19 Ocak 1939 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

19 Ocak 1939 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

142 SERVETİFÜNUN Gökşen Enver Naci Cabir, Macidi nihayet güldürmüştü. — Yarin Zonguldağa müjde yayılıyor, ha- berin olsun. Hafta içinde de seni bekliyoruz. Hareketini muhakkak bildir. — Peki... — Allahaısmarladık. -— Gülegüle... X1l — Maziyi bana tekrarlatıp derdimi tazele- mek mi istiyorsun Cabir ?, — İşittiklerime inanamıyorum. Olan biteni bir kere de senden dinlemek istiyorum. — Acaba bütün hadiseleri anlatabilecek mi- yim ?. Artık sıkıntılı bir adam oldum. Ne uzun müddet bir yerde oturabiliyor, ne de konnşa- biliyorum. — Anlatabildiğin kadar... Macid, gözlerini yumdu, dirseklerini masaya dayadı, bir müddet söyliyeceklerini düşündü, önündeki bira bardağından bir iki yudum içdi. — Nuranla nişanlandığımızın ikinci ayın- daydı. Sen gene Zonguldakda yoktun. Bir gün onunla gezmeğe çıkmıştık. Bir kahvenin önün- den geçiyorduk. Kara, kuru, çekik gözlü bir genç oturduğu sandalyeden kalktı, Nuranın ya- nına doğru ilerledi, sırıttı. Nişanlım başını ö- nüne iğdi, hiç aldırmadı. Adam bu sefer benim tarafıma geçti. Kinimi, nefretim, sevgimi... Hiç bir şey ifade etmiyen bir sırtarma ile tektardu- diklarını gerdi. Vebiraz geriledi. Arkama dön- düm, dik dik gözlerinin içine baktım. De- likanlı Nuranı işaret ederek: — Seni bilmiyende birşey zanneder, dedi, Derhal nişanlımın yüzüne baktım. Hâlâ başı yere iğikti. Kolumdan sıyrılacakmış gibi eli bileğimi cansız tutuyordu. — İşittin mi, dedim. — Hayır! , — Bu adamı tanıyor musun? Hayır |. Yürüdük... İşe o gün eski şüphelerim, tereddütlerim yeniden canlandı. Artık günden güne içimde No. 2913—528 İnan Bana! eftfrika No. bir oyulma bir ürperme hissetmeğe başladım. Bilirsin, şen ve sevimli bir kızdı. Öyle an- larım olurdu ki, onun neşesi bana keder verir- di. Beni gülerek dinleyişini hiç de ciddi bul. muyordum. Ehemmiyet vermiyor, benimle alay ediyor sanıyordum. Kaç defa: — Ciddi ol Nuran, çocuk gibi yılışma | Derdim de gene gülümser : — Yaradılış, derdi, elimde değil... Ama bu bir suç mu? Benim için suçdu. Üzerimde alay edilen in- sanların ağırlığını, içimde bir âciz zavallılığı hissediyordum. Fakat izzeti nefsime yedirik «is- tihzayı bırak» da diyemiyordum. Neden benim gibi ciddi olamasın ? Bu hali istikbal hakkında beni endişeye düşürüyordu. Yanında bulunma- dığım zamanlarda da aynı tavırla, aynı eda ile hâreket ettiği ve edeceği mubakkaktı. Demek gözüm arkada kalacaktı. Hele şakalarına, basit nüktelerine müthiş sinirleniyordum. Benimle âdeta eğleniyordu. Bu, bir yaradılış meselesi değil, açıktan açığa yılı- şıklık, terbiyesizlikti, Ondan sevgi, bağlılık beklemiyordum. Bü- tün arzularımın helâfına hareketeden bir insan- dan, sözde sevgiliden ne bekliyebilirdim ? Beni. başından savmak için çareler aradığı muhakkaktı. Buna sebeb neydi? Benimle evlenmeğe karar verdiğine sonradan pişman mı olmuştu? Yoksa Avrupa tahsilimin bir sene tecil edilmesine inan- madı da gene nahiye müdürlüğünde kaldığımı sanarak, mevki ve unvan hirsiyle benden vaz mı geçti? Belki de bir başkasını sevmeğe bug- İamıştı !.. Kat'i bir sebeb bulamıyordum. Fakat bex- den hoşlanmadığı ayikârdı. Zaten o da benim hiç bir hususiyetime uymuyordu, Macid, biraz durduktarı sonra gözlerini önün- de açılan boşluğa dikti, anlatmağa devam etti: İstirahatimin ilk iki eyile son bir ayımı Zonguldakda geçirmeğe karar vermiştim. Nikâh oraya son gidişimde yapacaktık. Nikâha kadar onlar ve ben düğüm Hazırlıklarını tamamlıya- caktık. Avrupaya onu da götürecektim. Bu, gü- zel bir bal ayı seyahati olacaktı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: