144 SERVETİFÜNUN No. 2915—528 Telelan ; 2-1013 UYANIŞ Tali güne a el yerine ge ei gazsiesi Abonesi: Re vi Ma si aylığı 600” a e Yabanet ee — yi. Gazetemize ilân verecekler, İstanbulda ai idil, ge ml wp Huli İlân Sirketinr çitmeliğir > İstanbul Uyanış — Bir yeriniz ağrıyor mu? — Hayır! Fakat ben nerede bulunuyorum? — Benim evimde... Beyazıtta bir apartı- mandasınız. Adım Müjgân... Kocam bir idare âmiridir. Bir senelik evliyiz. Kendisi birazdan işinden döner, görürsünüz. Hep beraber yemek yeriz... — Affedersiniz, çok iyi bir insan olduğu- nüzu anlıyorum. Lâkin ne maksatla evinizde bulunduğumu Hatırlıyamıyoru m. — Bindiğim otomobil yolda size çarpınca yere düştünüz, kendinizden geçtiniz, cadde tenha idi, bn kazayı kimse görmemişti. Sizi sokak ortasında bırakıp gidemezdim. Yaranız yoktu, her halde fazla korku ve heyecandan kendinizi kaybetmiştiniz. Sizi otomobile aldım, evime ge- tirip bir müddet istirahat ve tedavinizi üzerime almam bana düşen bir vazifeydi. Doktora haber gönderdim, şimdi gelir. Yatıp istirahat etseniz fena olmaz zennederim. — Emin olun bir şeyim yok. Otomobil bir yerimi incitmiş değildir. Karşı kaldırıma geçer- ken ayağımın kaydığını, yere düştüğümü hatır- lıyotum. Ö halde düştüğüm sırada otomobil tam yanımda durmuş... — Demek vücudünüzde bir sakatlık olmadı. Oh nekadar sevindim buna... — Yok gibi.. sağ ayağımda hafif bir ağrı var, ama neden oldu bilmiyorum, çamurluğa mı tekerliğe mi, neye çarptım. Durun ayağa kalkayım, yürürken beni aksatacak mı?.. Ayağını yere bastı, kalktığı yatağın yorga- nını düzeltmeğe başladı. Müjgân: Rica ederim, ben düzeltirim 1. Dedi ve mani oldu. Kazaya uğrıyan genç kadın odanın ortasında biraaç adım yürüdü, yü- rüyüşünün hiç aksamadığını görünce : — Ben de ayağımda bir şey varmış gibi söyledim size... Sınki tırnağımın birini biraz derin kesmişim.. işte bu kadar... — O halde şu koltuğa oturun da sizinle konuşalım. Müjgân, tuvalet masasının önündeki sanlye- yi aldı, misafirinin oturduğu koltuğun yanına getirdi, oturdu. Karşı karşıya idiler. Oda pudra ve kolonya kokularile doluydu. Aabajordan dökülen turuncu ışıklar odanın ıtrını elle tutulacak kadar canlandırıyordu; renk âdeta koku olmuştu. Kısa bir bakışmadan sonra Müjgân : O kadar acele nereye gidiyordunuz ? — Çalışmaktan evime dönüyordum, Kocamı, çocuğumu fazla bekletmemek için Aksarkydaki evimize her akşam böyle koşa koşa giderim. Oda kapısı vuruldu, hitmetçi kız içeri girdi : — Hanımefendi, Doktor Bey geldi. Müjgân gülerek dışarı çıktı, öteki arkasından seslendi : — Çok rica ederim doktoru buraya getirme- yin, benim bir şeyim yok, Geri gönderirseniz daha fazla memnun olurum. — Hay hayl|.. Çok geçmeden geri dönen müjgân yerine oturur oturmaz; — Bakın, iminizi sormağı unuttum. — Nuran! — Bayan Nuran, belki bu kaza bizi birbi- rimize: yaklaştıracak, çok samimi jki arkadaş yapacaktır. — Çok teşekkürler ederim, ziyadesile tevecs cüh gösteriyorsunuz efendim. Lâkin benim <ar- kadaşlık»? vazifesini yapabilecek hiç boş vaktim yoktur ki.. işden eve, evden işe.. hele kocamın hastalığı beni büstün yoruyor ve üzüyor. — Hayatınızdan pek memnun görünmü- yorsunuz. Nuran, karşısındakinin gözlerine derin derin baktı, hafif ve tatlı bir tebessümle: — Şikâyet maksadile söylemedim. Neden olmıyayım, hayat bul., — Eşinizle sevişerek mi evlenmiştiniz? — Hayır, efendim. — Evleneli çok oldu mu? Müjgâd, karşısındaki körpe kadının pek er- ken bulduğu anneliğine, hayata atılma mecbu- riyetine karşı duyduğu tecessüsü, hayreti tatmin etmek için Nuranı konuşturmak; Nuran ise ha- yatına karşı büyük bir hassasiyet gösteren Müj- gâna içini dökmek, anlatmak, istiyordu : — Devamı var — AHMED İHSAN Bammevi Ltd.