordu. Müşterisini kapıya doğru iterek: — Onu Bükreş veya Oluj'a bir kör sanatoryomüna gönder... dedi. Burada yoktur Aünri, derhil hesab siti. Hara dan, hudutten (luja Mir yığın yol... masraf... Hüwle Bükrej's... Ve sanki oralarda âlemin işi yoktu da hizmetçi Varstu ile meşgül ola- caklardı. Hizmetçiye emretti: — Gidelim, Kör, şapkasını çividen alıp bastonlü yeli yoklayarak yola düştü. Parmak ve bastonunla fev- kalâde hissediyordu. o İnsanların arasından geçebiliyor ve yola tek başına çıkabilirdi. İfuyuşa daha incelmiş fısıltıları bil# kavrıyordu. Yavaş konuşmasını #üyleysu dok- torun hakkı vardı. Fakat o, bu- nu istiyordu, körün felâkeli duy- masını. Eğer doktor mesleğini ve hakikati seviyor isü kendi âm&w- ya bunu söylemeliydi. Fakat dok- torun umurunda mı” Körü kendi beslemiyordu ya *!... Sanki o, dok- torun evinde mi uzüfüp her işe karışıyordu? Tabii doktorun ne , umuru! Yoşon hiddetliydi: — Dünyanın bütün dektorla- rının Allah belâsını versin... Asansörün önünde durdu. Tu- haf bir şey gelmişti aklına. Demir kapuyu denemesi. Hafifçe, kör duymasın, diye salladı. Kafasında plânı derhâl kurdu. Onu arkasın- dan itemezdi. Cinâyet işlemek ni- yetinde değildi, Cinâyet ve hâkim- lerden korkuyordu. Sonra öyle kötü bir papasları vardı, itirafta İnsanı eritiyordu. Belki tesadüfen kendiliğinden bir şey olur. Bu başka idi. Allahın emri|... Ve ya- hutta kör, artık beklemediği bir şey olmadığını anlar ve kendini... Kör basamakları bastonun ucuyla tıpkı bir tarla böceği gibi yokluyor ve çevik - çevik merdi- venleri iniyordu. Neşeliydi bile. Arkasına bir yumruk, ve aşağıya kadar toz ve kül olurdu. Fakat bunu yapamazdı. Sonra gece rü- yasına girerdi. Sokağa indiklerinde, kör: — Doktor ne dedi, efendim! diye sordu. Yoşoa hakikatten ürktü, Yeni- den kliseyi hatırladı. Menfür pa- pas, cehenneme dâir hitabeleriyle korkuyu onun içine &indirmiğti. İşler uyup ta, tesâdüfler körü te- mizlese, başka mesele. Yahut o bir Iâf söylemeli de kör bin anla- malı veyahutta Allahın İzuiyle cadde de deli otomobiller arasın- da güperkeri,.. Yahutta açık bir lâğımdanli.. Falkal, kör sanki göğsünün te. (1) Tinosilmimya hiklyeleri. Segedin : Transilyanyada bir mıntake. 310 — Servetifünun — 2307 ROMEN EDEBİYATINDAN SEGEDİN TARAFLARINDAN”" Victör PAPİLİAN Çeviren : Cavit YAMAÇ neffüsü ile de herşeyi hissediyordu. O, haber veriyordu. — Dur, patron, bir otomobil. Yahut: — Dor, patron, mahzenin kâ- pusu açık! Hay Allah belâsını versin, San- ki tabanlarında bile gözleri var. Tâ istasiyonda Yoşca'nın ümitleri arttı. Kim bilir? Kalabalık... Sı- kışıklık... Kör yanlış bir adamla trenin tekerlekleri altında kalabilir. Fakat kör bir şeytan gibi ken- dine insanlar arasında yol yapma- sını biliyor. Ve sonra yolenlar da ona karşı merhâmetli idiler, Felâketinin farkınu varır var- maz, büsnü kabul ve yardım için yarışa girişip köre oturacak bir yer buldular. Dikkat edin, baş- kasının sayesinde merhametli! Yog- es dışarıda ve ayakta kaldı. Eve bir şey söylemedi. Kör Vastru'unun kelimeleri Yaşca'nın kulağında acı - acı çın- ladı: — Patron, ben körüm ama, İfa- kat dünyâda beni yok edecek in- san mevcut değildir. Acaba bu rumuz kendi miydi? Belki hayır, fakat bu kelimeler ak- lını, rahunga kadar, söy- lenemeyip bieşedilem fikirlerin tes- teyle durduğu yerinde gıcırdadı. 0, gözleri kör olanların diğer cihaz- ları kuvvetlendiğini biliyordu, ku- isk, burun, parmak fakat ruhun da kuvvetlenebileceğini kimseden duymamıştı. Ve ağlanacak kimsesi de yök- tu. Sükütu bir kurd gibi içini ke- miriyordu, fakat bu elıklığı dışarı-