e gr” tirrmliri| elik Üşürlardr, No. 3218—333 UYANIŞ 217 Devlet idaresinde Veziri âzamın kapısında sebil- hane bardağı gibi dizilip Osmanlı imparrtorluğundan himaye ve sa- habet dilenen ve her biri bir di- yarın mutlak hükümdarı olan im- parator, kral, ve prense elçilerinin niyagkâr tavrı, her hangi bir ima- reb kapısında bir kâse çorba bek- liyen acereuin dnrumundan fark- sızdı. Onlar, divanhane penceresin- den dışarda lapa lapa yağan kar- lara bakarak yaklaşan baharı ve baharın hulülile de Osmanlı impa- #atorlağunun açacağı seferin kendi ülkelerine kadar uzanabilmesi ih- diimünerek şimdiden ter Fakat onlar, veziri azamın t€- minat ve mevaidinden, bu ihtima- lin uzak veya yakın olduğuna hükmetmek caiz oimadığını da biliyorlardı, Ve yine biliyorlardı kı, deyletin mutlak hükümdarı ne di- ler#e © olurdu. Sefirleri endişeye düşüren cihet, sarayın bu yıl bir haybi şiddetle arzu ettiğini sezin. lemiş olmalariydi. Filhakika saray bir harp zuhu- runu istiyordu. Yalnız bu arzudan hemuz bizzat hükümdar bile ha berdar değildi. Bu arzunun kutbu, padişahın sevgili zevcesi Hurremdi ve onun böyle bir arzuya kapılması demek, imparatorluğun ordularını şu veya bu istikamette sevkte bir lahza tereddüd etmemesi demekti. , Hürrem sultanın bir harb iste- megi, Osmanlı imparatorluğunun şan ve şevketinin dosta düşmana Kadın Parmağı ! ik» Hürrem bir Türk ve müslüman padişahın karısı olmakla beraber herşeyden evvel kendisinin aslen bir hristiyan Rus olduğunu unutmuş değildi ve bu sebeple açılacak harbin bir hristiyan milleti aleyhinde olmamasına, betahsis dikkat ediyordu. Yazan: M. Sami Teziş bir kerre daha iraesi arzusundan veya imparatorluğa yeni yeni ara- ziler kazandırmak emellerinden neşet etmiyordu. Hurrem, veziri azamlık maka- mına irtika etmiş olan damadı Rüstem paşanın sekeri liyakatini gösterecek bir vesile guhurunu is tiyordu. Askeri bir Ijşakatin ibrazı ise bir savaş esnasında kabil ola- bilirdi. Hürremin bunda güttüğü gâye, askeri kudreti herkesçe tak- dir edilecek bir kumandanın, veziri azamlık makamında eşsiz bir pır- lanta gibi yıllarca kalması ihtima- linin kuvvet bulmasından başka bir şey değildi. Gerçi kocasının nihayetsiz sevgisine dayanarak bü- tün imparatorluğun ikinci ve mut- lak bir hâkimi gibiydi. Fakat padişahtan şonra devletin en yük- sek makamı olan sadaret mevki- inde de yakın bir adamının bulun- ması elbette ki daha isabetli bir tedbir olurdu. Hürrem aynı zamanda bu har. bi ikinci bir sebebden dolayı da istiyordu. Bu sebeb evvelkinden âdsha mühimdi. Bir harb açılırıs kocası orduların başında İstanbul- dan uzaklaşacak ve oğlu Selim imparatorluğun Avrupadaki hudut- suz ülkelerinde ona niyabet ede- cekti. Saltanatın, Kanuniden sonra meşru vârisinip iraesi demek olan bu vaziyet ise, şimdi bir padişah zevcesi olarhk hüküm süren Hür- remin, âtiyen de valide Sultan sıfatile feormanferma olmasını temin edecekti, Fakat Hürrem bir türk ve müs- lümen padişahın karısı olmakla beraber herşeyden eyvel kendisinin aslen bir hiristiyan rus olduğunu unutmuş değildi ve bu sebeble açılacak harbin bir hiristiyan ngil- leti aleyhinde olmasına, betahals dikkat ediyordu. Bu aralık İran şahı Tahmasabın kardeşi elkaz mirza Osmanlı İm- paratorluğunun bimeyesine iltica etmişti, Bu hadise Hürremin kafa- sında bir şimşek gibi çakarak aley- hine harb açılacak devlet hakkın- — Lütfen sayıfayı çeviriniz —