EM EYE No. 2270—585 hayatını anlatmasını istedi. Allahın gönderdiği bu arkadaşın her şeyini bilecekti. O ise hiç bir şey isteme- di. Yalnız türkü. Hemen kabul edildi. Müthiş, ilâhi bir ses çıktı. Kleist ağlıyor. Bittiği vakit: — Ölmeğe lâyık olacak kadar güzel: Dedi. Kadın da yavaşca ağlıyor. Göz- lerinin içine bakarak korku ile sor- u; — Bir nezaket sözümü veya cidden öylemi düşündünüz? — Düşündüm ve kalbimin derin- liğinde söyledim. başlamıştı. ÖLÜM KARARI Meğerse eski sevdalar, ıztıraplar hattâ Juliyanle bile bu muazzam his yanında hiç imiş. Bu yeni his onu alp götürdü. İçinde her şeye ga- lebe eden bir saadet, bir nefes canlanıyor. Açlığını, sefaletini, ab- lasını unuttu. Bütün dünya ile sulh akdetti. Kâmilen mesut, artık bü- yük sırrın nerede olduğunu biliyor, gördü, yakalayacak. Mösyö (Vogel) iyi ikramcı bir adam. Sevgilisi kocasını kıskanmama- sini Keleist'den rica etti, oda : — Seni seviyorum, dedi. — Bana bir çocuk veya bir a- dam aşkı mı veriyorsunuz? — Bir adam aşki — Her vaziyette size güvene- bilir miyim ? — Her şeyim sizindir istediği- niz gibi kullanınız. Genç kadın bu sözlerden cesa- ret alarak yaklaştı, nefes nefese geldiler. kendisini güç tutan şehve- ti sesini kesiyor, sordu: — Din türkü söyledikten son- ra bana “ölmeye layik olacak ka- dar güzel,, dediniz, ne demek isti- yordınız ? — Anladınız mı?.. Şimdi artık yanakları temasda ağızları birleşti. Bu iki muvazene- siz ruhu şişirten ve kendilerini kur- taracak olan mukadder sual geldi: — Ölmeğe hazırmısınız? Kleist vücudunda alevlerin do- laştığinı hissetti. Şu cennet dakika- sında ölümün nefesi altında akibet mucizenin hasıl olduğunu görüyor. Güzel vücudu kolları arasında haps ederek : UYANIŞ Hazırım, hatta bugün bile, is- terseniz şimdi. Aşıkım. Düşününüz ki, bu dakikayı çocukluğumdan beri bekliyorum. Hayatımın her günü, her saati düşündüm. Benli- gimin bütün kuvvetile çağırdım. Çünkü biliyorum. Hayır, bunun be- nim için ne demek olduğunu bil- miyorsınız. Sizi kucakladığım bu dakikada, siz ki sevdiğim yegâne kadınsınız. Ve sizinle birlikte biraz sonra öleceğim. Biliniz ki hiç bir adam hiç bir vakit benim şimdi tatdığım kadar yüksek: bu ve ateş- li bir sarhoşluk hissetmiş olsum... dedi. Sevgilisi : — Evet, beraber ölmek, biraz sonra; bir kaç gün mesut olabilsey- dik. Bende çoktan beri seni bek- liyordum. Fakat dinle, eğer benim kendimi öldurecek kuvvetim olmaz- sa senin beni evvelâ öldürecek ka- dar cesaretin olacak mı? Böyle muzaffer bir saatte onun her türlü cesareti var. Artık saadetinin, hal ve istikbalin, hayatının, başka bir hayatın ve her şeyin amiri değilim, işte şimdi tam bir adam. — Evet her türlü cesaretlere malik olacağım. Yemin ederim. Her ne istersen, nasıl istersen. Hayatı- mıza son gününün saatini sen tayin edeceksin. Bunun üzerine teslim oldu. Göz- lerinden mesut yaşlar akıyordu, ya- vaşça : — Yakında dedi beki yarin. Dudakları birleşti ve artık o gün başka bir şey konuşmadılar, HAZIRLIKLAR Zabitlik, yaverlik, şiir, şöhret ne demek? Hiç bunlar için yaşanır mı? Bunlar saded verebilir mi? (Kleist) in şimdi gördüğü muaz- zam ve İevkalbeşer rüyanın yanında onlar hiçti. O akşam evi- ne gelir gelmaz bir vakitler Paris, de yaptığı gibi bütün tab edilme- miş eserlerini baktı. Parisde ümit- sizlik ve mağlubiyetten bu sefer de saaded ve zaferden romanlar, pi: yesler, hatırat, şiirler hep kül öldü. Bahtsiz ve izdirablı bir devrin za- vallı şehitleri. Bir daha melankoli- sini azaltmak için şiirler yazarak yorulmıyacak. Artık rüyasını yaşı- yor, bütün ömrünce takip etliği sıkıcı meseleyi halletti. Nihayet es- 223 rara vakif oldu. Memnuniyeti büyük. (Vogel) sevgilisinin hatırı için ismini bile değiştirdi. (Henriette) oldu. Ziyaretler pek sık, uzun gö- rüşmeler, türkü ve müsiki.. mükem- mel saatler, her şeyi ödeyen za- manlar. (Vogel) her şeyi görüyor ve kabul ediyor hatta evine müm- kün olduğu kadar az geliyor. Bu- nunla beraber hiç de korkak ve ahmak değil, yalnız karısını pek çok seven bir betbaht, Her şeye razı, çünkü on iki senedir, karısını bir türlü mesut edemedi. Becerik- sizliğini biliyor, hatta boşanmakla bahtiyar olacak ise ona bile müsa- it. Fakat (Henriette) bu teklifi red- detti. Bereket versin meydana (Kle- ist) çıktıda ona birden bire sihhat, keyif ve hayat zevki verdi. İsterse bütün gün gelsin, mademki karı- sını tebessüm ettiriyor. Sevgililer evde, gezmelerde hep beraber. Dini şarkılardan hoşlanı- yor, el ele vererek uzun saatler ki- liselerde dua ediyorlar. Geceleri ayrıldıkları vakit bir birlerine mek- tup yazıyorlar. Bu mektupar pek acaip, samimi, candan, Hep canım, şekerim, gözüm, ruhum ile dolu. Fakat artık dünyada onlara yer yok; izdirab, inkisar, gaip edilmiş saadet mefhumları kalmadı; aşkın büyük sulhu içindeler. Affı umum! Bir şikâyetleri yok. Akibet hayatla- rına hakim oldular, kâinata bahti- yar çocukların gözü ile bakıyorlar. Son günlerini tâkip ve tetkik eden- ler, sathi düşünürlerse onlara deli diyecekler. Fakat bu kelime her şeyi ifade etmiyor. Zaten bir ci- hetten herkes biraz deli deyil midir? Akıllı denilen adamlar, ellerile me- zarlarını kazan bu sevgililer kadar katiyetle, usulle, sükunetle, muha- keme ile hareket etmiyorlar. (Hen- riette) pek sevdiği babası, kocası ve kızının yanında son gününe ka- dar normal yaşamakta devam etti. Biraz evvel bir piyesi oynanmiştı. Sonuna kadar içtimai ve edebi mev- kilmi muhafaza etti. Şöhreti lekesiz aşklarım her zaman reddetmişti. Kleist ile münasebeti fiziyolojiktir. Birbilerine mâni olmıyacakları ya- pek - zılı idi. Mukadderat projelerini iü- mamile tatbik için kendilerine bir kaç gün hayat verdiler. Fakat vâ- — Lütfen sayfayı çesiriniz —