No. 2314—529 UYANIŞ 155 Gelecek sayıdan ifibaren : Servetifünun — Uyanış zengin bir kadro ile, yeni şekilde çıkıyor Ahmed İhsan Tokgözün kıymetli makaleleri Halid Fahri Ozansoyun en yeni ve en güzel üç şiiri Nihad Pınarlı'nın resimleri, Orhan Ural ve Necmi Rızanın karikatürleri. Gelecek sayımızdaki yazılardan bazıları : Hak yerini bulsun diye! (Osman Cemalin harikulâde bir hikâyesi) — Maziye hasret (Hüsameddin Bozok) -— Telif hikâyeciliğin ruhuna elfatiba ! (Nusret Safanın makalesi) — Meşhur ressamlar ve tabloları (Reşad Ekrem Koçunun tedkiki) — Denize indirilemiyen kalıyor (M. Sami Tezişin nefis bir tarih yazısı) — Çalışan kızlar arasında enteresan bir anket (Neriman Hikmet Gelecek sayıdan itibaren : Servetifünun'da ; Ahmed Muhib, Mehmed Selim, İbrahim Hoyi, İlhami Bekir, Ziya Osman, Gavsi Halid Ozansoy, Neriman Hikme, Muazzez Kaptanoğlu, Kerime Nadir, Tuğrul Tuna, Enis Bülend Yedek, Kudret Cemil ve değerli hukukçumuz İrfan Emin Kösemihaloğlu'nun. yazıları. Sanatkâr Naşid hayatını yazıyor / Kıymetli halk sanafkârı Naşid “Sonposta. da hayatını yazmağa başladı. Bu münasebetle, Nusret Safanın yazdığı bir makaleyi nakle- diyoruz: Yakın zamana gelinciye kadar, Nagide <komik» derlerdi. Bu komik sıfatı, ibişe çok yakın, sanatkâra çok uzaktı. Ona ilk defa ben yazılarımda en doğru bir tarifle (Halk San'at- kârı) adını verdim. Naşid, «komik» likten kurtulmak için bu ismi be- mimsedi., Daha eskiden tanışır ve sevişirdik. Fakat vaftiz babası 0- lunca dostluğumuz daha fazla per ginlendi. Fazla göze lüzum var mı, Naşid memleketin yetiştirdiği en güzide bir sanatkârdır. İnkılâbcı bir.ak- tördür. İbişin fesini o çıkarmıştır. İbişin beyaz pantalonu yerine o irakla sahneye çıkmıştır. 36 yıldır “Türk sahnesine hizmet ediyor. Nagşid, yani tulüat tiyatromu- zun sonu ve kıymetli siması... Halk yıllarea Kavuklu Hamdi- yi alkışlamıştır. Halk, senelerce Abdinin tiyatroşunu doldurmuştur; halk Hasan efendiye meftun ol- muştur. Fakat halk çabuk unutur. Bugün tulüatın bu büyük üstadları, ancak eskiyi hatırlamak lüzumunu duyduğumuz zamanlarda müsaha- belerimizin zaruri eşhasını temsil ediyorlar. Okadar... Onlardan bizde kalan yegâne intiba; <İyi komikti», «<saratkâr adamdı» gözleridir. Tiyatronun üvey çocuğu tulüata gok zamanlar dudak bükülmüş, mübtezel bir eğlence nazarile ba: kılmıştır. Bir çokları tulüatı esass1z, tekniksiz, yavan bir maskaralık addetmişlerdir. Tulâatın göçen mü- megsilleri ümmi adamlar oldukla- rından tiyatro tarihimize faydalı vesikalar bırakmamışlardır. Kafa- lardaki vesikalar da mazinin pasile kaybolmak üzeredir. ; Onların caulı birer tiyatro mü- zesi olan kafalarından istifade et- mek hiç bir muharririn aklına gel memiştir. Gelmişse de bu iş, işe yarar bir iş telâkki edilmemiştir. Bunun içindir ki, tiyattomuzdan bahseden, tiyatro hayatımızı tedkik ve tahlil eden eğerlerde tulüsttan en çok iki cümle ile bahsolundu. gunu görürsünüz. Muharrirlerin bakları vardır, çünkü ne tulâatı tedkik etmişlerdir: bilirler, ne de oulara fikir verecek vesikalar mev- cuttur. «Sonposta» Naşidin bâtıralarını nakle karar verirken yalnız Nağid isimli san'atkârın hayatını değil, aynı zamanda romatizmalı, nefes darlığına tutulmuş, sarsak, pek az ömrü kalan zavallı bnlüatın hikâ- yesini de, ona 36 yıl emek veren gon büyük mümessilinin ağzından anlatmak ister. Nusret Safa Coşkun