290 SERVETİFÜNUN No. 2249—564 BUGÜNKÜ İNGİLİZ EDEBİYATINDAN YEŞİL ENTARİ Rufh Feiner'den çeviren : Vahdet Gültekin Ruth Feiner Almanyadan çıkarılmış ve bugün İngilterede yaşıyan bir kadın muharrirdir, kedi> ismindeki romanı ile şöhret kasanmışlır. «Yolun ortasındaki Eserlerinde İn- Bilhassa giliz roman ve hikâyelerinde pek rasilamadığımız sâf aşk ve ro- mantik bir hava buluruz. Ruth Feiner aynı zamanda ştir ve fantezi yazılarla da uğraşır, filmlere şarkı yazar. Bugün İn. güllerenin en tanınmış hikâyecilerinden biridir, J anet'in bu yeşil gecelik entarisi şimdi hatırlayamayacağı kadar çok eskidenberi vardı. Onu Can- nes'de bir dükkânın camekânında görmüş, belki on defa dükkânın önünden geçmiş ve nihayet çok pahalı olmasına rağmen, girmiş al- mıştı, Eve getirdikten sonra dolaba koyduğu bu gecelik entarisi oza- mandan beri orada kalmıştı. Bir gün çıkarıp giymemişti. Çün- kü bunun için fevkalâde bir fırsat bekliyordu, fakat bu fırsat hiç gel memişti. Evlilik hayatı artık tabii bir hayattı onun için. Senelerden- beri Peter Allah rahatlık versin de- meye yatak odasına gelip onu bir- kere olsun öpmemişti. Aralarında hiç bir sebeb yoktu, fakat ayrı ayrı yatıyorlardı. Bu da hakikaten insanı üzen bir şeydi. Bir sebeb olsa - meselâ arada bir kadın meselesi, bir erkek meselesi olsa - hadi gene neyse. İnsan bun- lara karşı çarpışır, halleder. Fakat ortada hiç bir sebeb yokken bir- birinden ei insan için en fena bir hâdisedi Fakat Janet eakdisen Peteri sevmiyor mıydı artık? Pek emin de- gildi buna. Belki ilk teşebbüsü ken- disi yapmağa sıkılıyordu. Ya Pe- ter'e ne demeli? Dünyanın en ma- kul, en kibar, eniyi erkeği olan Peterden şimdi eser kalmamıştı. Peterin işi çoktu. Bütün gün ev- de yoktu, hatta ekseri akşamlarıda ğeç geliyordu. Akşamları yemeği ahpaplarile hep beraber yiyorlar, yemekten sonra kalkıp gene hep beraber sinemaya gidiyorlar, sine- madan geldikten sonra, bazan sa- londa tekrar birşey içiyorlar. Son- ra birbirlerine nezaketle “Allah rahatlık versin,, deyip odalarına çe- kiliyorlardı. nun için, üzeri serpme penbe çiçek, beli penbe kadife lastikli o yeşil gecelik entarisi, el sürülme- den, öylece dolabda kalmıştı. Bu entariyi sırf eskisin diye giymeyi Janet bir günah sayıyordu. Öyle güzel, öyle insanın hayran kalaca- ğı bir şeydi ki, bu gecelik! Bir sabah, kahvaltıdan sonra idi. Ardına kadar açık duran bağ- çe kapılarından içeri göz kamaştı- ncı bol ışık giriyordu. Peter elleri cebinde, bir aşağı, bir yukarı dolaşı- yor, nefes nefese, heyecanla söyle- nip duruyordu. Kendisine, bu gün- kü hayata, medeniyete, sosyalizme ,. nâsyonalizme, sinemaya, televizyo- na kabahat buluyordu. Daha doğ- rusu, her şeyin aleyhinde söylü- yordu. Onun için yalnz bir şey vardı: Janete karşı hiç sönmeden devam eden aşkı. Sayfiyede küçük bir ev almıştı, karısına sen oraya git birkaç gün kal, sonra ben gelirim diyordu. Bu yeni evlerine evvelâ karısı gitsin istiyordu. Sonra kendisi gi- dip onu orada bulacak, beraber yeni bir hayata başlıyacaklar, tek- rar bir balayı yaşıyacaklar, ma- ziyi unutucaklardı. — Olur mu yavrum? Har Janet hayretinden ve sevincin- den çıldıracak gibi olmuş, adeta ayakları yerden kesilmişti. İstemez mi hiç bunu! Birde olur mu diye soruyorl — Oh yavrum! Sevgilimi Deli insanlarız biz! >» Peter her şeyi hazırlamıştı. Ja- net hemen şimdi köşke gidecekti, Kendisi cumartesi gecesinden evvel gelmiyecekti. Esasen karısının bi- raz yalnız kalıp başını dinlemesi. daha iyi değil miydi? Günlük güneş- lik bir yerde birkaç gün kalıp isti- rahata ihiyacı vardı biraz. Oda cumartesi akşamı gelecek, sonra orada mümkün olduğu kadar bera- ber kalacaklardı. Janet kalbi vurarak, elleri titre- yerek paketlerini hazırlamaya baş- lamıştı. Evvelâ dolabtan o gecelik entarisini çıkardı, itina ile bir pa- ket yaptı. Sonra ötekileri çabuk çabuk bavuluna koydu. Güneş ban-