No. 2225—540 UYANIŞ Büyük garbüstadları: Thackeray 18342 senesinde ba- basından kalan oldukça mühim bir servete kondu. Fakat, adeta bir miras yedi gibi hareket ederek bu paranın altından girdi, üstün- den çıktı. Eli çok açık olduğu için etrafına toplanan dalkavuk. lara epice para yedirdi. Her ede- biyat müptelâsı gibi de bir gazete çıkarmıya heves etti. Bu işde de epice zarara girdi. © kadar ki 1833 de, geçinmek, namerde el açmamak için, ciddi bir şurelte iş bulmak mecburiyetinde kaldı. Thackeray daha hâlâ bir ressam, sanatkâr olmak sevdasından hül- yasından vaz geçmemişti. Derhal Parise giderek tekrar resim tahsi- line koyuldu. 1836 da Pickwiek mecmuaşının ressamı birdenbire ölüp te, gazetenin ressamlığı mün- hal kalınca, bu işe talip olanlar arasında Thackeray da vardı. Fa kat mecmuauwn sahibi olan, meş- hur romancı Dickens, müstakbel romancının resimlerini <matlüba muvafık bulmamıştı,» Fakat Thac- keray para kazanmak, karnını do- yurmak ıztırarında idi. Bu yüzden yazıcılığa, edebiyata atıldı, «The Constitutional» ismindeki bir ga- zetenin Paris muhabiri oldu. Böy- lelikle de yavaş yavaş gazeteciliğe daldı. Muharrir, bu sıralarda ev- İenmiş bulunuyordu. Ancak dört sene üren bu saadetli hayatını felek Thackeray'a çok görimüş ola- cak ki, karısı unulmez bir oki! hastalığına tutuldu. Muharrir, ka- nrsından #yrıldı, ve daha heniz birer bebek olan üç çocuğuyla yap yalnız yaşamaya başladı. Ke- derinden iç sıkıntısından ne yapa- cağını şaşıran muherrir, avunmek için klüblere dadandı, ki bü itiya- dından ömrünün âonuna kadar vaz geçemedi. Uğradığı felâketleri metin bir gurette karşılamasını bilen Thac- keray, içinin acısını kimseye gös- termedi, bildirmedi, mesleğinde en hummalı bir şurette çalışarak Fraser mecmuasına artık epice şöhret kazanmış bulunan makale- lerini yağdırdı. 1837 ile 1838 se- P*J Birinci makale geçen sayıda Thackeray ve Vanity Fair Eseri" Yazan: nelerinde (büyük Hoggarty Elmas) romanını ayhk o tefrika halinde verdi ise de, halkı pek sarmadı. 1841 de Punch mecmuasına geçti, ve burada da bir çok şiirler, y&- nlar neşretti, Runlardan (Züppe makaleleri) The Snob Papers No- vel by Eminent Hands (Maruf eller tarafından romanlar) Tbe Ballads of Policemanx (Polisin şarkıları) nı sayabiliriz. (1844-46 senelerinde de iki roman daha yazdı. Bütün bu didinmelerine rağmen kendisini okuyuculara sev- dirememişti. Yalnız gazeteciler ve umumiyetle edebiyatçılar onu ge- niş karihalı ve engin istidatlı bir varlık olarak tanıyor, ve #ayıyor- lardı. Bu sıralarda okuyucu kitlesi romancı olarak yalnız Dickene'i tanıyor, ona tapıyor, her çıkan egerini kapış kapış eliyorler The- keray pek mevcudiyetinden haber- dar bile görünmiyorlardı. Thacke- ray, yaradılışdan lapacı bir adam- dı. Öyle uzun ve itinalı eserler yazıp da yorulacağına, kendisine para, ve oldukça da geçici şöhret getiren şarkılar, maozumeler, ma- kaleler kaleme âlmayı tercih edi. yordu. Engin muhâyyilesini, za- man zaman batıp çıkan mecmua- lara yazdığı yazılarda O barcıyor, dostlarına ithaflı manzumeler yâ- parak, klüblerde etrafına topladığı hayran dinleyicilerinde uzun uzun konferanslar vererek sarfediyor, gülüyor, güldürüyor, söyliyor, cop- turayordu. Fakat ne yazık ki, bü- tün bu «Dehâ nehri» boşuna akı- yor, bir işe yaramıyordu.. Biraz evvel arzettiğim gibi; Thackeray içinin acısmı kimseye göstermiyordu. Bütün bu kahkaha- ların, neşenin altında müdhiş bir melânkoli çörekleniyordu. Onda İbrahim Hoyi Dickens'in fıkır fıkır kaynıyan, cör şan ümid kuynağı yoktu. Dickens her neye baksa bir güzellik, bir şirinlik buluyor, en izbe köşelei bile tasvir eder, en yürek sızlatıcı levhaları çizerken bile dudakların- daki tebessümü saklamıyordu. Hai- buki Thackeray bambaşka bir *a- radılıştaydı. Fikrince hayat güuç- likler ve acılarla doluydu Bu güç- lüklerin karşısında ağlamak, inle- mek insana yaraşmazdı. Her hangi bir yarayı merhemlemeli, acısihi unutmak için de bu gegici dünya- nın bize verdiği vereceği geçici zevklerden istifade etmesini bilme- liydi. Bu işte Thackeray hayat fel- sefesini bu şekilde izber ettiğinden dolayı kendisine birçok kereler «Şinik» damgası yapıştırılmıştır, Fa» kat dünya, şimdiye kadar üstad romancı gibi hüyük ve yumuşak kalbli bir *Sinik» e raatlamamıştır. Thackeray hâdisatı olduğundan buş- Ea türlü vw daha iyi bit şekilde göstermeyi lüzumsuz buluyordu. İnanışınca devriniu edibleri, insanı, hakikate Aykırı olarak resimle- âiği için değersizdi. Silikti. Roman kahramanları, hattâ Dic- kena'in kahramanları bile sırf hab bn, okuyucunun hoşuna gidecek bir tarzda tagvir oluumuşin. Bir eserinde ; «Tom Jones'in ımuharriri öldü- gündenberi, romancılarımızdan hiç biri «bir insausı bütün gücile re- simlemeğe müsaade edilmiş değil- dir. Biz daha hâlâ bu insanı iğreti elbiğelerle sarıp sarmalıyor, wi oku- yucuya öyle sonuyoruz.» diyor; büyük işler yapmıya çalışan bir idealist gibi, yepyeni bir hamle yaratmak istiyor, ve fikirlerini şu cümlelerle hülâşa ediyordu: «Hakiknti gördüğüm gibi yaz- mak ve tasvir etmekten kendimi (Devamı 333 üncü sayıfada)