No. 9259—574 masasını görerek ev sahibi kadına «Ha büyle, bak, isteduğun gibi olmış» dedi, Halbuki sofrada bir fevkalâdelik yoktu. Birkaç tane atıp kızıştıktan sonrâ şivesine göre dilini kıvırdı; «Habule karı hiç biyere yoktur» dedi. Olan oldu. Ve sabah da oldu. Orada kalan kapıcı kadın da işine gitmişti. Reis de gitmeden evvel ev sahibinin eline bir demet para verdi. Bir iki saat sonra ev sabibile Sarı kız da Beyoğluna çıktılar. Üst, baş eşyaları satanların, camâ- kânlarını süsleyip müşteri bekleme- ğe başladıkları mevsimdi.. Bir terziye girdiler.. İpekli bir en- tari, bir de kürk taklidi manto ısmarladılar, Sonra ayakkabıcıya uğradılar ve çıktılar. Kadın onun eline birkaç lira sıkıştırdı. Ayrıldı- lar. Kolay kârdan Sarı kız anne- sinin dişsiz ağzına göre yarım kilo lokum aldı. Eve gittiği zaman annesine bir yalan atti: — Reisin dişlediği sarılı hacağı- nı göstererek otomobil çarptı da; kapıcı kadın Zülfiyenin evinde kaldım, Bugün çalışmıyorum. Dedi. Annesi lokumları hemen yemeğe başladığı için söz tatlıya bağlandı. Kızının eve gelmediği geceler art tıkça kadıncağız vaziyeti anlayıp meraka düştü. Fakat onun bu yeni haline yavaş yavaş alıştı. Kızı ona daha iyi baktığı için sonradan memnun görünmeğe bile başladı. X Aradan bir sene kadar geçti. Yazın sonlarını gösteren sağnaklı bir gündü. Ve denizin yüzünü çekirgeler gibi istilâ eden kocaman yağmur tanelerini bir hayvan geli- şile ezerek, odun yüklü bir motör Kabataşın kıyıcık, dalga kıranlı yerine girdi. Bu, Reisin üç motö- ründen elinde kalan biriydi. Reis hemen dışarı atladı. Sağnağı dinle- UYANIŞ meden doğruca Sarı kızı bulması lâzımgelen eve koştu. Sarı kız yoktu; geleceğini evdeki kadın söyledi. O şimdi başka yerlerde de iş tutuyordu. 20 günlük seferden dönen Reisi bekliyemezdi. Sağnak dinmişti. Sarı kız da geldi. Reisin bol keseden yedirmesi onu tutu- yordu. Bu &on yaptığı seferi elin- de kalan son motörü de satmak içindi. Nihayet Sarı kızdan ayrı- lamadığından bu motörünü da sattı; ve onunla yemeğe koyuldu. Fakat Reisin cebine sıçan düşse başı yarılır oldu. » Kışın soğuk bir akşamında Re- is kafayı arkadaşlarının ikramlarile çekib eve geldi. Birkaç gündenberi bulamadığı Sarı kızı nasılsa evde buldu. Sarı kız geçenlerde istediği hakiki bir kürkü almazsa bir daha gelmiyeceğini söyledi. Reis Rizede- ki evini satılığa çıkardığını söyliye- rek sunra alacağını vadeddi. Fakat kız <«kürkte kürk...» diye ısrar ediyor: ve halden anlamıyan bir damla akliyle Reisin beyni üzerine çin işkencesi gibi vuruyor. Reis bir müddet dumanlı hava içinden şahili ister gibi pervane döndüğü esnada karıştırdığı suyun yeşil alan rengindeki gözlerini kısıp daldı; ve birdenbire bir de- nizci hereketile «al sana kürk» diyerek çıkardığı piçağını ona fır- lattı, piçak Sarı kızın yanağına geldi. >» Karada awemi yürüyüşlü adam içeri düştü. Koğuşunda kısa vardı- ya adımlarile volta vururken, Sarı kızın da kapağında Marie Claire ismi gözüken bir Fransiz mecmus- sı kolunun altına sıkışık olduğu halde, Beyoğlunda sık sik dolaştığı görülüyordu. Fakat Reisin bıçağı- nın yeri, yüzünde, ondan kalan bir nişan olurak duruyordu. Yusuf AHISKALI 47 Basübadelmevt » Faik Baysaf'a - Istırab, uyku, keder Kızıl ufukda bir an Ölü gölgesi serer. * Porsuyan tende bir ah ! Gece açılan kapı.. Göklere varan eyvahl * İnsandon miras kalan Gül hâtıralar bu mu? Sonsuz uykuya dalan... > Hangi meçhul el deydi. Mor, yeşil, siyah kader Söyle bu rüya neydi? Kadid kollarla sarsam Ey iskelet güzeller. Ahi heykelleşip kalsam! A. Suavi KOÇER