SERVETİFÜNUN Ne. 226$—508 ÖLÜNÜN SON AŞK MEKTUBU ROLAND DÖRGELES'ten Çeviren: Vahdet Gültekin Roland Dorgelâs (Rolan Dorjles) bugünkü Fransız edebiyatının roman ve hikâyecilerindendir. Birçok roman ve hikâye kitablarını ihtiva eden eserleri arasında bilhassa “Croix de Bois, (Tahtadan Haçlalar) meşhurdur ve von senelerin birçok münakaşalara sebeb eren kitablarından biridir. Buraya muharrririn, üslübunu çok iyi gösteren bir hikâyesini naklediyoruz. zaman, kışı geçirmek için O kimsenin pek gitmediği eski bir şehirde oturuyordum. O- turduğum bina eskiden bır pren& malikânesi imiş, sonradan işçilere han haline konulmuş. Benimle ayni katta oturan ses- siz, sedasız bir komşum vardı. On beş yaşındaki kızı ile tek başına yaşıyordu. Kızın içerde gidip gel- diğini ağzının içinde mırıldandığı şarkılardan anlardım. Kursaa!'dan bâzı parçaları öyle de güzel göy- lerdi ki! Adam bir gazinoda çalıştığını söylemişti. İçinde eşyaların kaybol- duğu o koskoca iki odayı tutar- ken adam gülümsiyerek ; — İyi fikir, demişti, bir mu- harir için gelip burada oturmak. Ben de kenisine nezaketle: — Gazinoda ne iş yaparsınız * diye sormuştum. Bu eialim üzerine öyle müp- hem bir hareket yapmış ve: — Şey... işte göyle böyle, ek- mek pârâğını çıkarıyoruğ, demişti. Ondan sonra bana Mubset den bahsetmeye başladı. Musset'nin Geveleri'ni ezberden bilirmi. O günden sonra kendisine ara sıra sabahları pazarda rasgelirdim. Bana bir de izbe gibi bir iney- hane tanıtmıştı. Burada çok güzel bir Siraküze çarabı vardı ve çara- bı bir İtalyan kızı verirdi, Çok yazı yazdığım günler ak- şamları ekseriya tek başıma çıkar, bahçelerin arasından yürüye yürü- ye deniz kıyısına kadar inerdim. O gece yollarda daha geç kal- mıştım. Başımın ağrısı halâ geç- memişti, gecenin derin sessizliği bassın da başım biraz daha fazla süküna kavuşsun diye beklemiştim. Şimdi denizden serin bir rüzgâr eşmiye başlamıştı. Ara sıra gözle- rimi kapıyor, parmaklığın üstün- den denize doğru iğiliyordum, O zamau aşağıda yorgun denizin ya- vâş yavaş kayaları dövdüğünü du- yar gibi oluyordum. Limana de- mirli duran gemilerin fenerleri tit- reğiyordu. Sanki karşımda, yıldız- ları sallanan ikinci bir gökyüzü vardı. Serin bir hava esen bahçelerde kimsecikler kalmamıştı. Gazinoda kumar oynıyanların en gon kafile- si de gülüp döyleşerek, gölgelik- lerin araâına katışmışlardı. Gazino- nun geniş pöncereletinden görülen ışıklar birer birer sönmüş, şarkı söyliyen bir kadın gesi uzaklaşmış ve bir otomobil gürültüsü arasın- da kaybolmuştu. Ses gecenin ses FRANSIZ EDEBİYATINDAN sizliği içinde o kadar çabuk eri- mişti ki sanki bu dünyadan çeki- lip gitmiş gibi geliyordu. Nihayet, gecenin derin sükütu basmıştı. Biraz evvel mütemadiyen 8a- hilde gidip gelen ayak sesleri du- yuyordum. Şimdi onlar da kenil- mişti... Şimdi yalnız deniz, gece ve sessizlik vardı... Birdenbire bu ince süküneti bir infilâk sesi yırttı: bir otomobil tekerleği mi patlamıştı, yoksa bir tabanca mı atılmıştı 1 fakat ortada kımıldayan hiç birşey yoktu. Hareketsiz bir halde, dalmış- tım. Birdenbire arkamda bir ayak sesi duydum, döndüm baktım: amele kıyafetli bir dam geli- yordu. Üzerinde işçi gömleği, boy- nunda bir çanta asılı, omuzuna da bir merdiven almış. Bir elektrik Iğmbasının altından geçerken iyi- ce gördüm: benim o komşu idi bu gelen, Gece yarısı onu burada gör- mem beni çok şaşırtmıştı. Duvar- lara ilân yapıştıran bir adam gibi gece yarısı ne işi vardı onun bu- rada * meraka düşmüştüm. Bulun- duğum yerden ayrılmadım ve onu gözden kaçırmamaya çalıştım. Aşağı inmek için bir iki basa mak merdiven vardı. Buraya ge- lince döndü arkasına baktı. Boy- nu iletde, gözleri endişeli bit hal- de, karanlık yolları gözden geçir- di. Sonra, kimse olmadığına kana- at getirerek yoluna devam etti. Şimdi omuzunda merdiveni ile o garib şekli, karanlıkta, bir gölge halinde tecessüm ediyordu. Biraz gidiyor, duruyordu. Bir- şey arıyor gibi idi. Birkaç kere otları elleriyle araladığını ve ağaç- ların diplerine baktığını gördüm.. Ne arıyordu acaba1... Gecenin bu saatinde ne yapıyordu böyle... Bu sırada, gazinonun bahçe ta-