350 SERVETİFÜNUN No. 2954 — 569 BİR MUAMMA! Yazan: Türkân Tangör Türkân Tangör, bugünkü neslin belkide en iyi yazan ka- dın hikâyecisidir. Bu kıymetli imzayı Türk karilerine ilk ola- rak (Servetifünun - Uyanış tanıtmaışlı. muharririn küçük hikâyelerinden biridir. Aşağıdaki yazı, genç Türkân Tangör'ün hazırlamakla olduğu yeni hikâyelerini de, ilerde sütunlarımızda bulacaksınız. Kış geceleri Beyoğlu; suyu ya: vaş yavaş çekilen bir dere halini alır. Işıkları birbirine göz kırpan binaların birer kümes halinde âes- sizleşdiği hissedilir. Kapanan dük- kânn gepenklerinin hırıltılarına klâkson sesleri rekabet eder. Dı- vâr oyuklarına esrarlarını saklıyan köşe başlarında &on müşterisini bekleyen gölgeler ve neşelerini gecelerin son saatlerine bile ema- net edemiyen çiftler ana caddenin arta kalan son sakinlerindendir... Beyoğlunda ay, Galatasarayda oğar Gözlerimdeki uykuyu yelpazeli. yen rüzgârin kaldırım boyunca siy- rıldığını duydum. Bu gece çığlık- lanmıyan polis düdüklerinden âar- hoşların henüz kahramanlaşma- dıklarını anlarız... Şimdi kendimleyim. Önümde bir çift yürüyor ve yalnız, ayak geslerimiz bizi birbirimize yaklaş- tırıyor.. Erkek yalvarır gibi konu- şuyordu : — Benden temamile mi aynl- mak istiyorsuun — Evet. — Demek artık her şey bitti; herşey ümitsiz ?. Herşey mahvol- uf. — Sana bunları daha evvel söylemeliydim, Fakat, buna cesaret edemedim. Bundan başka; kadın gururu!, Ayrıldıktan sonra Seni tek- rar elde edebilmekten gelen tabii bir gurur!. — Evet, «anlıyorum... — Artık eskisi gibi olmadığımı, bir şeyin bittiğini, koptuğunu anlı- yorum. — Peki... — Bukadar büyük sarsıntılardan sonra bağka türlü olabilir miydif Fakat bütün bunların o zavallı adam için olduğunu zannetmet. Onun için, senin için herkes için kalbim ölmüştür. — Peki... — Yalnız kendisinden aynıla- madığım çocuk var. Beni babasına doğru, aşkım uğruna hapishanelere düşen, oradan bana karşı içinde ayni ateş ve sevgile dönen 0 zaval- lı adama doğru sürüklüyor. O bi- çare beni ilk gördüğü gece tĞ sa- sabaha kadar dizlerimin üzerinde — Sana göyledim yavrum; çok sevdim, harab oldum. Şimdi artık sevilmeğe, okşanmağa, şımartıl- mağa ihtiyacım var... — Peki.. — Bu adam her zaman için benim karşımda dizçökmüş dura- cak, yüzümdeki o buruşuklukları, saçımdaki beyazları görmiyecek. — Peki.. — Beni Fakat sakın çılgınlıklar yapmağa kalkma. İçinde o kadâr mes'ud, o kadar acı günler geçirdiğimiz evimizi ve eşyalarını sana bırakı- ararsan bulamazaın.. yorum... — Peki... ' — Seni son bir defa öpmek isterdim; fakat sokak ortasındayız... Bana artık müsaade edeceksin değil mi. — Güle güle... Taksim meydanında durmuşlar» dı. Ayak seslerim duvarlara çarpı yor ve bir fısıltı halinde beni ken- dine çağırıyordu. Artık ne konuş» duklarını işitemiyordum. Meydanı kıvrılan bir otöbüse el salladılar; bıraz sonra erkeğin kaldırımda sendelediğini gördüm. Şapkasını çıkardı; kollariyle havada daireler çizdi, bir taksiye atlıyarak kelimeği- ni anlayamadığım bir feryat fırlat- ta... Otomobil uçar gibi, otöbüsün arkasına taktığı yolları katedmeğe başlamıştı ... Ertesi günkü sabah gazeteleri- nin birinde şöyle bir cümle oku- dum. « Bir adam çiğnendi. » Bu hadise bende halâ bir (mu- amma) halindedir: Şayet çiğne nen adam kadının Her arzusuns ita- at eden oadam ise; aceba erkek mi kurtuldu, yoksa kadın mıf..