198 SERVETİFÜNUN Bn FI A EFT A O — Ma... Nasıl bir edebiyaf ? Şurada burada sık sık rastladığımız bir sual: “Na- sal bir edebiyai yaratmalıyız ?,, Arkası bir sürü mülâ- haşa. Lâf Kalabalığı. Bazan da küfür, Eserini vermiş, göhretini yapmış İiymetleri tezyif. Hatırlıyorum : birkaç yıl evvel genç bir münekkil, İn- gili: emperyalizmine çalmadı diye, Ahmed Hâşimi mu- aheze etmişti. Gençlerin arasında, bu gibi sivri akıllı- ların sayısı, gun geçtikce arttı; iâbir caizse, üredi. Harb sonrası gençliği, sadece tembel değil, cür'- elkâr da. Davasız, fakat davalar karşısında geveze; ebrsiz, fakat eserler karşısında küstah. Büyük harbden sonra, beşeriyetin girdiği intikal devrinde, dünya gençliğinin dörlte üçü böyledir. Yeni bir “yarın, a girerken, onun imkânlarını düşünmek, hazırlamak lâzım. Fakat, bu zahmetli iştir. İşin “İş, tarafını orladan kaldırarak, zahmeti savmak; geride kalan “üzerinde bol bol konuşmak. Gevezelik. Bundandır ki, ağır başlı prensibler, dünün üstünde tecessüşle durduğu meseleler, bugünkülerin ağzında “t- ubali,, bir ifade almıştır. Sâde bizde değil, belki, bütün dünyada “Nasıl bir edebiyat yaratmalıyız 9, diye çırpınanlar da, yukarda anlatlığım katagoriye mensubdur. Kısacan: “iş, in lâf darafında emekliyenler. Nasıl bir edebiyat mı 9.. Edebiyat istemek, edebiyat yapmak kadar, boş, gülünç şeydir. Benim bildiğim, sanat vardır. O, bazan ressamın çizgisinde belirir, ba- zan şairin masramda; fakai, ne iatenir, ne de istenilen gibi olmak, zaruretindedir. Biz, belki alabildiğine serbesi bir sanata da taraftar değiliz; zira ovakil de ortada, sanat yerine, hezeyan ka- hyor. Son günlerde, meomualarda (/) rasiladığımız şiir- ler gibi. Bu noktaya, değerli dostum Naci Sadullah da, bu haftaki *“Servelifünun,, da pek haklı olarak, dokunuyor. Gençlerden sanat gevezeliğinden önce, sanat bekli- Hiyoruz. Eser nerde? Yıllardır, ona intigardayız. Gevezeliğe, hiç tahammülümüz yok ! Gavsi Halid Ozansoy No. 2217—532 Eleji Belki bir gün tatlı ve titrek sesi Beni genç servilerin altına çağıracak; Ve ben vadinin derinliğinde gizlendiğim zaman Ondan daha mesut, nedametlerini duyacağım. Yavaşca yamaçlardan indiğini göreceğim, Adımlarını ve arzularını boş bulduğu zaman Ağlıyacak! göz yaşlarile gerinleneceğim. Ayaklarına zincirlenecek, onu bir daha kaçırmı- yacağım. Gene yalnız, fakat müteselli kalacağım, Rüzgârlar onun ayak izlerine hürmet edecek, İşte o vadinin dibinde bulunmak isterdim, Şimdi onu beklerdim... Allahım ya gelmezse !. (Elögies) (M. Desbordes Valmore) den Hökanın kartalları Bir zamanlar Asyada büyük bir Hâkan vardı, Sarayında alışık iki kartal yaşardı; Bir gün iki genç oğlu kilablardun bekttlar, Fikir danışmak için huzuruna çıktılar. Büyüğü, fazileti aşktan yükşek tanıyor, Küçüğü aşkı ondan daha yüksek samıyor; Hâkan kartallarını oğullarına verdi, Ve açık pencereden uzak göğü gösterdi : — Birisinin adı Aşk, birisinin Fazilet, Bir uçurun bakalım, halledilsin bu hikmet; Seyrediniz hangisi göğe şok yüksölecek, Düşününüz hanginiz fazla yüksek görecek * Uçup giden kartallar sonsuz gökte yarıştı, Süzülerek gitgide maviliğe karıştı; Ve ikisi beraber silindiler gözlerden, Kim. bilecek hangisi daha yüksekte yerden * İhsan Boran