a * 4 ai. ay © * SER VE TİF ÖÜ N UN SİYASİ . EDEBİ - İLMİ HAFTALIK GAZETE Telsfon: 21013 © Sahibi ve başyazıcısı: Ahmed İhsan Tokgöz Yıl 49 — Cilt 86/22 Hafta Yazısı: LYANIS KURULUŞU 1891 Perşembe, 28 Eylül 1939 Telgral: İstanbul Servetifünun Negriyal Genel Direktörü : Halid Fahri Ozansoy A 2249 / 564 Yolculuk Notları vi Montröde bekleme günleri Seyahat defterini açtım, 5 ey- lülden sonra yazdıklarıma göz gez- diriyorum. Ne heycanlı günleri Fransa ve İsviçreden geçen Semp- lon ekspres treninden hiç bir ha- ber yok diye yazılı. Vagon-Li ida- resinin Montro şubesindeki nazik adamlar dahi yolculuk hayatının geçirdiği durgunluk içinde çok durgun ve mahzun! Oraya her uğ- rayışımızda adetâ istemiyerek, gene haber yok! Diyorlar.. Biz de sinirli bir halde sokağa çıkıyoruz. Bir hafta evvel üzerinden sayısız oto- mobiller ve kamyonlar (geçen Montrönün ana caddesinde tenha- lık ve sükün var. Kasabanın oto- büsleri de artık işlemiyorlar. Yal- nız tramvaylarda hareket var. Her evde pencerelere siyah perdeler asıyorlar, yahut siyah kâğıtlar ta- kıyorlar. Aman, insanın içine kas- vet çöküyor. Ben bu satırları şim- di Değirmenderede, İzmit körfe- zinin zümrüt dağlarına ve güler yüzlü mavi denizine bakarak yazı- yorum. “Kasvet çöküyor” kelime- lerini seyahat notlarından alıp bu- raya nakleyledikten sonra, başımı kaldırdım, mubarek yurdun sevimli dağlarına, cana can katan İzmit körfezine ve denizine bir daha baktım. İçimde ne kasvet kaldı, ne hüzün! Letâfetile meşhur Avrupa. nın şimdi uğradığı durgun ve üz- gün âlemi bizden uzak olsun? Si- nirleri yatıştırmak ve ruhu gıdalan- dırmak için bize sevgili yurdun te- miz havasından başka ilâç yoktur. Dedim ya, Değirmenderedeyim; köylüler günde dört defa köy kah- vesine doluyorlar, radyodan hava- dis dinliyorlar ve sonra çok me- rakla soruyorlar. Her duydukları haberlerde işittikleri yerler, şehirler hakkında malümat almak istiyorlar. Ne büyük fark! Düşünüyorum, 1914 de başla- yan 25 yıl evvelki Büyük Harbde dahi ben burada bulunmuştum. O zamanki bilgisizlik nerede, bu günkü uyanıklık nerede? Radyo dinleyen köylülerin çoğu Avrupa coğrafyasını adetâ öğrendi. Lehis- tanın şeksen yıl evvel taksime uğ- yıp, 1919 da tekrar kurulduğunu hiliyorlar ve onun için Varşovanın kahramanca müdafaasına müteallik haberleri derin alâka ile dinliyorlar ve her dinleyenin gözünde istiklâl ve takdir ateşi parlıyor. İşte ben böyle tath ve sâkin muhitte bulunuyorum. Avrupada geçirdiğimiz endişe ve heycan haf- tası uzakta kaldı. Gene not defte- rine bakıyorum ve sevgili okuyu- cularıma aşağıki satırları nakleyli- yorum : 6 Eylül Çarşamba Montrönün Kürsaal caddesini bırakıp göl kı- yısına indim. Göl kıyısı yalnız ya- yan gezenlere tahsis edilmiş bir tarafı demir parmaklıklı, diğer ta- rafı güzel köşkler veya büyük otel. lerle süslenmiş ve çok güzel ağaç- ların gölgesine sığınmış bir gezme caddesidir. Buradaki büyük salkım söğütler zümrüt dallarını göl suları üzerine sarkıtırlar, suyun rengine de yeşil parlaklık verirler. İşte Değirmendere 25 - 9. 1939 martılar dolaşıyor, gelen geçenin elinden ve avucundan ekmek par- çalarını gagalıyor ve havalanıyor. İşte Cigne denilen meşhur kuhu kuşları. Kaza benzerler ama, bo- yunları daha ince ve daha uzundur. Su üzerinde yüzüşleri daha şaha- nedir. Onlar da caddede gezenlere alışıktır, gezeni takip ederler ve atacağı yiyecekleri hemen yutarlar. Başka senelerde burada gezer- ken adım başında turistlere tes düf ederdim, muharebe patırdısı turistleri uzaklaştırdı; biz de uzak- laşmak için yeni doğacak treni bekliyoruz. Onun için göl kıyısı gezinti caddesi tenha... İlerliyorum. Montrönün hâl meydanına, vapur iskelesine yaklaştım, bu ne? Gözü- me inanayım mı? Vapur iskelesinin yakınında ve göl kıyısındaki parmak» lık önünde yüzlerce kum torbaları istif olunmuş; torbaların arkasında bir top duruyor; orada bir İsviçre askeri nöbet bekliyor ve silâh omuzda dolaşıyor. Topun ağzı göl karşı kıyısına bakıyor. Tamaml Öyleya; karşı kıyı Fransadır. Hudut- tur. İsviçre yaptığı umumi sefer- berlik ile bütün hudutlarına asker yığdı. Tabiatile Leman gölünün öbür kıyısındaki Fransa hududuna karşı da aynı tedbirleri aldı. Ne tuhaf şeyl Yaz akşamları Montrö- den bindiğimiz bir ufak motör ve- ya yelkenli sandal bizi yarım saat yahut kırk dakikada Fransaya ge- çirirdi ve orada kıyıdaki kahveye veya lokantaya çıkar çerezlenir ve güzel yemekler yerdik. Demek