No. 2970—585 bir otomobil durmaktaydı . Direk- siyonda OHickland oturuyordu. Yanıbaşında Carena'nın güzel başı görünmekteydi. Bunları görünce hemen pencereye koştu: — Baei, Hallo! ne oldu diye bağırdı. Carena küçük elile onu selâmlarken ; — Holgerle barıştık, dedi. He- men evlenmeğe gidiyoruz, Alfetrom küfrederek bir kere daha kadınların dönekliğine Iğnetler yağdırdı. — Öyleyse benim gayretim neye yaradı, diye bağırdı. Herbal- de müfettiş Valen gösterdiğim hüs- nüniyeti unutmıyacaktır. Carena: — Tabii unutmaz diye cevap verdi. Emin olabilirim ki yakında hatt& bu akşam seninle görüşecek- tir. — Pekalâ Uverehist ne oldu? — O halâ odada. Bir zahmet git onu serbest bırakıver. Yediği yumruğa mukabil 10 mark verme- ğe unutma. Öyle zannediyorum ki vurduğun yumruk pek hafif de- gildi... Süratle hareket eden otomobil kesif bir toz bulutu altında kay- bolmuştu. Kendisini hapislere sü- rükliyen tipin güzel örneği yokol- muş gitmişti. Biraz sonra 11 numaraya giren Alfatrom : — Hei Üverehist Holger seni unuttu dedi. Eh dünya böyledir işte, Adam nişanlanınca her şeyi unutur. Bu sözleri söylerken ada- mın vücudünü şıkan sicimi kes miş eline 10 mark sıkıştırmıştı. — Bu, ettiğin zahmete karşılık diye ilânetti. Hadi al. Korkak Üverchist serbest kalır kalmaz: — Deli var! İmdat diye ferya- da başladı. Beni gırtlaklayıp mücev- heratımı çaldıktan sonra on mark vermek küstablığında bulunuyor. Bu sırada Alfatrom, dünyadaki tekmil kızıl saçlı kadınlara küfür ederek onları cehennemin dibine gönderiyordu. — Siz birçok memleketlerin polisi tarafından aranan sahtekâr Uverehişt değil misiniz.” — Evet dedi. Uverchist, mağ- rur bir eda ile; Ben Uvechiat'im lâkin sanatım sizin söylediğiuiz- den epice farklı. Meşhur mücev- herat mağazası sahibi Uverohistim. Buraya, Holger ismindeki bir ban- UYANIŞ Edebi Eserler Ebedi eserler, eğer okuyucuların adedi kadar, satılmış da olsa, muhak- kak iyi kitaplar bizde de bir çok tabı! yaparlar, yeni kitabevleri doğar, hakiki kıymetlerde, istis- mâr edilmeden eserlerini neşrede- bilirlerdi. Nâşirler, satıcılar ve ba- zı edipler bile bizde edebi eserle- rin okunmadığını söylerler. Zanne- derim aldanıyorlar. Bizde edebi eser zannedildiğinden ziyade oku- nüyor, ve teessiir veren şey bizde- ki ukunmamak reaksiyonu deği, kitapların satılmamasındadır çün- kü edebi eserler pahalıdır. Bir çok defalar fiyatın inmesi tirajın büyümesi ve reklâmın ç0- galması için bir çok gürültüler oldu; böylece edebi eserler daba ziyade satın slıcı ve edipler daha çok okuyucu, ve en kıymetli şey olan kitap, piyasasında arzu edilen canlılığı bulacak ümidleri besle- nildi. «Yarı fiyatla» verilen kitapla rın piyasasını takıb edenler, bizde edebi eserlerin okunduğunu Ve çok okunduğunu görecektir. Fakat o, 50 tenzilâtla satılan kitapların da, seyyar satıcıların da yükünü, hep eskilerin içinde özü 721 AK TÜALİTE ve Okuyucu bulunmıyan eserleri olduğu görül- düğü için, Türk okuyucusunun ede- bi zevki de günden güne körleşme- ğe yüz tutuyor. Babiâli kaldırımlarında dolaşan kitabjsimsarı nâşirler, eski taktikle- tile (az bir paraya tanınmış bir edibin eserini satın almak, reklâm yapmamak ve edibe para verme- mek), hareket ederek, edebi eser- leri beyendikleri isimlerle boyu- yaorlar, Bunun için genç nesil; Yeni nâşir, yeni kitab, çok reklâm, fiya- tın ucuzlaması, tirajın büyüme- si ve eserlerin yayılabilmesi için «sistematik» bir organ istiyor. Bizde okunmadığını söylemek ayıptır. Fakat Türk okuyucusu, beylik kapaklı, Bürban Cahit, Vâ-Nü veya Beat Mabmud «eserlerini» iste- miyor. Türk gençliği ve Türk entellek- tüelliği, öz malımıza «Haşete'in getirdiği, frenkçe kitapları tercih ediyor?.. Bizde okumak isteyen çok, fakat piyasadaki ediblerin yazdıklarını ve Semih Lütfünün zevkine kalmış olan eserleri değil. » ker. kontes Lundelin mücevhers- tını katmağa geldim. Sizin çaldı- ğınız siyah kutuda 500,000 mark kıymetinde yüzük vardı... * Birkaç dakika ancak geçmişti ki vak's mahalline müfettiş Valen geldi. Selatron kendini: — Müfettiş Valen, Biliyorsu- nuz ki oğlunuz... Kızınızın teklifi üzerine... — Ne konuşuyorsun salak. Ben ömrümde evlenmiş değilim ki.., Mevkuf bulunduğu Öristian» bug hapishanesinde Alfetrom ba- şından geçenleri ve kızıl saçlı ke- dınlar düşünüyor. Kendini dinle- meye kaflânanlara «nazari olarak» suçiu olmadığını ve serbest bıra kılmağa lâyik olduğunu &öyleyip duruyor. Cavit YAMAÇ